Tarih akarken kıyıdan bakmak

Bir an için bu ülkede yaşadığınızı unutun.

Siyasi tarafınızı, sempatilerinizi ve antipatilerinizi bir yana bırakın.

Ve 15 Temmuz’a dışarıdan bakmayı deneyin.

Bir ülkede bir darbe girişimi yaşanıyor. İnsanlar sokağa çıkıyor ve canları pahasına muhteşem bir direniş sergileyerek darbeyi püskürtüp, askerleri kışlalarına hapsedip, işgal ettiği yerleri onlardan tek tek alıp darbeyi alt ediyor.

Kimi garnizonların önünü tutuyor, kimi havaalanını kurtarmak için koşturuyor, kimi ekmek teknesini tankın önüne çekiyor. Bir köylü uçaklar kalkamasın diye bir yıllık emeğini ürününü ateşe verip askeri üssün etrafını dumana boğuyor, bir kadın askeri tanktan inmesi için ikna ediyor, biri darbecileri oyalıyor, kimi tankların tekerine taş sıkıştırıp, egzozlarını tıkayarak etkisiz hale getirmeye çalışıyor, kimi tankın üzerini brandayla örtüyor, kimi tanka sopayla vuruyor, kimi bedenini tankın önüne koyuyor, diğeri halkın iletişim kanalları kesilmesin diye iletişim merkezinin önüne set çekiyor, belediye kamyonu zırhlı araca çarparak onu yoldan atmaya çalışıyor…

O gece Google’da “tank nasıl durdurulur” konulu arama sayısı yüzbinleri buluyor, ateş açılıp insanlar öldürülürken, bunu göre göre daha fazla sayıda insan alanları dolduruyor ve darbeciler kiminle uğraşacaklarını şaşırıyor…

“Ben halk denen bin bir başlı devi o gün gördüm” demişti bir siyasetçi anılarında.

15 Temmuz’da da yaşanan buydu.

Hangi halk yaparsa yapsın, muhteşem bir şey bu. Gündelik hayata içkin göze görünmeyen muazzam bir potansiyel enerjinin aniden ortaya çıkışı, devrimci ruhun ani bir müdahaleyle harekete geçmesi ve hayatın akışını belirlemesi.

İçindeyken göremeyebilirsiniz

Bunun için gündelik olandan sıyrılıp, biraz yukarıya çıkıp, Nesimi’nin dediği gibi, içinde kendimizin de yer aldığı “alemi seyreylememiz” gerekir.

Hepimizin bir parçası olduğu gündelik siyasi çekişmelerin dışından bir yerden.

Oradan bakınca muhteşem bir halk hareketi ve onunla gelen Şanlı Bir Devrim göreceksiniz. Gündelik hayatın içindeki “sıradan insanların” ana aktör olduğu, başka bir ülkede olsaydı siyasi rakibinizle birlikte alkışlayacağınız olağanüstü bir tarihsel an.

Bu ülkede yaşayan herkesin ortak zaferi bu. Sadece sokakta savaşan, can veren alnı öpülesi insanların değil, darbecileri desteklemeyen ve onları cascavlak ortada bırakan diğer vatandaşların da. Bir anda siyasi husumetleri erteleyip, 80 milyonluk koskoca bir ülkede, sanki sözleşmiş gibi sergilenen kolektif bir mutabakatla, kimsenin darbecilere sığınacak bir saçak vermediği bütün bir halkın devrimi.

Tarihin taşları

“Eğer 15 Temmuz direnişi daha önce yaşanmış olsaydı Mısır darbesi püskürtülebilirdi” dediğini naklediyorlardı geçenlerde Lübnanlı bir belediye başkanının.

Tespiti belki isabetli, belki değil. Mısır’da ve Türkiye’de darbeye direnişin farklı koşulları da vardı. Ama iki halk hareketi arasında bir ilişki kurması doğru.

Çünkü sınırlar anlamını yitirdikçe birbirimizden öğreniyoruz ve bir ülkedeki tecrübe diğerini etkiliyor. Türkiye’deki demokrasi nöbetlerinde dalgalandırılan Rabia bayraklarını ellerinde taşıyanlar, Mısır Devrimine yenilmiş ve bitmiş gözüyle bakmadıklarını, onun devam ettiğini dile getirirken, bu etkileşimi de yansıtmış oluyorlar.

15 Temmuz daha şimdiden Türkiye siyasetinde pek çok taşı yerinden oynattı. Ama etkisi siyasetten çok daha büyük oldu/oluyor. Bunun üzerine çok düşünmek gerek.

Bu coğrafyada bir hercümerç var, bir şeyler değişiyor ve birileri hiçbir şey anlamadan bakıyor.

Keşke o perdeyi aralayıp, bu muhteşem tarihi anı görmeyi başarsalardı. Çünkü realite onların görüp görmemesinden bağımsız olarak var ve yaşanıyor.

15 Temmuz 2016, yaşadığımız ülke ve bölge siyasi tarihinin en önemli kırılma anlarından biri olarak anılacak.

Ama o tarihin içinde onlardan hiç söz edilmeyecek.

Serbestiyet, 10.08.2016

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et