CHP davet edildiği yerdedir aslında

Son zamanlarda, “CHP’nin aslî kurucu değerlerden uzaklaştığı, parti çizgisinin değiştiği” yorumları yapılıyor. Son olarak 36. Olağan Kurultay’daki tartışmalar, Parti Meclisine seçilenler CHP’nin siyasî duruşu konusundaki mülahazaları yeniden alevlendirdi. Genel kamuoyu, sosyal medya değerlendirmeleri “CHP’de eksen kayması” olduğu yönünde. Oysa CHP’nin tarih sahnesine çıktığı andan itibaren sergilediği politik çizgi son derece tutarlı ve muhafazakârdır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyaseti üç sütun üzerine kuruludur. Her bir sütundaki CHP pozisyonu bu günlerde tartışılan konulara ışık tutmaktadır. Bu üç sütün: 1. Çağdaş yaşam politikası, 2. Sol ve devrimci hedefler, 3. Kemalizm. Bu üç politik stratejiden özellikle ilk ikisinin CHP’nin siyasetini belirlediğini söyleyebiliriz.

CHP’nin birinci önceliği “çağdaş yaşam”dır. Bu siyasetin içinde katı laiklik, dine mesafe ve din ve dindarların kamusal yaşamdan dışlanması yer almaktadır. CHP elitleri, olayları ve olguları “çağdaş-çağdışı” olarak kategorize etme eğilimindedirler. İrili ufaklı her durum bu şablona sokulur. “Çağdaş” olanlar (olay, olgu, kişi grup) takdir edilir ve CHP “çağdaş” olanların yanında yer alır. Buna karşın din ve dindarlardan kesinlikle hiç hoşlanılmaz, onların en iyi tabirle “kandırılmış, cahil” oldukları konusunda hemfikirdirler. Buradan hareketle, CHP’nin PKK- DHKP-C ve PYD gibi örgütlerle yürütülen mücadelede onların safında yer alması şaşırtıcı değildir. Zira bu yapılar CHP için “çağdaş”dır ve gericilerle savaşmaktadır. Bu ikilemde CHP safını “çağdaşlar”dan yana kullanması doğal, siyasî tarihi açısından tutarlıdır. CHP, bu örgütlerin “çağdaşlığına” vurulmaktadır. Onlara göre bu saflaşma, terör örgütlemesi ile barışçıl siyasî mücadele arasındaki bir olay değil, “çağdaş ile gericiler” arasındaki bir davadır. CHP burada kendine, tarihî köklerine dönmekte ve tercihini “çağdaşlardan” yana kullanmaktadır.

CHP’nin siyasetini belirleyen ikinci sütun “sol ve devrimcilik” hedefidir. CHP ne zaman bir seçim kaybetse, tüm örgütün tek bir reçetesi var: “Sol ve devrimciliğe” dönüş. CHP, esasen demokrasiyi benimseyememiş, demokrasi taleplerini “zamanı değil” diye ertelemiş, duymamazlıktan gelmiş bir siyasî örgüttür. Atatürk’ün CHP’ye bıraktığı miras da bu anti demokratik tutum ve devrimcilik düşüncesine uygundur. Zira Atatürk’ün hayatta olduğu dönem demokratik taleplerin şiddetle bastırıldığı dönemdir. O gün bu gündür, şiddete dayalı, devrimcilik düşüncesi CHP’nin zihnini meşgul etmektedir. Türkiye’nin mücadele ettiği örgütler, kendilerine sosyalist devrimci misyon yüklemektedirler. Bu misyon ile CHP’nin devrimcilik düşüncesi arasındaki ilişki dikkat çekmektedir. CHP bu nedenledir ki, bu yapılara olan sempatisini açık etmektedir. Devrim hayali ile yanıp tutuşan sol şiddet örgütleriyle aynı hayalin yolcusu CHP’nin bu örgütleri eleştirmesi, şiddete karşı durması mümkün görünmemektedir. Kısaca, şiddeti kendilerine yol yöntem olarak seçen örgütlerin CHP tarafından dışlanmasını beklemek, balığın kavağa tırmanmasını beklemekle aynı şeydir.

Kemalizm yukarıda sayılan diğer iki politik akılla pek çok yerde kesişmektedir. Etnik ve Türk-dışı kimlik savaşı veren PKK/PYD’nin Kemalizm çizgisinde olduğunu iddia edemeyiz. Ama Kemalizm’in alt bileşenlerinden sayılan “devletçilik, devrimcilik” gibi ilkeler bu örgütlerin idealleri arasında yer almaktadır. Diğer iki politik strateji kadar olmasa da Kemalizm de CHP ve PKK/PYD arasında paylaşılan bir değer konumundadır.

CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski siyasal partisidir. Dolayısıyla Türkiye’nin yaşadığı problem veya açılımlarına etkisi olmuştur. Tarihî mirasına sıkı sıkıya bağlı olan CHP’nin kendisiyle, toplumla hesaplaşmadan, redd-i miras etmeden değişimi ve dönüşümü mümkün değildir. CHP’nin savunduğu ana politikalar bellidir ve bunlar da akşamdan sabaha değişecek değildir. Konjüktürel hava da CHP’nin farklı adımlar artmasını güçleştirmektedir. Ama asıl belirleyici olan CHP’nin siyasal çizgisidir. CHP yerindedir, çizgisi bellidir, yolu 1935’de neyse 21. Yüzyılda da aynısıdır. Kamuoyunun CHP’yi “davet ettiği” yer bulunduğu yerdir aslında.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et