Yeni anayasa için yeni yöntem(ler)

Türkiye, 19. yüzyıldan itibaren anayasal bir devlet olmaya çalışıyor. Konunun bu kadar uzun bir tarihi olmasına rağmen, başarının sağlanamaması anayasanın muhtevası kadar, yapılma ve kabul ediliş yöntemini de ele almayı elzem kılıyor. Bugüne kadar anayasaların yapılış ve kabul edilişi demokratik olmaktan uzak, sarayın veya bürokratik kurumların bir fermanıyla gerçekleşti. Vatandaşların taleplerinin esas alınmadığı, demokratik seçimlerle tesisi edilen Meclislerin hazırlamadığı anayasalar serbest bir tartışmanın olmadığı yollarla kabul ettirildi. Bu yollar, anayasaların meşruluklarını daha baştan zedeledi. Yöntemdeki anti-demokratik tutum, muhtevayı da tayin etti. Sonuç olarak demokratik bir rejime geçmek için kabul edilen anayasalar, bir takım hak ve hürriyet vaatlerine rağmen, anti-demokratik bir iktidar sistematiği ve bürokratik vesayet kurumları ortaya çıkardı. Bu bakımdan Yeni Anayasa, ancak yeni yöntemlerle hayata geçebilir. 
Bugün gelinen nokta itibarıyla Yeni Türkiye’nin sosyolojik, iktisadi, kültürel ve siyasal olarak aştığı antidemokratik bürokratik vesayet, hukuk ve anayasa kürelerine sığınmış durumda. Bu yüzden de Türkiye, bilhassa 2007 sonrasında, anayasa krizleri yaşadı. Buna rağmen Yeni Türkiye’nin demokratik iradesiyle bu krizler aşıldı. Fakat anayasa, hâlâ bir problem kaynağı olarak ortada duruyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden itibaren yoğunlaşan Yeni Anayasa talep ve tartışmaları, 12 Eylül 2010’daki anayasa değişiklik referandumu ve 12 Haziran 2011 seçimleriyle bütün siyasi partilerin seçim beyannamelerine giren bir vaade dönüştü. 12 Haziran seçimlerinde, % 85’lik güçlü katılım ve %95’lik yüksek temsil oranıyla oluşan yeni TBMM’nin, Yeni Anayasa için ideale yakın bir kompozisyon yakalaması ümitleri arttırdı. 
12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra tutuklu milletvekilleri kriziyle siyasi tansiyonun yükselmesine rağmen, TBMM’de temsil edilen bütün siyasi partilerin üçer milletvekiliyle katıldığı bir Uzlaşma Komisyonu‘nun teşekkülü başarılabildi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in nezaretinde ilk toplantısının yapılacağı gün Bitlis ve Çukurca’daki kanlı PKK saldırılarına rağmen, Komisyonun çalışmaya başlaması Yeni Anayasa yönündeki kararlılığı teyit etti. Ancak bu sürecin devam etmesi, bundan sonra öncelikle bir yöntem meselesinin aşılmasına ve gösterilecek özene bağlı olacaktır. 
Yöntem konusu evvela siyasi parti, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının kurum içi demokrasi kültürü yeterince gelişmediği için katılım sorununu aşmalıdır. Bu kurumların tavanlarının değil tabanlarının ve tek tek vatandaşların taleplerinin toplanacağı, tasnif edileceği ve anayasal düzenlemelere yansıtılabileceği bir sistem Uzlaşma Komisyonu’nun önünü açabilecektir. Katılımın önündeki mevzuat ve zihniyet engelini aşmak için de, siyasi parti liderlerinin ve TBMM Başkanı’nın katkılarıyla alınabilecek bir meclis kararıyla katılıma çağıran bir fikir hürriyeti vurgusu yapılabilir. Katılımı kolaylaştırabilecek son bir konu da, anayasa sürecine katkı sağlayacak sivil toplumun mali kaynak sıkıntısının aşılması amacıyla bütçesi olan özerk bir Anayasa Ajansının kurulması olabilir. 
Yeni Anayasa için yeni yöntemler sadece siyasi parti ve TBMM’den beklenmemelidir. Sivil toplum kuruluşları, medya, işadamları, aydınlar ve vatandaşlar da katılımı arttıracak ve siyasi parti ve liderler üzerindeki kamuoyu baskısını devam ettirecek yaratıcı yöntemler geliştirebilirler. Eğer bu kamuoyu baskısı olmazsa, siyasi partilerin uzlaşma havasından uzaklaşması mümkündür. Bu bakımdan Memur- Sen’in Sahadan Yeni Anayasa’ya isimli elli bin üyesinin algı, beklenti ve taleplerini derlediği bilimsel araştırma ve 22- 23 Ekim’de Ankara’da düzenleyeceği Anayasa Kongresi dikkat çekici örneklerdir. 
Yeni Anayasa’nın Yeni Türkiye’nin iktisadi, kültürel, siyasi, dış politika ve hukuki alanlarda önünü açarak sıradan vatandaşa, Kılıçdaroğlu’nun referandumda anayasa değişikliğinin Kayısı üreticisine ne faydası olacağına ilişkin sorusuna cevap vererek korelasyonu gösterecek bir performans sergilendiği ölçüde dirençler aşılabilecektir. 
Türkiye’deki eski rejimin çöktüğü ve yeni rejimin kurulduğu bu dönemde Yeni Anayasanın yapım sürecinde bulunacak yeni yöntemler, sadece anayasayı değil siyasi kültürü ve eski rejimin kurumlarını da değiştirebilecek yeni dinamikleri harekete geçirebilecektir. Bu bahiste 12 Eylül 2010 anayasa değişiklik referandumunun dönüştürücü etkisi hatırlanmalıdır. 
Yeni Anayasa sürecinde MHP dışındaki siyasi parti ve liderlerin beraberce siyasi kazançlar elde edebilecekleri bir konjonktürün varlığı da, yeni yöntemlerin ve sivil aktörlerin hareket alanını arttıracaktır. AK Parti 2002 sonrası üç dönemlik siyasi mücadelesini Yeni Anayasayı başarmış olarak tamamlayabilecektir. AK Parti lideri Erdoğan tüzük icabı son dönem Başbakanlığını parlak bir şekilde sonuçlandırabilecektir. Kemal Kılıçdaroğlu yeni CHP söylemini hayata geçirebilecek ve Erdoğansız AK Parti karşısına demokratik ve sivil bir yüzle çıkabilecektir. BDP, Kürt sorununun çözümüne siyasi katkı sunarak ve PKK’nın silahsızlanmasının önünü açarak siyasi parti olmayı ve kalıcı bir siyasi aktöre dönüşmeyi başarabilecektir. Bu tablodan Yeni Anayasa’nın çıkması bulunabilecek yeni yöntemlerle mümkün olabilecektir. Uzlaşma Komisyonu ve TBMM’den geçen metin, muhakkak halkoyuna sunularak demokratik bir şekilde başlayan sürecin yine demokratik bir sonuçla taçlandırılması hedeflenmelidir.

Bu yazı Sabah Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et