Gezi Olayların Hedefi:Erdoğansız Bir Türkiye

Bu yazı Sivil Düşünce Haber Sitesi‘nde yayınlanmıştır.

Türkiye, yaklaşık on gündür Taksim Gezi Parkı’nda başlayan Ankara, İzmir, Hatay ve Dersim başta olmak üzere  yurdun önemli bölümüne yayılan protesto gösterileriyle sarsılmaktadır. Protestoların oluş şekli, arka planı, aktörleri  ve neden olduğu  sosyal, siyasi, ekonomik ve psikolojik sonuçlar  çok yönlü olarak tartışılmayı hak etmektedir. Tek bir faktörü merkeze alarak yapılacak hiçbir açıklama   ne olup bittiğinin tam bir analizini yapmaktan uzak durumdadır.Gezi protestoları,  sağlıklı bir şekilde analiz edilmek yerine herkesin arzularını ve eğilimlerini  gerçek olarak   sunduğu bir kurgular dünyasına dönüşmüş bulunmaktadır.

Son yerel seçimler öncesi halka vaat edilen Taksim’i  geniş bir meydan haline getirmek,  sadece yayaların kullandığı araçların yer altına indiği, tarihi ve kültürel dokuyu  ortaya çıkarmak için hazırlanan  projenin uygulanmaya konulması üzerine birtakım gruplar ağaçların kesilmesine ve   projeye karşı koymak için protesto eylemlerine başladılar. Basına küçük haberler şeklinde yansıyan bu protesto eylemleri  barışçıl bir şekilde devam etmekteydi. Ancak polisin    hoyratça şiddet kullanmak suretiyle protesto grubunu  dağıtmaya çalışması ülke içinde ve dışında  tepkiyle karşılandı. Polis müdahalesinden sonra Türkiye ve dünya, Gezi Olayları denilen olguyla tanıştı. Gezi olaylarını nasıl anlamlandırmamız ve okumamız gerektiği hepimizin önünde  ciddi bir soru olarak durmaktadır.

Gezi olaylarının realitesini anlamak yerine bu olaylara dair mitler  sürekli olarak üretilmeye devam edilmektedir. Protesto eylemlerinin  spontane olarak doğan ve gelişen  haklı toplumsal tepki eylemleri olduğu  bu bağlamda üretilen en önemli mittir. Protesto eylemlerine bakıldığında üzerinde uzun süre çalışılmış, kitle hareketlerinin sosyal psikolojik  özelliklerinin tamamen dikkate alındığı, toplumsal iletişim, propaganda ve  organizasyon imkanlarının  profesyonelce kullanıldığı görülecektir.  Gençlerin ve öğrencilerin ön plana çıkarılması,  genç katılımcıların  eylemlerden sonra meydanı temizlemesi, kandil gecesinde  dine saygılı bir dekorun  oluşturulması gibi unsurlar  protesto eylemlerinin  muhteşem  bir işçilik sonucunda oluşturulan   bir proje olduğunu önümüze koymaktadır.

Son on günde  gerçekleştirilen  protestolarda  birçok zıt unsur bir arada  gerçekleşmektedir. Çevrecilik ve vandalizm,  barış ve şiddet bu protesto gösterilerinde  bir arada görebileceğimiz  temalar ve eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Gezi protestoları Türkiye’nin  demokratikleşmesi, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, çevrenin tahrip edilmemesi gibi merkezi bir amacın gerçekleşmesi için yapılmamıştır.’Gezi direnişi,’ iddia edildiği gibi bir özgürlük mücadelesi değildir.Taksim-Gezi Parkı olayları,  özgürlük ve demokrasi mücadelesinden ziyade eski düzen yanlılarının yeniden Türkiye’nin tek sahibi olmak için verdikleri bir hegemonya mücadelesinin stratejik bir aracıdır. Ağaç hassasiyetinden hareket ettiğini söyleyen eylemcilerin hükümetin istifaya zorlanılması için protestolarını her yerde yoğunlaştırması,   yapılan  mücadelenin  hegemonik  bir mücadele olduğunu net olarak ortaya koymaktadır. Gezi Parkı eylemlerini, Türkiye’nin demokratikleşmesine ve özgürleşmesine  ciddi hiçbir katkısı olmayan,  ülkenin  birbirinden tamamen kopuk ikili bir toplumsal yapı oluşturmasına neden olan kitle hareketleri olarak değerlendirmek mümkündür. 

Protesto eylemlerini gerçekleştiren kitlenin,  son on yılda  Ak Parti hükümetinin icraatlarına, Başbakan’ın kibrine ve üslubuna    karşı toplumda biriken öfke patlamasını temsil ettiği ve verilen mücadelenin bir onur mücadelesi olduğunu iddia eden, eylemleri romantize  ve mistisize eden yorumlar yapılmaktadır. Eylemlerin merkezinde tek bir kişinin olduğu görülmektedir: Tayyip Erdoğan. Erdoğan’ın toplumsal öfkenin  ve nefretin objesi haline getirilmeye çalışılması   önümüzdeki tablonun   nerdeyse her tarafını oluşturmaktadır. Erdoğan’ın bütün sorunların kaynağı  olduğu ve Erdoğan’sız bir Türkiye’nin içte ve dışta daha iyi olacağına dair kanaat  ustalıklı bir biçimde toplumsal bilinçaltına yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda Gezi Parkı  olayları üzerinden Erdoğan ve toplum  arasındaki bağlar birbirinden kopartılarak Başbakan insandan ve toplumdan kopuk,  yalnız ve istenmeyen biri konumuna getirilmek istenmektedir. Gezi Parkı olaylarının arkasındaki  dizayn edici aktörler, yürüttükleri iktidar mücadelesinin başarıya ulaşması için  Erdoğan’ı bir an önce güçsüzleştirme ve tasfiye etmenin  çok iyi farkındadırlar.

Gezi olayları,  Erdoğansız bir Türkiye  amacını gerçekleştirmek için   çok yönlü olarak dizayn edilen  ileri bir toplumsal mühendislik projesinin  stratejik aşamasını oluşturmaktadır.    

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et