Çürük tahta mıh tutmaz: Askerlik meselesi

Askerlik, çocukluğumuzdan itibaren bizimle gelmiş ve hep de çok müstesna bir yere sahip olmuştur. Öyle ki her erkek çocuğun gururunu da okşamıştır. Belki de bu yüzden dizimiz kanadığında bile bizi “askere gittiğinde unutursun” diye teselli ettiler. Veya hep öyle teselli edildik diye askerlik gururlandığımız bir mesele oldu.

Şüphesiz askerlik gurur duyulacak, onurlu bir iş. Fakat bunun bir zorunluluk olması, her erkeğin yapmak zorunda olduğu bir iş olması birçok sorunu içerisinde barındırıyor. Bu görmezden gelinse de dikkate alınmasa da böyle. Her erkeğin, her ailenin en büyük soru işaretlerinden birisini oluşturuyor. Hayatın her yerine doğrudan veya dolaylı etki eden askerliğin tüm sorunlarını buraya yazmak mümkün olmasa da bazılarını özellikle görmek istemeyenlerin gözünün önüne getirmek; duymak istemeyenlerin de kulağına fısıldamak istiyorum.

Askerlik her şeyden önce eğitim hayatımıza büyük bir darbe vuruyor. Eğitimin niteliğine zarar veriyor. İnsanlar daha kısa askerlik yapabilsin diye, askere gitmesin diye üniversiteye girmeye çalışıyor. Akademik hayatın başlangıcı olan ve akademisyenliğe belki de ilk adım sayılabilecek lisansüstü eğitime bile insanlar sırf askere gitmemek için girmeye uğraşıyor. Bu arada belki de akademik çalışma yapmak isteyen birçok kişiye engel olunuyor, akademik eğitimin kalitesine zarar veriliyor. Ve kontenjanlar doluyor ama bir şey üretilmiyor. Üniversiteler tezli yüksek lisansın yanına neredeyse sınırsız sayıda tezsiz yüksek lisans kadrosu açıyor. En büyük nedeni askere gitmek istemeyen gençlere imkân yaratmak. Sistem askere gitmek istemeyenlere bir türlü çözüm üretiyor. Öyle ya da böyle askere gidiliyor evet ama insanlar da gitmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu bir işaret değil mi?

Askerliğin en büyük sorunlarından birisi de mezunların iş bulma konusunda kendisini gösteriyor. Yıllarını verip bir bölüm okuyor ve mezun olduktan sonra iş başvurularında “tercihen askerliğini yapmış” ibaresiyle karşılaşınca okuduğu bölüme de harcadığı yıllarına da acımaya başlıyor. Zorunlu askerlik nedeniyle işe alınmıyor. Çok normal olarak işveren işini bırakıp gitmek zorunda olacak birisini işe almak istemiyor. Belki böyle nice yetenekli genç eriyip gidiyor.

Bu sebeplere bir de özel bir sebep ekleniyor. Evlilik. Evet insanlar askerlik yapmadıkları için sevdiği kişiyle evlenemiyor. Çünkü kimse evlendikten sonra 6 veya 12 ay ayrı kalmak istemiyor, aileler “askerlik bu nolur nolmaz” diye çocuklarını evlendirmek istemiyor. Gelin görün ki yerden göğe kadar da haklılar!

İyi de neden tüm bunlara sebep olunuyor? Neden devlet insanların hayatlarının içerisine bu kadar giriyor? Neden devlet insanların hayatlarının en önemli dönemlerinin içerisinde kara kedi rolünde? İnsanların hayatlarına dair verecekleri kararları neden sınırlandırıyor? Bu soruların hiçbir makul cevabı yok ne yazık ki!

Beni biraz da olsun sevindiren Türkiye’de zorunlu askerliği sorgulayanların sayısının gün geçtikçe artıyor olması. Bunu çeşitli sohbetlerde görüyor olmakla beraber bedelli askerliğe dair rakamlar da bir veri sunuyor. Bu yıl 6. kez çıkan bedelli askerliğin son üç tanesi 7 yıl içerisinde çıkmış. Daha önceki 5’inde toplam 398.731 kişi faydalanırken bunların 203.824 kişisi sadece 2014 yılında başvuranlar. Bugün çıkan bedelli askerliğe ise sadece iki günde 200.000 başvuru olmuş. Tek başına bu rakamlar bile çok şey anlatıyor.

