Gezi depreminin üzerinden aylar geçti ama olayların yankıları çeşitli şekillerde sürüyor. Örneğin, yaklaşan seçimler münasebetiyle, siyasî partiler, özellikle CHP, Gezi’ye sık sık atıf yapıyor. CHP sözcüleri her vesileyle Gezi’den söz ediyor, ona övgüler yağdırıyor, ‘Gezi ruhu’ndan bahsediyor ve bu ruha sahip çıkma iddiası ve çabası sergiliyor. Gezi katılımcılarını partiye davet ediyor. Bana göre, Gezi eylemcilerinin kahir ekseriyeti zaten CHP’li olduğundan, davet anlamsız, ama bu tavır CHP’nin Gezi’den ilave siyasî kazançlar çıkarabileceğine inandığını gösteriyor. Öyle mi değil mi, Gezi’den seçimlerde fayda sağlayan veya zarar gören partiler olacak mı, Mart 2014’te anlayacağız.

Gezi olayları sözlü olanlar yanında yazılı değerlendirmelere de konu oluyor. Çoğu solda yer alan kimi ılımlı kimi radikal birçok dergi Gezi özel sayıları veya dosyaları yaptı. Bunları mümkün olduğunca takip ettim, etmeye çalışıyorum. Okuduğum yazılar Gezi’yi daha iyi anlamada, en azından hangi kesimlerin onu nasıl gördüğünü kavramada ve olaylar süresince hangi rolleri üstlenip neler yaptığını öğrenmede bana çok yardımcı oluyor. Gezi’yle ilgilenen herkese aynısını yapmayı hararetle tavsiye ederim.

Şaşırtıcı olmayacak şekilde, Gezi olayları kitaplara da konu oldu, oluyor. İlk kitaplar daha olaylar sürerken piyasaya çıktı. Gezicilerin çoğu piyasayı sevmiyor ama piyasa imkânlarını değerlendirmede meselâ benim gibi ömrü serbest piyasa ekonomisinin faziletlerini anlatmak ve onları savunmakla geçmiş piyasacılardan çok daha atılgan ve becerikliler. Kitapların bir kısmı zengin görsel malzemeyle desteklenmiş. Sloganları, (nedense, küfürler hariç) duvar yazılarını, afişleri, fotoğrafları vs. kapsıyor. Diğerleri görsel malzemeden çok yazılı analize ağırlık veriyor. Hemen hemen tamamı sol-Kemalist perspektiften yazılmış. En son küçük bir kitap gördüm, adı ilginç: ‘Gezi’nin Yükselişi, Liberalizmin Çöküşü’. Ergün Yıldırım’ın LDT İstanbul seminerlerindeki bir konuşmasından, bazı akademisyenlerin Gezi’yi kavramsal bir çelişkiyle ‘küresel muhafazakârlığın çöküşü’ olarak değerlendirdiğini öğrenmiştim. Demek ki, başka bazıları da Gezi’yi ‘ liberalizmin çöküşü’ olarak görüyormuş. Nitekim, Nilüfer Göle de, aceleye getirilmiş ve kendisi için talihsizlik teşkil eden bir yazısında, Yıldırım’ın işaret ettiği üzere Gezi üzerinden bir ‘neo-liberalizm’ eleştirisi yapmaktaydı.

Gezi üzerinde en çok yazanlardan biri benim. Vakayla doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ilgili onlarca günlük kısa yazı yayımladım. Biri Liberal Düşünce’de diğeri aşağıda bahsedeceğim derlememde yer alan iki uzunca yazı kaleme aldım. Insight Turkey’de yayımlanan bir İngilizce makale hazırladım. Hâlen, Gezi hakkındaki tüm analizlerin en kapsamlısı olacağını düşündüğüm uzunca bir makaleyle meşgulüm. Daha sakin bir kafayla ve devamlı artan maddî bilgi stokunu değerlendirme imkânına sahip olma avantajından yararlanarak ilkeli, her aktörü ve boyutu objektif biçimde değerlendirme masasına yatıran etraflı bir analiz gerçekleştirmeye çalışıyorum.

Gezi hakkında yazılanlarda perspektif bakımından büyük bir dengesizlik var. Söz gelimi, kitapların hepsi, Geziyi öven, yücelten, kutsallaştıran, eleştirilemez kılan ve hâliyle ona tek boyutlu yaklaşan çalışmalar. Bunun tek istisnası, Markar Esayan ile Cemil Ertem’in ‘Dünyayı Durduran 60 Gün’ü. Gezi’ye eleştirel yaklaşımları olanlar üzerinde ciddî bir baskı olduğu söylenebilir. Bunun en son örneği 20 Kasım’da Sakarya Üniversitesi’ndeki bir toplantıda Prof. Dr. Hüsamettin Aslan’a karşı sergilendi. Aslında, olaylar esnasında ve sonrasında çok sayıda farklı bakışa sahip yazılar belirmişti, ama bunlar sel gibi boşalan Gezi sempatizanı malzemeler arasında yeterince dikkat çekmedi ve arada kaybolmaya, unutulmaya mahkûm edildi.

Bu nahoş durumu gören genç arkadaşım Ekrem Saltık, bir Gezi Külliyatı hazırladı ve Kaldırım Yayınları’ndan yayımladı. Sağ olsun, böylece, yakın tarihimizle ilgili kaynaklara ve düşünce hayatımıza büyük bir katkı sağladı. Külliyat dediysem de, söz konusu olan, yalnızca üç kitap. İlki benim bazı yazılarımın derlendiği, ‘Gezi Parkı’ndan Tahrir Meydanı’na #Diren Demokrasi’. Kitap Zaman ve Yeni Şafak’ta yer alan 28 gazete yazısını ve ‘ Gezi Olaylarının Psikopatolojisi’ aslı nispeten büyük ve daha önce yayımlanmamış bir makaleyi kapsıyor. İkinci kitabın adı, ‘#Diren Sosyoloji: Gezi Olaylarına Sosyolojik Bakışlar’. Bu cilt Buğra Kalkan, Ali Murat Yel, A. Yaşar Sarıbay, Fahrettin Altun, Mehmet Ali İlkaya, Süleyman Seyfi Öğün, Uğur Kömeçoğlu gibi isimlerden yazıları bir araya getiriyor. Üçüncü kitaba ‘#Diren Diplomasi: Dış Politika ve Küresel Komplo Teorileri’ adı verilmiş ve Birol Akgün, Etyen Mahçupyan, İbrahim Karagül, Şaban Kardaş, Tamer Çetin gibi yazarlar tarafından yapılan değerlendirmeleri kapsıyor.

Ekrem Saltık’a ve Kaldırım Yayınları’na yakın tarihimizin en önemli olaylarından daha doğrusu olaylar zincirinden biriyle ilgili bilgi ve yorum hegemonyasını kırma yolunda attıkları bu adımdan dolayı teşekkür ediyorum. Gezi hakkında farklı perspektiflerden okumalar yapmak, tek boyutlu bakışlara ve analizlere yakayı kaptırmamak isteyenleri de bu kitapları incelemeye çağırıyorum.

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.