Zaptiye ve Maliye

İsmet Özel der ki, “ruhumun peşindedir, zaptiyeler ve maliye”…

Her iki kavram da sevimsizdir.

Sivil bireyler maliye ile de zaptiye ile de muhatap olmak istemezler…

Ancak devletin doğasında vardır bu iki kavram.

Devlet kolluk gücüyle bireylerin bedenine müdahale eder; maliye marifetiyle de cebine müdahale eder…

Sosyalist ve faşist devletler daha da ileriye gider: İnsanların ruhuna bile müdahale eder; insanların ruhunu şekillendirmek ister, beynini yıkamak ister…

***

Maliye, kötüye kullanıldığında, devletin insanın malına musallat olması demektir… Kendisine maliyeci denilen bir adam geliyor ve sizden paranızın bir kısmını istiyor. Bunun adına da vergi diyor…

Zaptiye ise, kötüye kullanıldığında, devletin insanın özgürlüğüne musallat olması demektir…

Bir soyguncuyla bir maliyeciyi ayıran, meşruiyettir. Maliyeci, makul ve meşru bir kanuna istinaden sizden vergi adı altında bir şeyler ister…

Hırsız ise, kaba güce dayalı olarak, rıza gözetmeksizin, gayri meşru bir zeminde, sizin paranızı ister…

Kolluk güçleri (zaptiye) yine meşru bir dayanak bağlamında özgürlükleri (özüne dokunmaksızın) kısabilir, daha doğrusu düzenleyebilir…

Eşkıya ise gayri meşru ve gayri kanuni bir surette özgürlükleri kısar ve hatta tamamen yok eder…

***

Bana göre, ideal devlet odur ki, vergiyi hissettirmeden alır, acıtmadan alır, insanın damarına basmadan alır, minimum miktarda alır…

Devlet mümkün mertebe, doğrudan vergi yerine dolaylı vergiye müracaat etmelidir…

En önemlisi, devlet minimal oranda vergi almalıdır… En iyi vergi, en az vergidir…

Kolluk konusunda da devlet çekingen ve çekimser olmalıdır. Negatif özgürlüğü esas almalıdır. Devlet gölge etmemelidir; başka ihsan istemez…

Devlet, düzenleyici ve denetleyici bir misyon üstlenmelidir. Bunun ötesine geçmemelidir…

***

Bizim tek parti dönemimizde (1925-45) devlet vatandaşıyla iki şekilde muhatap olurdu: vergi almak ve asker almak…

Devletin iki ajanı, jandarma ve tahsildar, köylere iki sebeple giderlerdi: mahsul zamanı vergi almaya; celp döneminde asker toplamaya…

O yüzden köylüler CHP’yi hiç sevmiyorlardı. Tahsildar baskısından ve jandarma dipçiğinden bizar olmuşlardı…

DP parti kurulduğunda bir can simidi gibi sarıldılar DP’ye… DP sosyolojik olarak bir köylü partisiydi… Köyler DP için bir oy deposuydu…

DP iktidara geldikten sonra devleti köylünün kâbusu olmaktan çıkardı. İlk defa köylünün karnı doydu. İlk defa köylü temiz su içebildi. İlk defa traktör sahibi oldu…

***

Aktüel duruma gelirsek:

Malumdur, Bingöl’de bir köyün üzerine göktaşı düşmüş, köylüler de onu toplayıp satmışlar…

Alesta bekleyen leş kargaları gibi, maliyeci taifesi hemen köylülerin peşine takıldı. Efendim, bir gelir sağlanmış da o gelirin vergisini vermek gerekiyormuş…

El insaf, zavallı köylülerin başına gökten nimet yağmış; nimeti gönderen de devlet değil… Bu onlara Allah’ın bir ikramı ve inamı…

Allahtan, maliye bakanı insaf ve akıl sahibiymiş de, organizasyonsuz kazanç elde edenlerden vergi alınmayacağını söyledi. (Ancak başka yerlerden bir ticari organizasyon ile taş toplayanlardan vergi alınacakmış…)

***

Devlet niçin vergi alır? Devlet, vatandaşlarına özgürce iktisadi faaliyet yapma ortama yarattığı için vergi alır. Yani bir hizmet verir ve o hizmetin karşılığı olarak gelirin bir kısmını talep eder…

Devlet, devletin sayesinde bir gelir elde edilmişse bu gelirden pay ister. Ama göktaşı olayında, elde edilen gelir, devletin sayesinde elde edilmemiştir.

Bu olayda devletin herhangi bir katkısı olmaksızın bir gelir temini vardır. Devletin toprağından veya diğer kaynaklarından yararlanmaksızın, birtakım insanlar gelir elde etmişlerdir…

Devletin bu gelirde hiçbir dahli yoktur; bu yüzden de devletin bu gelirde hiçbir hakkı yoktur…

***

Genel olarak devletler vergi konusunda şahin, hizmet konusunda güvercin olma meylindedir…

Fakat bu tutum, ilk başta devletin lehine gibi görünse de, son tahlilde devletin de bireylerin de aleyhine işler…

Fazla vergi ilk başta hazineyi doldurur ama bir süre sonra fazla vergiden dolayı insanlar iktisadi faaliyetten çekilirler (vergiden kaçınma)…  Veyahut da vergi kaçırırlar…

Her ikisi de totalde ekonominin küçülmesine, toplumun fakirleşmesine ve sonuç olarak da devletin fakirleşmesine sebebiyet verir…

Bu mekanizmayı asırlar öncesinden İbn-i Haldun görmüş ve devletleri uyarmıştı…

Liberalizmin vergi konusundaki yaklaşımı da İbn-i Haldun’un anlayışıyla aynıdır…

***

Türkiye’de devlet, bidayetten beri, insanların hem ruhuna hem bedenine musallat oluyordu…

Ak Parti’nin 13 yıllık döneminde, devletin ruhlara musallat olması durumu minimum düzeye indi. İdeolojik devlet büyük bir gerileme içine girdi…

Aynı adem-i müdahale durumunun maliye alanında da zaptiye alanında da olması gerekiyor…

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et