Siyasî liberaller, iktisadî liberaller ve liberaller

Memleketimizde liberal deyince akla gelen insanları iki gruba ayırabiliriz: Bizzat liberalim diyenler ve başkaları tarafından liberal olarak adlandırılanlar. Bu ikinci gruptaki insanlar, medyada daha fazla görünürlüğe sahip oldukları için, liberallerle ilgili tartışma ve etiketlemelerde, daha çok öne çıkıyorlar. O kadar ki, kimileri liberalliği sadece onların temsil ettiğini ve hatta onlardan başka liberal olmadığını sanıyor.

Kendi kendilerine liberal demeyen ama başka bazılarınca liberal olarak isimlendirilen kimselerin, onlara liberal etiketini yakıştıran ve yapıştıranlara nispetle daha liberal oldukları bir gerçek. Dolayısıyla, kendine adıyla sanıyla liberal diyenlerin, bu kimselere, onları etiketleyenlerden daha yakın durması ve daha fazla sempati duyması kimseyi şaşırtmamalı. Umarım bu arkadaşların sayısı artar. Çok yakın zamana kadar liberal etiketinin bir ideolojik kimlik tespiti yapmaktan ziyade insanları kınama, ayıplama, ihanetle suçlama amacıyla kullanıldığı malûm. O günlerde özellikle önüne bir ‘neo’ eklendiğinde ‘liberal’ küfür yerine geçiyordu. Son zamanlarda bu hava epeyce dağıldı. Bu gelişme her türden ve her derecede liberallerin sayısının artabileceği umudunu besliyor.

Liberalim demeyen ama liberal olduğu söylenen kimselerin tamamında bazı liberal fikirlerin bulunduğu kesin. Dahası, liberal fikirler genellikle sağduyuyu, selim akılı, makul olmayı temsil ettiği ve herkesin bir şekilde bir dereceye kadar liberal fikirlerin kurumsallaşmasına ihtiyacı olduğu için, diyebiliriz ki, neredeyse herkeste liberallik doğal olarak bir ölçüde mevcut. Ne var ki, liberal fikirlerin bünyesinde biraz mevcudiyeti kişiyi liberal kılmaz. Liberal olmak için kişinin, tabiri caizse, kendine liberal olmanın ötesine geçip herkese liberal olması, yani kendisine lâyık gördüğü hak ve hürriyetleri herkes için -hatta nefret ettiği kimseler için bile- istemesi lâzım. Tahmin edileceği üzere bu o kadar kolay değil. Üstelik liberallik sırf lâfla da olmuyor, hayatın getirdiği liberallik testlerinden devamlı geçmek gerekiyor.

Haksızlık etmeyelim, liberalim demeyip liberal diye etiketlenenler, istisnasız, kendine liberal olanlardan çok daha liberal. Bu kimseler, liberal fikirleri ve kurumları, ideolojik köklerini öne çıkarmasalar da, diğerlerinden çok daha fazla benimsiyor. Birçok durumda onları adıyla-sanıyla değil fakat adeta ideolojileri aşmış meta-değerler olarak savunuyor. Varsın olsun, bu değerlerin ideolojik köklerinin ve en iyi izahlarının nerede olduğunu bilen biliyor ve kaynağın bazılarınca kasıtlı kasıtsız zikredilmemesi gerçeği değiştirmiyor.

Ben liberalim demeyen ama başkalarınca liberallikle etiketlenen arkadaşların bazıları, siyasette liberalliğe yakın dururken, yani siyasî liberalliği kabul ederken, ekonomik liberalliği ya tümüyle reddediyor, ya da şüpheyle karşılıyor. Meselâ, Yeni Şafak yazarlarından Ali Bayramoğlu, 12 Aralık tarihli yazısında, şöyle diyor: ‘Kendimi hiç liberal olarak tanımlamadım, ama madem öyle görülüyorum kabulümdür, elbette siyasî yönüyle…’ Demek ki, Bayramoğlu, liberal olarak etiketlenmekten rahatsızlık duymuyor, ama siyasette liberal, ekonomide değil. Bir de, benzer bir tavırla, ekonomide liberalizmi kabul edip siyasî alanda liberalizmi reddedenler var. Onlara ekonomik liberaller denebilir.

Liberalliği hem siyasî hem ekonomik yönleriyle kabul eden biri olarak benim nazarımda siyasî liberalizm ekonomik liberalizm ayrımı tamamen yanlış ve temelsiz. Liberalizmin bu iki veçhesi kesin olarak birbirinden ayrılamaz. İçiçe geçmiştirler ve birbirlerini gerektirirler. Ekonomik zannetiğimiz birçok hak ve kurum (meselâ özel mülkiyet) aynı zamanda siyasîdir. Temel siyasî ilke ve kurumlar ise (meselâ hukukun hâkimiyeti) ekonomik hak ve özgürlükleri, yani piyasa ekonomisinin mevcudiyetini zaruri kılarlar ve uzun vadede serbest pazar ekonomisi olmadan yaşayamazlar.

Ülkemizin liberal fikirlere ve dolayısıyla liberallere çok ihtiyacı var. Bu yüzden (evet, Kemalistler dâhil) her çevrenin liberal fikirlerden etkilenmesi, olabildiğince liberalleşmesi lâzım. Zira, barışçıl ve âdil bir ortak hayat çerçevesi kurmak için başvurabileceğimiz ve herkesi ikna kabiliyeti/şansı bu kadar yüksek başka bir araç yok elimizde. Şunu biliyoruz: Her kişi ve kesim kendisi için en güçlü (hayat tarzı, özgürlük) savunma hattını liberal fikirlerle kurabilir, kendi iyisini maksimum özgürlükle ancak liberal bir çerçeve içinde takip edebilir. Ne kadar çok kişinin ve toplumsal kesimin hangi yoğunluk ve derinlikte liberal fikirlerden etkileneceği bir taraftan bu kişilerin ve kesimlerin kendilerine (yani liberal fikirlerle önyargısız muhatap olmaya açık olma derecelerine) diğer taraftan ağzı lâf yapan, kalemini etkili kullanabilen, liberal fikirleri siyasî ve ekonomik ayrımına tabi tutmadan savunan liberallerin çoğalmasına ve her alanda daha etkili olmasına bağlı.

Ülkemizde liberal fikirlerin hak ettiği ilgi ve saygı görmesini ve siyasî, ekonomik, hukukî sistemimizin çok uzak olmayan bir gelecekte daha liberal hâle gelmesini temenni ediyorum.

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et