Anayasa değişikliği tartışmalarında metot sorunları

16 Nisan referandumuyla ilgili tartışmalar bazen çok anlamsızlaşıyor. Bunun başlıca sebepleri aynı cümlelerin devamlı kullanılması; her iki kanattan bazılarının diyalogdan çok monologa yönelerek, karşı tarafın iddialarını çürütmeye çalışmak yerine inatla kendi tezlerini tekrarlaması; belki de en mühimi, hayret verici bir ısrarla sürdürülen metot hataları.

Metot hataları özellikle “hayır” kanadında dikkat çekiyor. Bu yüzden olsa gerek, etkili ve tartışmalara dayanıklı bir “hayırcı” pozisyon ortaya çıkmıyor.

Sosyal düşüncede ve analizde en önemli şey karşılaştırma yapmaktır. Zira herhangi bir olguyu değerlendirebilmek için bir referans noktasına ihtiyaç duyarız. Bu çerçevede, bir şeyin iyi veya kötü olması kendi başına bir durum olmaktan ziyade hep başka bir şeye nisbetledir. Ne, neye göre iyi, neye göre kötü? Siyaset bilimci Michael Roskin’in dediği gibi, sosyal düşüncede ya karşılaştırma yapıyorsunuzdur ya da hiçbir şey.

Anayasa değişikliği paketi iki şekilde değerlendirilebilir: (1) Varsa pratikteki, yoksa kâğıt üzerindeki, mükemmel veya mükemmele yakın bir modele nisbetle; (2) cari duruma nisbetle.

“Hayır” kanadı daha ziyade gevşek ve çok iyi tanımlanmamış bir ideal duruma göre değerlendirme yapmaya yöneliyor. Meselâ, mükemmel bir kuvvetler ayrılığı durumunu esas alarak teklifin bu bakımdan kötü olduğunu söylüyor. Bu tabii ki yapılabilir. Ancak, gerçek durumu kavramamızı sağlayamaz. Çünkü teklifin referandumda reddi daha güçlü bir kuvvetler ayrılığını ortaya çıkartmayacak. Bu durumda, en iyisinden, ilerde kuvvetler ayrılığını daha fazla takviye edecek bir teklifin ortaya çıkmasını bekleyebiliriz. Ne var ki bu, umutları bilinmeyen bir geleceğe ertelemek anlamına gelebilir.

Daha anlamlı bir değerlendirme yolu, cari durum ile önerilen durumu karşılaştırmaktır. Bunu yaparsak önerinin kuvvetler ayrılığını gerilettiği veya ilerlettiğini daha kolay tesbit edebiliriz. Sanırım “hayır” kanadı dediğimi gerçekleştirse kampanyada kuvvetler ayrılığı üzerine vurgu yapmaktan vazgeçer. Çünkü teklif kuvvetler ayrılığını, tam bir başkanlık sistemindeki kadar olmasa dahi, güçlendiriyor.

Bir diğer metot hatâsı, teknik ve detaya dayalı tartışmaları ihmal edip genel ve soyut tezler ileri sürmek. Teknik detayların yerine antipatileri, öfkeleri, nefretleri koymaya çalışmak. Sözgelimi, muhalefet mevcut teklifle “tek adam”lığın ortaya çıkacağını söylüyor. Ancak iddia doğru olsa bile, tek adamlık kendi başına yanlış olmayabilir. Tek adamlıktan kastedilen, yürütmenin yetkilerinin tek şahsiyette toplanmasıysa, bu zaten önerilen sistemin doğasında var. Yürütmenin iki başlı olması, niçin tek başlı olmasından daha iyi olsun ki! Ancak “hayır”cılar tek adam suçlamasını yürütmede teklik olarak değil, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanması gibi sunmaya çalışıyor ki, bu iddia da teklifin içeriğiyle açıkça çelişiyor.

Bu çerçevede, özü hükümet sistemiyle alâkalı olan bir değişiklik önerisini hükümet için bir tür güven oylamasına çevirmek de doğru ve anlamlı görünmüyor. Her olgu, her vaka kendi sınırları içinde tutulmalı. Bunu yapmaz veya yapamazsak meselelerin sınırlarını göremeyiz, onları birbirinden ayıramayız.  Bununla beraber, kendi hudutları içine tutulsa dahi referandumun hükümet için bir sınav olacağı gerçeğini de gözden kaçıramayız. Hükümet hayır çıkması halinde yıkılmayacak ama süreçten yara alarak çıkmış olacaktır.

Anlamlı ve yararlı bir tartışma için “hayır” kanadının somut karşı-önerileri olmalıdır. Referandumda oylanmayacak olsa bile somut öneriler vatandaşın karşılaştırma yapmasını kolaylaştırır. Aksi takdirde, hem bir tarafın önerisi varken diğer taraf önerisiz kalır, hem de “hayır” kanadı cari durumu, yani kuvvetler ayrılığının hiç olmadığı bir düzenlemeyi, hattâ bir hükümet sistemsizliğini savunmuş olur.

Tartışmalarda dikkat çeken bir diğer metot hatası, tarafların “en iyi durum” veya “en kötü durum” senaryoları üzerinden konuşmaları. Bazı “evet”çilere göre, evet çıkması Türkiye’de her şeyin mükemmel olacağı bir dönemi başlatacaktır. Bazı “hayır”cılara göreyse evet çıkması ülkenin felâkete ulaşacak bir yola girmesine neden olacaktır. En iyi ve en kötü durum senaryoları çoğu zaman boşa çıkar. Vuku bulmaları için birkaç şartın aynı anda gerçekleşmesi gerekir ki, bu çok zayıf bir ihtimaldir. Gerçek muhtemelen ne en iyide ne de en kötüde tecelli edecektir. Aralarda bir yerde tezahür edecektir.

Çok geç mi oldu bilmiyorum, ama özellikle “hayır” kanadının sözünü ettiğim metot hatâlarından kurtulmak için çaba sarf etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Serbestiyet, 10.03.2017

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et