Yeni Türkiye’den eski manzaralar

İstanbul’da Başbakanın üniversite rektörleriyle yaptığı toplantı öncesinde meydana gelen ve polis şiddetinin ön plana çıktığı “öğrenci olayı”nı, Ankara SBF’de meydana gelen ve iki akademisyen siyasetçinin konuşmasını engelleyen olay izledi. Bu olaylar hakkında bugüne kadar medyada birçok farklı yorum yapıldı.
Şurası açık: İstanbul’daki olaylarda güvenlik güçleri, bu gibi durumlarda genellikle yaptığı gibi, protestocu öğrencilere karşı çok haşin davranmıştır. Medya buna “orantısız şiddet” adını koymakla az bile yaptı. İster “çevik kuvvet” polislerinin alışkın oldukları bir uygulama olsun, isterse onları orada sevk ve idare eden kolluk amirlerinin basiretsizliğinden kaynaklanmış olsun, bu durum açık bir insan hakkı ihlâli olmaktan başka, medeni olmak iddiasındaki bir ülkeye de yakışmıyor.

“İleri demokrasi” veya “yeni Türkiye” herhalde böyle bir şey olmasa gerek. (Yeri gelmişken, bir süredir bu kavramların cömertçe kullanıldığı hükümet yanlısı söylemi abartılı bulduğumu da belirtmek isterim). Her ne hal ise, hükümetin “eski Türkiye”den kalma bu gibi alışkanlıklara son vermeyi ciddi ve acil bir mesele olarak gündemine alması gerekiyor. Polise, “güvenlik ve düzen”i sağlamanın medeni yollarının öğretilmesi şart.

Tabii, bunu söylemek, bu olayda protestocu öğrencilere atfedilebilecek hiçbir kusur olmadığı anlamına da gelmiyor. Bu, özellikle Ankara SBF’de meydana gelen protesto eylemi bakımından geçerli olan bir yargı. Burada bir grup öğrenci, biri iktidara diğeri ana muhalefete mensup iki siyasetçinin ifade özgürlüğünü kaba-saba bir şekilde engelledikleri gibi, böylelikle onları dinlemeye gelen yüzlerce başka öğrencinin de “hukuku”na tecavüz etmişlerdir.

Elbette, öğrenci veya değil, her yurttaşın siyasetçileri eleştirme veya protesto etme hakkı vardır, ama bunu yapmanın ifade özgürlüğü çerçevesinde kalan daha medeni yolları da vardır. Şüphe yok ki, beğenmediği fikrin ifade edilmesine en azından tahammül edip, ardından karşı görüşler, hatta sloganlarla onun etkisini kırmaya çalışmak, fiili durum yaratarak o fikrin dile getirilmesini engellemekten daha medeni bir yoldur. Ama besbelli ki, söz konusu öğrenci grubunun halet-i ruhiyesi bu gibi şeyleri düşünmeye pek müsait değil. Onların “tek yol”cu acil gündemi medeniliğe izin vermiyor.

Türkiye’nin son zamanlarda içinden geçtiği şartları düşünürsek, bu olayların arkasında başka bir amaç olabileceğini düşünmek pek de yabana atılacak bir düşünce olmasa gerek. SBF’deki protestocu grubun, aynı hengâmede konuşmasını engellemeye çalıştıkları CHP Genel Sekreterini daha sonra ziyaret ederek ondan -AKP’li konuşmacıdan değil de sadece ondan- özür dilemeleri de bu kuşkuyu güçlendirmektedir. Öyle ya, eğer yapılan özür dilemeyi gerektiren bir kabalık idiyse, AKP’li parlamenterden de öncelikle özür dilenmesi gerekirdi. Böyle yapılmamış olması, protestocuların bu iktidara karşı yürütülen bildik kampanyanın bir parçası olarak hareket ettikleri düşüncesini kuvvetlendirmektedir.

Bana öyle geliyor ki, seçimler yaklaştıkça hükümeti zor duruma düşürebilecek bu gibi olaylar daha da artacaktır. Amaç hükümeti yanlış yapmaya ve gitgide daha zecri tedbirler başvurmaya sevk etmek olabilir. Bu durum bana Demokrat Parti iktidarının son aylarında içine düştüğü durumu hatırlatıyor. Eğer protestocuların böyle bir niyeti gerçekten varsa, o zaman hükümetin “tuzağa düşmemesi” ve bu eylemlere tepki verirken daha da dikkatli olması gerekiyor. Oysa, özellikle sayın Başbakanın olaylarla ilgili açıklamalarının tonu hükümet çevrelerinin böyle bir hassasiyet gütmediği izlenimi yaratıyor.

Star, 11.12.2010
 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et