Fakat bedelli askerlik de bir çözüm değil. Evet belki bir fırsat gibi görülüyor ama bu şekilde sadece insanlar biraz kendilerini kandırıyor o kadar. Düşünün ki devlet bir zorunluluk çıkarıyor sonrasında da tamam bu zorunluluğu yerine getirmek istemiyorsan bana para ver diyor. Rahatlığın böylesi!

Bedelli askerlik çözüm olarak görülse de çıktığında buna kimisi seviniyor, kimisi üzülüyor, kimisi de kızıyor. Sevinen, ömründen 6 ay ya da 12 ay kaptırmak yerine parasını kaptırdığı için seviniyor; üzülen kaptıracak parası olmadığı için ömrünün 6 ya da 12 ayını kaptırmak zorunda olacağını bir kez daha hatırlayıp üzülüyor; kızan da parayla askerlik olur mu “adam akıllı” gidip ömrünün 6-12 ayını verip geleceksin diye düşünüp kızıyor. Bu da hiç kimseyi memnun etmiyor aslında.

Stefan Zweig’in zorunlu askerliğe dair Mecburiyet adında çok güzel bir eseri var. Çok kısa ve etkileyici bir öykü. Okunmalı diye düşünüyorum. Dünya savaşı döneminde askere gitmemek için ülke değiştiren bir ressamın hikâyesini konu edinmiş olan kitapta askerliğe ve askerliğin mantığına dair önemli eleştiriler ve düşünceler mevcut. Aşkıyla, mesleğiyle zorunlu olan bir görev arasında sıkışıp kalan bir adamın çaresizliği o kadar açık resmediliyor ki. Askerliğin öyle havadan sıkma beylik laflarla anlatılamayacak derecede önemli bir problemi içerdiğini gözler önüne seriyor.

Son birkaç aydır askerliğe dair reform niteliğinde adımlar atılacağı üzerine bazı açıklamalar yapılıyordu. Bu aslında beni fazlasıyla ümitlendirmişti. Fakat ortalıkta konuşulan tek tip 9 ay askerlik düzenlemesi bütün ümidimi kırdı. Çünkü bu reform adını hak etmediği gibi mevcuttan belki de daha kötü bir durum. Yapılması düşünülen bu yeni düzenlemeye göre eğitim düzeyine bakılmaksızın 9 ay tek tip askerlik öngörülüyor. Bunun ilk 3 ayı temel zorunlu eğitim geri kalan 6 ayda da isteğe bağlı olarak gitmek istemeyenler para verecek, gitmek isteyenler ise 6 ay süreyle maaşlı bir personel gibi çalışacak.

Ortalıkta konuşulan bu çözüm askerliğin ortaya çıkardığı hiçbir soruna çözüm üretmiyor. Aksine üniversiteye gidip (sadece lisans eğitimini dikkate alırsak) dört yılını (duruma göre master ve doktora eğitimi alanlar için bu süre on yıla kadar çıkabiliyor) veren insanlara karşı büyük bir dezavantajı da beraberinde getiriyor. Hadi diyelim üniversite eğitimi esnasında bir yaz dönemiyle askerlik hizmetini yerine getirebilme imkânı verilsin ama geriye kalan 6 ay için ya askere gidecek ya da para ödemesi gerekecek. Bu mu reform?

Askerlik meselesinin adil ve kesin olan tek bir çözümü var: Zorunlu askerliğin kaldırılması. Askerlik, polislik gibi bir meslek hâline getirilmeli. Emniyet nasıl yürütülüyorsa benzer şekilde işler yürütülebilir. Bunun yanında gönüllü askerlik şeklinde bir opsiyon da bulundurulabilir. İsteyenler belli süreliğine ve belli bir ücret karşılığında gönüllü olarak askerlik yapabilir. Bunun dışında çürük tahta mıh tutmaz misali zorunlu askerliği düzenleme çabası boşuna bir uğraştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et