Bedelliyi sadece zenginler mi ister?

Annem epilepsi hastası. Kendisine benden başka bakacak ve ilgilenecek hiçbir akrabamız, eşimiz veya dostumuz yok. …bırakıp gitsem hayatını devam ettirmesi imkansız. Üstelik maaşım kesileceğinden, annem karnını bile doyuramayacak hale düşecek.”

Bedelli askerlik isteyen bir vatandaşın haykırışı bu.

Askere gittiğinde telafisi mümkün olmayan bir insani felakete uğrayacağını haykırarak hükümetten derdine derman istiyor.

Bazıları bedelli isteyenlerin hepsinin “tuzu kuru” olduğunu zannediyor ve sırf “askerden kaçmak için” bu konuyu sürekli gündemde tuttuklarını düşünüyor.

Öncelikle, askere gitmemek bir haktır. Bütün medeni toplumlarda askerlik kutsal bir zorunluluk falan değil bir meslektir. Herkes her mesleği yapamaz; bazen de insanın içinde bulunduğu şartlar askerlik yapmasına elverişli olmaz.

Eli yüreğinin üstünde bedelli bekleyenlerin çoğunun içinde bulunduğu şartlar da çoğunlukla öyle.

Posta kutularımızı dolduran veya bedelli askerlik için çaba sarf edenlerce açılan internet sayfalarına gelen mesajların ezici çoğunluğu, askere gitmesi durumunda zaten zor bir dengede devam eden düzeninin ciddi biçimde bozulacağını anlatıyor.

“Parası olan zaten bu ülkede askerlik falan yapmıyor buna inanın, sabah akşam geziyoruz da askere de keyfimiz çok yerinde olduğumuz için gitmiyoruz zannetmeyin, keyfimiz yerinde olmadığı, ekmek derdinde olduğumuz için gidemiyoruz” diyor bir diğeri mesajında.

Bedelliyi asıl isteyenler zengin üst sınıftan olanlar değil. İnsanlık tarihi boyunca zenginlerin askerlik sorunu nasıl olmadıysa, bugün de yok.

“Bedelli aslında şu an var. Yok dediklerinde aklıma Burdur geliyor” diyor Mustafa Duran.

Bunun için Emre Öztürk ile birlikte www.bedelliaskerim.com adlı bir internet sitesi kurmuş.

Yurt dışında çalıştığı için (veya çalışıyor göründüğü için) Burdur’da “dövizle askerlik” yapanlardan söz ediyor.

“Fırsatını bulan yurtdışına gidiyor. Orada bir şirket kuruyor veya kendisini çalışıyor göstererek bedelliden faydalanıyorlar. Bedelliyi yaptıktan sonra da burada kalıyorlar” diyor.

Yani “bedelli”nin olmaması, zenginin bedel ödeyerek askerlikten “yırtmasına” engel olmuyor. Sadece askere gidince işini kaybedeceğinden, çoluğunu çocuğunu, hastasını bırakacak kimsesi olmadığından korkanı vuruyor. Onların hayatı da bu yüzden kabusa dönüyor. Sağlık hizmetlerinden, hastaneden ve otelden yararlanamıyor. Bakaya olduğu için kaçak durumuna düşüyor.

Yoktan yere suçlu konumuna düşmek, ilave bir dizi mağduriyeti de beraberinde getiriyor.

“Kendi ülkemde, kendi şehrimde kendi mahallemde kendi binamda kendi evimde bile kaçağım … kimseye bişey söyleyemiyorum … dolandırıldım, paramı gasp ettiler adamlara dava açamıyorum” diye yazıyor bir diğer vatandaş.

Yurtiçinde çalışan işini kaybedebilir, ama yurtdışında çalışan edemez. Bunun sınıfsal bir tercihe ilişkin bir arkaplanı yoksa nasıl bir izahı olabilir?

Mustafa Duran bu soruyu “eşitlik ilkesinin ihlali” temelinde hukuki sürece taşıyacaklarını söylüyor.

Ve bütün demokrasilerde olduğu gibi, bir vatandaş olarak hükümetinden derdine derman bekliyor.

Son sözü vatandaşa vereyim:

“Diyorlar ki askerlik vatan borcudur … kendimi bildim bileli çalışıyorum, vergi ödüyorum, ülkeme değer katıyorum. Vatan borcunu böyle de ödemiş olmuyor muyum? Şimdi geçmişime dönüp baktığımda benim bu vatana borcum yok alacağım var. Alacağımı istiyorum…”

Star, 30.11.2010
 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et