Değer miydi?

TELEVİZYONLAR “etkisiz hale getirildiğinden” söz ediyor. Sadece Sur’da 279 kişinin öldüğünü öğreniyoruz.“Özerklik,” “demokratik özerklik” veya son bir gün içinde adı değiştirilmediyse “öz yönetim,” işte her neyse onun adına öldü bu insanlar.Muhtemelen hayatını kaybedenlerin önemli bir bölümü de PKK’nın taahhüdüne rağmen eline silah verdiği 18 yaş altı çocuklardı.

Ve onlarla birlikte, birçok asker ve polis de hayatını kaybetti; onlarca çocuk babasız büyüyecekleri bir ömre mahkum edildi. Ne adına?

Sakın “özerklik adına” demesinler, kimseyi budala yerine koyarak.

Amaç Sahiden Özerklikse…

Seçimler yapılmıştı ve AK Parti ile HDP’nin oyu, sivil bir anayasayı birlikte referanduma götürmeye yeterliydi.

Ak Parti’nin TBMM’nin web sayfasında duran anayasa önerisi, anadilde eğitimden vatandaşlık formülasyonuna, Çözüm için gerekli şartların önemli bir bölümünü karşılıyordu. Ve iki partinin anayasa önerisini uzlaştırıp, onunla referanduma gidip bunları kazanmak mümkündü. Amaç sahiden ille de özerklikse, HDP pazarlık unsuru olarak uzlaşma metnine arzuladığı türden “özerklik”i de koymayı deneyebilirdi.

Olurdu veya olmazdı. Bütün bunlar hiçbir şekilde denenmeden, bu yol bir kez olsun yoklanmadan tercih etti PKK savaşı.

“AKP barış istemiyordu, masayı Erdoğan devirdi, zaten anayasa yapmazdı” diyecek olanlara sözüm: Madem iktidarın niyeti buydu, bunu ifşa etmenin en iyi yolu da bu değil miydi?

Bunca can gitmeden önce son bir kez olsun denemeye değmez miydi?

Madem Erdoğan başkanlığı bu kadar çok istiyordu, 93 yıllık bir yükü beraberce omuzlarımızdan atacak tarihi bir uzlaşma için değmez miydi?

Mesele onun tek adam olması veya “Türk tipi başkanlık” korkusuysa, buna da izin vermeyecek bir başkanlığı şart koşmanın yaptırım gücünü oluşturan sayı avantajı, dolayısıyla referandum kilidi de HDP’de değil miydi?

HDP’nin tarihsel işlevi “seni başkan seçtirmeyeceğiz”le yola çıkıp, şiddet ve ölüm hendeklerine çağrı yapmak mı olmalıydı? Ya da Kürtlerin kaale almadığı, karşılıksız kalan onlarca çağrı yapmak?

Kürt halkının bu utanç verici çağrılara karşı gösterdiği ölüm sessizliğindeki tepkide somutlaşan muazzam sitemi anlamamak mümkün müydü?

Tarihi Bir Fırsat Heba Olurken

Aslında hepimiz biliyoruz, amaç sahiden özerklikse, izlenmesi gerekenin bu yol olmadığını. Dünyanın en demokratik devletinin bile böyle bir oldubittiye izin vermeyeceğini.

Dünyanın en barışçı devletinin bile hendek, silah ve yığınak karşısında sokaklardan çekilemeyeceğini. İster istemez kan döküleceğini. Hepimiz biliyoruz, bu savaşın her şeyle ilgili olabileceğini, sadece bir şeyle ilgili olamayacağını: Özerklikle.

Şimdi Sur’dan sonra sırada Hakkari var. Belki bir o kadar insan da orada ölecek. Ve sonra gündem değişecek, başka meseleler konuşulacak, ama giden hayatlar geri gelmeyecek.

“Ekonomik açıdan Yüksekova Hakkari’den daha gelişmiş durumdaydı. Sınır ticareti etkindi” diyor bölgeden bir arkadaşım, “şimdi işyerlerinin yarısından fazlası kapanmış. Yüksekova’nın büyük kısmı Van’a dolmuş durumda.” Evini barkını terk edip çoluk çocuk yollara düşen insanlara bu yıkımı dayatanlar, o sessiz terk edişteki protestoyu da umursamıyor.

PKK, Suriye’de kendisine vaadedilen “arazi” için veya başka bir sebeple hem tarihi barış fırsatını heba, hem de 1.000’den fazla insanın hayatını feda etti.

Şimdi artık iki parti istese bile bugün birlikte anayasa yapmak çok zor. Çünkü anayasa yapmak sadece bir matematik meselesi değil. Oysa hala tek mümkün yol bu.

Bir illüzyon bu apaçık gerçeği perdeledi ve tarihi bir barış ümidi hendeğe düşürüldü. Yazık oldu ve yazık oluyor.

Yeni Yüzyıl, 14.03.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/deger-miydi-1662

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et