Yürekten vurulmak

Söz tükenmez. Söz bittiğinde hayat sona erer çünkü. Sözün tükendiğini kabul etmek, yaşamın manasını yitirmek, kaba kuvvete boyun eğmektir. Söz devam eder. Önce de söz vardı, sonra da söz olacak. Söz hayatın kendisidir.

Ama bazen sözü söylemekte zorlandığınız anlar olur. Kelimeler boğazınıza dizilir. Aklınız başınızdan gider, düşüncelerinizin kontrolünü yitirirsiniz. Kızgınlık, korku, endişe, öfke, nefret, acı, ızdırap hepsi birden beyninize hücum eder. Eliniz kaleme gitmez. Umutsuzluk kaplar içinizi. Koyu bir karanlık kaplar ortalığı. Yapıp edilenlerin, söylenen sözlerin hepsinin boş olduğunu düşünürsünüz.

Cumartesi günü Tahir Elçi ile İstanbul’da birlikte olacaktık. DPI’nin toplantısında çözüm sürecinin tekrar nasıl raya konulacağını konuşacaktık. Ancak çatışmalar nedeniyle zarar gören Diyarbekir’deki Dört Ayaklı Minare için Baro’nun yapacağı bir etkinlik vardı. Her Diyarbekir sevdalısının kalbinde ayrı bir yeri vardı Minare’nin. Elçi, toplantıdan affını istedi, İstanbul’a gelmedi.

Minare’nin ayakları önünde “Bu topraklarda artık çatışma istemiyoruz” dedi. Önüne geçmek için her türlü çabayı sarf ettiği çatışmanın ortasında kaldı. Minare ayağından vurulmuştu. Biz kalbimizden, beynimizden, yüreğimizden vurulduk.

Ölüme yakın olmak

Elçi, doksanların kan ve ölüm kokan Cizre’sinde genç bir avukat olarak adalet ve hukuk arayışının simge bir ismiydi. Ölüm, hep ensesindeydi. Sayısız kez ölüm tehditleri aldı. Birçok kez ölümün kapısından söndü. Dönemin kanlı muktedirleri, doğup büyüdüğü toprakları ona dar etmenin peşindeydi. Cizre ona mezar olacaktı.

Tehditlere pabuç bırakmadı Elçi. Köyleri yakılanların, evleri başına yıkılanların, sabah evden çıkıp bir daha dönemeyenlerin, asit kuyularına atılanların, tecavüze uğrayanların, işkenceden geçirilenlerin savunmasını üstlendi. Bir davadan diğerine koştu. Mağdurların ve mazlumların yanında durdu.

Sonrasında Diyarbekir’de sürdürdü çalışmalarını. İnsan hakları ve hukuk alanında çalışan birçok ulusal ve uluslararası örgütün faal bir elemanıydı. Baroda’ki her kesimin desteğini alarak rekor oylarla başkan oldu. Herhangi bir grubun, örgütünün veya fikrin elemanı kılmadı Baro’yu.

Bu süreçte en çok ihtiyaç duyacağımız kişilerden biriydi. Sağduyuluydu. Uzlaşmacıydı. Uzlaştırıcıydı. Adaletliydi. Doğru bildiğini, kışkırtmadan sakin bir dille getirmekten kaçınmadı. “PKK terör örgütü değildir” sözü üzerine koparılan fırtınaya karşı dik durdu, linç kampanyası onu zerre kadar geriletmedi.

O, hiç kimsenin adamı değildi. Çoğunluğun dümen suyuna girip ilkelerinden taviz vermedi. Kendi değerlerinin cesur bir savunucusuydu. Hendeğe de, eli silahlı öz yönetim dayatmalarına da karşı çıktı, devlet eliyle gerçekleşen hak ihlallerine de.

Çözüm için çok çabaladı. Anlamsız ve sonuçsuz çatışmaların bitmesi için bitmesi için her türlü çabayı göstermekten imtina etmedi. Silahla hak aranmasına karşıydı. Şiddetin bir açmaz olduğunu her seferinde kararlılıkla ifade edenlerdendi.Onun ölümünü kendi savaşlarına katık yapmak isteyenler bilmeliler ki, ona yapılabilecek en büyük haksızlık ve kötülük budur.

Elçi ömrünü hukuk, adalet ve barış için harcadı. Diyarbekir’den uzak tutmaya çalıştığı çatışma ve ölüm, onu Diyarbekir’de yakaladı. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.

Yeni Yüzyıl, 02.12.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et