Yaşasın stres!

Tüm hekimler ve hayatta tecrübe kazanmış olgun insanlar her vesileyle stresin zararlarından bahseder. Stresin sağlığa zararlı olduğunu üstüne basa basa vurgular. Çoğumuz stres hakkında söylenenlerin doğruluğunu yaşadığımız olaylarla tecrübe etmişizdir. Bu yüzden, bazen iradî bazen insiyakî şekilde stresten kaçmaya, kaçınmaya çalışırız.

Stres modern toplumda öylesine mühim bir sorun ki, bilimsel çalışmalara konu olduğu gibi, ticarî faaliyetlere de zemin hazırlamakta. Stresten kaçınmayla ve stres idaresiyle ilgili kitaplar yazılmakta, kurslar verilmekte. Stres en fazla psikologların ve psikiyatrların çalışma alanını genişlemekte.

Zararları ne olursa olsun, stresten tamamen kaçınmak mümkün görünmüyor. Ne yaparsak yapalım, ne kadar çok çaba sarf edersek edelim, stres bir şekilde hayatımızda. Bilebildiğim kadarıyla stres bireyin kendisinden, yakın çevresinden ve tüm toplumdan kaynaklanabiliyor. Bazı kişiler sebep ve gerek yokken dahi strese girebiliyor. Stres altında kalmak için sanki özel çaba gösteriyor veya tabiri caizse paratoner gibi stresi çekiyor. Diğer taraftan kişilerin aile, iş hayatı gibi alanlarda karşılaştıkları fakat engel olamadıkları olaylar da strese sebep olabiliyor. Son olarak, ölçümler yapılıyor mu bilmem ama ülkelerin genel bir stres düzeyi de vargibi.

Ülkeleri strese zemin olmaları açısından karşılaştırırsak, Türkiye’nin tepelerde yer alan ülkeler arasında bulunduğunu söyleyebiliriz. Bizden daha kötü durumda ülkeler de bulunduğu kesin. Bununla beraber, ülkemizin durumu pek parlak sayılmaz. Ahlâk ve dürüstlük kurallarının yeterince işlemediği iş hayatından trafiğe, terör saldırılarından spordaki başarısızlıklara kadar pek çok stres kaynağına sahibiz. Yurt dışı tecrübesi olanlar ülkemizde stresin durumunu daha iyi anlar. İsviçre gibi yerlerde yaşayanlar Türkiye’yi bir cangıl gibi görür. Türkiye’de neredeyse hiç kimsenin günü stressiz geçmez. Stres günlük azığımız gibi her daim yanımızda.

Bütün bunlara rağmen, stresin faydaları olabileceğini söyleyen uzmanlar da var. Tıp hocası Osman Müftüoğlu 21 Mart’ta(Hürriyet) bununla alâkalı ilginç bir not kaleme aldı. Müftüoğlu’na göre stres ömrü kısalttığı gibi uzatabiliyor da. Müftüoğlu’ndan alıntılayalım:

Stresli bir ömür sürdüklerini, hatta stres havuzunda neredeyse boğulduklarını düşündüğünüz birçok politikacı var. Onlar bırakın seksenleri, doksanları bile rahatça geçebiliyor.

Mesela eski cumhurbaşkanlarımızdan İsmet İnönü, Celal Bayar, Kenan Evren, S. Demirel. Dünyadan da pek çok örnek var: ABD başkanlarının çoğu seksenli hatta doksanlı yaşları rahatça devirdi. Başka ülkelerden örneklerde var: Winston Churchill (91), Charles de Gaulle (80), Konrad Adenauer (91). Yazdıklarımın ömürlerinin yoğun bir stres sarmalı içinde geçtiği kesin mi? Kesin! Peki, onlar neden ve nasıl uzun bir ömür sürebildiler?”

Müftüoğlu’nun kendi sorusuna verdiği cevap ilginç: Strese karşı sünger veya teflon karakterli olmak. Sünger karakter stresi emiyor, teflon ise iz tutmadan üstesinden geliyor. Kişilerin karakterlerinin bunlardan hangisine yakın olduğu stresin kişi üzerindeki etkisini belirliyor. Buna ek olarak stresin tipi, süresi, tekrarlanma şekli de önem taşıyor. Son olarak, stres idaresi de mühim. Kötü yönetilen stres insanları yıkar ve sağlık sorunlarına taşırken iyi yönetilen stres insana zarar vermiyor, hatta onu güç sahibi yapıyor, motive ediyor.

Bu konuda sistematik okumaların ve araştırmalarım olmadığından iddialı konuşamam, ama epeyce bir zamandır stres idaresinin önemli olduğunu düşünüyordum. Müftüoğlu’nun açıklamaları bana ilaç gibi geldi. Demek ki, stresi iyi idare edersek “Yaşasın stres !” diye bağırmamız bile mümkün.

Yeni Yüzyıl, 24.04.2016

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et