Etyen Mahçupyan – Sınırlayıcı modernler

Önümüzdeki seçimlerde AKP’yi iktidardan indirme hedefinin önündeki en büyük engellerden biri, hükümetin özellikle Kürt meselesinde cesur adımlar atacağı mesajını vermesine karşın referandumda yüzde 58 ‘evet’ çıkmasıydı.

 

Bu sonuç proje tasarımcılarına biri içeriksel, diğeri stratejik iki ipucu verdi. İçeriksel olanı önümüzdeki dönemde Kürt meselesinde çekingen olunmaması gerektiğiydi. Ancak bu alanda demokrat bir duruşun CHP’nin tabanında rahatsızlık yaratacağı da açıktı. Dolayısıyla bugün CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımı, proaktif olmayı değil, imaj yaratmayı ve AKP’nin önündeki çıtayı yükseltmeyi öngörüyor… Stratejik ipucu ise, ‘hayır’ demiş olan yüzde 42’nin AKP karşıtı bir blok olarak en büyük muhalefet partisinde olabildiğince konsolide edilmesiydi. Böylece MHP’nin seçimlerde baraj altına düşmesinin olumsuz etkisi de giderilebilecekti…

Nitekim bugünlerde kotarılmaya çalışılan ‘mesaj’ bunu hedefliyor: Yüzde 42’nin kimliksel farklılık içerse de siyaseten homojen ve bilinçli olduğu, buna karşılık yüzde 58’in kimliksel homojenlik taşıyan ama siyaseten bilinçsiz bir güruh olduğu işlenmeye çalışılıyor. Yani CHP etrafında bütünleşmesi beklenen kitlenin, çoğunluk olamadığı durumda bile ideolojik olarak daha üstün olduğu söylenmiş oluyor. Laik kesimin herhalde bu psikolojik desteğe ihtiyacı var… Çünkü yenilgiyi geç idrak eden ve hazmedemeyen cemaatlerde, siyasi özgüveni yeniden yaratmak kolay değil.

Ancak projenin ‘içe yönelik’ stratejisi belki daha da önemli… Çünkü mesele sadece CHP’li olmayanların CHP’ye yaklaştırılması değil. CHP tabanındaki ideolojik zemininin de daha popülizan bir noktaya kaydırılması gerekiyor. Diğer bir deyişle sert Kemalist yüzde 20’lik CHP tabanının, oy kaybına uğratılmadan daha ‘çağdaş’ olduğu sanılan bir yumuşak laikliğe doğru taşınması lazım. Bu nedenle ortada bir ‘dışlayıcı modernler/endişeli modernler’ söylemi var. Buna göre CHP’nin geleneksel Kemalist tabanı olan yüzde 20 ‘dışlayıcı modern’, yani muhafazakâr kesimle birlikte yaşamayı içlerine sindiremeyen otoriter yapıda insanlardan oluşuyor. Oysa bir de CHP’nin hemen dışında duran, ama içinde olmaya da itiraz etmeyen ve nitekim seçimlerde gönül rahatlığıyla bu partiye oy veren ilave bir yüzde 10 var… Denildiğine göre bu insanların özelliği bilinçli, çağdaş, demokrat, özgürlükçü, vicdanlı vs, yani neredeyse bütün iyi siyasi hasletlere sahip olmaları. Bunlar muhafazakârlarla yaşamaya, onların özgürlükleri kullanmalarına da karşı değiller ama ‘haklı endişelere’ sahipler… Muhafazakârların iktidarı ele geçirince nasıl davranacaklarını hiç bilemiyorlar ve otoriterleşerek laik yaşam alanına tecavüz edip etmeyeceklerinden emin olamıyorlar.

Bu stratejiden beklenen en işlevsel yarar CHP’nin sert çekirdeğinin, aslında ana pozisyonun değişmediğini kavrayarak, hiç olmazsa görünüşte bu yumuşak Kemalizm’e yakınlaşmasının sağlanması. Böylece onlara ‘günümüzün çağdaşlığı’ sunulmuş oluyor ve içinde düştükleri ruhsal depresyondan çıkmaları, hatta yeniden siyaseten kendilerini anlamlı bulmaları için bir fırsat veriliyor. Söz konusu stratejinin ilaveten bir çağrı niteliği de bulunuyor: Seçimlerde giderek belirginleşen yüksek orandaki ‘kararsız’ oyları nihayet değişen ve ‘çağdaşlaşan’ CHP’de buluşmaya davet ediyor.

Ne var ki ortada kötü bir koku var… Bir tarafa ‘dışlayıcı’ modern dedikten sonra, diğerlerine ‘endişeli’ demenin anlamı ne? Yoksa ‘dışlayıcı’ olanların muhafazakârlara yönelik bir endişesi yok mu? Açıktır ki bu iki grubu ayıran nitelik ‘endişe’ değil, endişe diye sunulan öfkenin ne tür bir siyasete kanalize edileceğidir. Böyle bakıldığında CHP’nin yüzde 20’lik ‘dışlayıcı’ modernine karşılık, potansiyel olarak yüzde 10 da ‘sınırlayıcı’ moderne sahip olduğunu söyleyebiliriz. Birinci grubun darbeci, vesayetçi ve gasp edici söyleminin, ikinci grupta insan hakları sosuna bulanmış bir güvensizliğe ve ahlaki kaygıyı elden bırakmayan bir kibre dönüşmesi şaşırtıcı değil. Çünkü aradaki fark da zihniyete değil, kendini kandırma yeteneğine ilişkin… ‘Sınırlayıcı modernler’ gerçekte devletçi ve vesayetçi sistemin yumuşatılmış yüzeyini oluşturuyor, Kemalist laikliği kamufle etmeye çalışıyorlar. Proje kolay değil… Ama becermek için hiç olmazsa biraz akıllı da olmak gerekiyor…

Zaman, 25.11.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et