Enver Alper Güvel – Crony-capitalism ajanları ve 17 aralık kalkışması

Crony-capitalism (Ahbap-çavuş Kapitalizmi); 1997 yılında kopan Doğu Asya Ekonomik Krizi’nin açıklanmasına yönelik olarak geliştirilmiş kavramlardan biri. Serbest piyasa ekonomisinin ‘kartal’la temsil edilmesine karşılık, crony-capitalism’in sembolü, ‘akbaba’. Daha önceleri ‘vahşi kapitalizm’ jargonuna sığınarak serbest piyasa ekonomisine savaş açan welfarist refah devletçilerin ve müdahalecilerin, amiyane tabirle mal bulmuş mağribi gibi sımsıkı yapıştıkları, tüm kifayetsizliğine rağmen ellerinden kaçırmamaya çabaladıkları, içeriksiz, tanımsız, tutarsız, kuramsız, amorfik (şekilsiz); dolayısıyla da keyfiyet dışında hiçbir kural ve ilke içermeyen, bütünüyle kullananın ve başındaki otoritenin insafına kalan keyfekeder bir sığınak.

Bu özelliksizliği nedeniyle bir hükümetin ekonomik planlama, reform ve politika belirleme süreçlerinin bilimsel referansları arasında yer alması mümkün değil. Bilakis; sadece kavramı kullananın keyfine ve ideolojik duruşuna ya da mesaj vermeye çabaladığı odaklara bağlı olarak; özellikle de reformist politika otoritelerinin reformlarına, politikalarına ve açılımlarına hiçbir kuramsal ve etik referansa ihtiyaç duyulmaksızın saldırılmasına müsait; istenildiğince eğilip bükülebilen bir hilkat garibesi; entelektüel açıdan aciz kalındıkça sığınılan bir joker.

KARAKTER DEZENFORMASYONU!

Dolayısıyla, 17 Aralık 2013 Kalkışması’na bir ekonomi politik referans kurgulamada crony-capitalism jargonuna dayanılması, söz konusu vakanın hiçbir kavram ve kuramsal çerçeve içinde açıklanamayacağının ifadesi olmak dışında bir anlam taşımaz. Bu tür kavramlar üzerinden yapılacak bir münazara da gizli gündem sahibi odaklar ile bulanık havalardan ve asimetrik enformasyondan nemalanma dışında hiçbir amaç gütmeyen, kural ve ilke tanımayan, faydacılık dışında bir etik ve hakkaniyet kaygı taşımayan hasetçi ve garezciler dışında kimseye katkı sağlamaz. Belki bir katkısı da ‘kişiyi kendinden hareketle bilme yöntemi’nden hareketle, dillendirenin zihin haritasını ve düşünme sistematiğini resmetmesidir.

Bu nedenle özellikle akademisyenlerin, titrlerinin itibarını korumak, ‘akıllı ile aptal arasındaki fark’ın ortadan kalktığı lüzumsuz tartışmaların içine girmemek ve zihin haritalarının yanlış algılanmasını önlemek için (bilimsel makaleleri ve tebliğleri dışındaki) yorum ve analizlerinde bu kavrama sığınmaktan uzak durması önerilir. Aksi takdirde talimatlı twitlerin pohpohlaması ile kamaşan gözlerin maliyeti akademik ünvanın ve kişiliğin bütünüyle itibarsızlaşması olabilir. Nitekim 17 Aralık Kalkışması sonrası yaşanan süreçte, akademik ünvanların kişisel çıkar arayışlarını perdelemede kullanıldığı yönünde kaygılarım mevcuttur: Bu çerçevede, bazı akdemik ünvanlı köşe yazarlarının yazılarında bu şekilsiz ve içeriksiz kavrama çokça atıfta bulunmasını ve bu kavram üzerinden Sayın Cumhurbaşkanı’na mesaj gönderme çabalarını sağduyulu ve objektif bir akademisyenin yaşanan sosyo-politik gerilimi açıklama ve gerilimi azaltıcı çözüm yolları bulma hassasiyetine bağlamak güç görünmektedir. Buradaki amacın sadece hedef alınan politika otoritelerini lekelemek olduğu ve hiçbir iyiniyet içermediği açıktır. Son günlerin popüler kavramıyla ifade edersek, bu kendine jilet atma psikozudur; bir karakter deformasyonudur. Yaşanan süreç tamamlandığında durumdan vazife çıkarmaya çabalayan bu köşe yazarı akademisyenlerin itibarı da büyük erozyona maruz kalmış olacaktır.

EKONOMİ NİÇİN KRİZE GİRMEDİ?

Zira tüm sağduyulu akademisyenlerin tescil edeceği gibi, AK Parti hükümeti (Kasım 2002- Aralık 2013) Türkiye Ekonomisi’nin açıklanmasında referans olarak en son kullanılması gereken kavram; şekilsizliği ve içeriksizliğiyle safî zihinleri bulandırmak dışında bir netice vermeyecek olan ‘crony-capitalism’dir. Yukarıda bahsedilen akademik titr bezirganlarından bir farkımız olması açısından bu tespitimizin altı hemen kısaca şöylece doldurulabilecektir:

Crony-capitalism, en genel anlamda, politik otoritelere yakın olanların, bu yakınlıktan yararlanarak büyük ekonomik varlıklara sahip olmasıdır. Bunun finansal mekanizması bankacılık sistemi üzerinden işler ve en tipik göstergesi yurtiçi kredi hacminin aşırı derecede genişlemesi yoluyla zımnî finansal teşvikler yapılmasıdır. Reel sektörde ise bazı büyük firmalara imtiyazlarla tekel ya da yarı-tekel imtiyazı verilmesi, bazı malların ithalat imtiyazlarının sadece belirli şirketlere tanınması ve/veya özelleştirme adı altında kamu işletmelerinin birilerine peşkeş çekilmesi, vergi afları getirilmesi, kamu ihalelerinin yandaşlara verilmesi şeklinde işleyen bir mekanizma söz konusudur. Bu tür uygulamalar, ekonomik canlanmaya ve büyümeye ve düşük işsizliğe yol açarken bütçe açıklarının artması, kamu borçlarının yükselmesi, enflasyon oranının yükselmesi, Reel Faiz Oranı’nın yükselmesi gibi makroekonomik sonuçlar yaratacaktır. Bütün bu süreçler; 1997’de Doğu Asya ülkelerinde ve müteaddit defalar (1980, 1994, 2001) Türkiye’de yaşandığı üzere ülkelerin kısa ve uzun vadeli rating notlarının bir anda düşmesine, ulusal paranın aşırı derecede değer kaybetmesine, sermaye kaçışlarına ve çok ağır ekonomik krizler yaşanmasına yol açabilecektir. Bu ölçütler açısından değerlendirildiğinde asıl crony-capitalism’in, tüm ekonomik verilerin negatif seyrettiği AK Parti öncesi Türkiye’de tüm boyutlarıyla yaşandığı açıkça görülecektir.

Türkiye ekonomisinin 2002-2013 döneminin ekonomik performansına bakıldığında ise yüksek ekonomik büyümenin düşük ‘reel faiz oranları, enflasyon oranları, kamu borçları, bütçe açıkları’ ile birlikte gerçekleştirildiği açıktır. Nitekim bu yüksek ekonomik performans, not artırmada son derece cimri olan son derece rating kuruluşlarının Türkiye’yi artık yatırım yapılabilir ülkeler düzeyine yükseltme noktasına gelmesiyle de uluslararası düzeyde tescil edilmiştir. Önce Gezi Parkı Vakası ve sonra da 17 Aralık Kalkışması sonrasında, tüm iç ve dış operasyonlara rağmen Türkiye Ekonomisi’nin krize girmemesi dahi tek başına, bazı deforme titr sahiplerinin yaşananları crony-capitalism’e bağlama iddialarını çürütmeye yetecektir.

GELECEK ADINA!

Öte yandan crony-capitalism’in en tipik belirtisi bankacılık sisteminin varlık/yükümlülük oranının son derece düşük ve finansal yapısının da son derece zayıf olmasıdır. AK Parti hükümetinin ekonomiye en büyük katkılarından biri ise ‘crony capitalism’in aksine bankaların finansal yapısının güçlendirilmesi olmuştur. Türkiye’de crony-capitalism özelliklerinin varolması durumunda, 17 Aralık Kalkışması gibi ağır bir saldırının çok sayıda bankayı çökerteceği; bankaların ve yatırım ortaklıklarının BIST’teki hisselerini ve ratinglerini dibe çekeceği açıktır. BIST’teki banka hisse senetlerinin seyri incelendiğinde geçici bir gerilemeye rağmen bu büyük çöküşün gerçekleşmediği açıkça görülecektir. Yakın gelecekte TCMB’nin de faiz oranlarını hızla aşağıya çekeceği açıkça görülecektir. Nitekim 17 Aralık Kalkışması’nın tüm olumsuz etkilerinin yaşandığı bir ortamda arz edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri, TCMB’nin belirlediği faiz oranından çok daha düşük bir faiz oranından talep görmüştür. Bu da yabancıların Türkiye Ekonomisi’nin geleceğine duydukları güvenin sürdüğünün en açık ifadelerinden biridir.

Bu noktada 17 Aralık Kalkışması’nın temel hedefinin AK Parti hükümetinin, dolayısıyla da Türkiye Ekonomisi’nin kredibilitesinin düşürülmesi, zayıflatılması ve çökertilmesi; ‘kartalların’ fedakarlıklarıyla gerçekleştirilmiş 11 yıllık ekonomik birikimin crony-capitalism’in ilkesiz ve kuralsız ortamına özlem duyan ‘akbabalar’ tarafından gasp ve talan edilmesi, yağmalanması olduğu açıktır

İSTİKRARIN SÜRDÜRÜLMESİ

Yıllardır bu kuralsız ve ilkesiz ortamı oluşturmaya çabalayan crony capitalism ajanlarının, yani akbabaların, AK Parti’yi crony capitalism’le suçlamaya çalışması, olsa olsa suçüstü yakalanmadan kaynaklanan ağır bir psikolojik travmanın dışavurumudur. Bu akbabaların bütün saldırganlıklarına ve dezenformasyonlarına rağmen 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerden AK Parti’nin yüksek bir performansla çıkması, istikrarın sürdürülmesi, Türkiye Ekonomisi’nin ve gelecek nesillerin refahı ve barışı açısından kritik önem taşımaktadır.

AK Parti’nin seçim performansı ne kadar yüksek gerçekleşirse Türkiye ekonomisinin gelecek performansının da o kadar yüksek olacağını; faizlerin ve enflasyonun daha büyük bir hızla düşeceğini, varlıkların hızla değer kazanacağını öngörmek için ‘kâhin’ olmaya gerek yoktur. Crony capitalism ajanlarının (akbabaların) yağma fırsatı bulamaması ve oyunlarının bozulması için Milli İrade’nin meşru, yasal ve demokratik AK Parti hükümetine tam ve kesintisiz destek verme zamanıdır.

Yeni Şafak, 07.02.2014

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et