Sıradan Olanın Gizemi – Peter J. Boettke

Dünya FaceTime’dan hava yolculuğuna kadar harikalarla dolu. Fakat asıl heyecan sıradan olanın içinde –var olduğunu zaten garanti kabul ettiğimiz gündelik şeylerin içinde. Ekonomi bilimi ve ekonomik düşünmenin yolu, sıradan olanın gizeminin nasıl fark edileceğini öğrenmek için vazgeçilmezdir. Ve işte bunu öğrendiğimiz zaman, dünya hayranlık uyandırıcı olur.

Bu, benim artık yirmi beş yıldır derslerimde okuttuğum (ve David Prychitko ile birlikte, on yıldan fazla bir süredir de ortak yazarı olduğum) Paul Hayne’in The Economic Way of Thinking (Ekonomik Düşünmenin Yolu) isimli kitaptaki hayatî basiretlerden birisidir. “İlkeleri gereğinden fazla öğretme” şeklindeki diğer bir kural ile birlikte, diğer insanlara ekonomi biliminin nasıl olup da sadece sınıfın içine değil, günlük yaşama da ait olduğunu gösterebiliriz.

İlkeleri Gereğinden Fazla Öğretme

Heyne’in ilk kuralı şu idi: “Ekonomi biliminin ilkelerini öğrencilerine, şimdiden sonra alacakları son iktisat dersiymiş gibi ve alacakları çok sayıda dersin ilk kısmıymış gibi öğret.”

Başka bir ifadeyle, temel iktisadı, matematiksel formüller, grafikler ve istatistikî bağlantılar gibi, iktisadî muhakemenin araçlarına bir vurgu ile öğretmenin bir nedeni yoktur. Bunun yerine, kendi günlük yaşamlarında karşılaştıkları bulmaca ve sorunlara, ısrarlı ve sürekli bir şekilde ekonomik düşünmenin yöntemini tatbik ederek, bir insanın kazanabileceği ferasetlerin dinleyicilerinizin merakını uyandırmasını istemelisiniz.

İktisadın ilkelerinin modern bir ekonomiyi teşkil eden hareketli ve canlı karmaşaya anlam vereceğini öğrencilerimize -veya iktisat hakkında kendisiyle konuştuğumuz herkese- göstermeliyiz. Ve onların gazetelerde okudukları ve politik şahsiyetlerden, atıp tutanlardan ve ekonomik meseleler hakkında yorum yapan televizyon ulemalarından duydukları günlük iddiaları açıklığa kavuşturmanın ve düzeltmenin yolunu göstermek zorundayız.

Öğretmenler olarak bizim işimiz öğrencilerin saçmalıklar arasından kendilerine yol açmalarına ve kendilerini çevreleyen dünyayı anlamaya başlamalarına yardım etmektir. Dolayısıyla, onları doğru lenslerle, perspektiflerle donatmaya mecburuz.

Sıradan Olanın Gizemi

Paul’ün ikinci kuralı şuydu; “Sıradan olanın gizeminin seni ve öğrencilerini hayran bırakmasına izin ver.”

Kitabın birinci sayfasında söylediğimiz gibi: “Bir şeyi uzun bir süredir garanti var kabul ettiğimizde, kendisine alışkanlık kazandığımız şeyi fark etmemiz bile zordur. İşte bu yüzden, toplum içinde bir düzenin mevcudiyetini nadiren fark ederiz ve her gün kendisine bağlı olduğumuz sosyal ahenk sürecini de kabul edemeyiz.” Ülkenin bir ucundan diğerine ailelerimiz ile FaceTime üzerinden nasıl iletişim kurabildiğimiz, bir uçağın gökyüzünde süzülmesini hangi güçlerin mümkün kıldığı veya Miley Cyrus’un neyi neden yaptığı gibi, egzotik ya da özel şeylerin mucizesine münhasıran odaklanmamalıyız. Bunun yerine, dâhil olduğunuz ve faydalandığınız günlük sosyal işbirliğinin başarılarını fark edin ve bu başarıların sizi şaşırtmasına izin verin. Ayaklarınızdaki kunduranın, başınızdaki şapkanın, sürdüğünüz arabanın, bu kelimeleri okuduğunuz akıllı telefonun nasılı, nedeni, ne içini hakkında kafa yorun.

Adam Smith, okuyucularının sıradan olanın gizemini takdir edebilmelerini sağlamak gayreti ile, yalnızca ortalama vatandaşın kullanımı için vasat bir yün paltonun temin edilebilmesi için, üretimdeki çok sayıda uzmanlaşma, tesis edilmesi zorunlu alışveriş bağlantıları ve mütemadiyen yapılması zorunlu karşılıklı ayarlamaları özenle ele almıştı.

Daha yakın bir zamanda, FEE’nin (Foundation for Economic Education – İktisadi Eğitim Vakfı) kurucusu Leonard Read, Smith’in bir yün paltonun üretimini tasvirindeki aynı meramı ifade etmek üzere, No.2 kurşun kalem örneğini kullanmıştı. Milton Friedman, Read’in kurşun kalemi örneğini böylesi bir genel düzeni üretmede başarısızlığa uğrayan hükümet kontrolleri tahakkümüne karşıt olarak, piyasanın ekonomik bağlantıları koordine etme gücünü izah etmek amacıyla kullandı.

F. A. Hayek ise tenekenin üretim ve tüketimdeki kullanımının piyasaca yönlendirilişi örneğini kullandı. Hayek fiyat sisteminin, ticaretten bütün karşılıklı kazançlar gerçekleştirilinceye kadar, kendi davranışlarını karşılıklı olarak ayarlamak zorunda olan ekonomik aktörler için gerekli bilgi ve teşvikleri sunma yeteneğini dile getirmişti.

Adam Smith Ulusların Zenginliği’nde her insanın mübadele ederek yaşadığına işaret etmişti. Herkesin uzmanlaşarak ve değiş tokuş ederek yaşadığı toplumdaki ekonomik faaliyetin başarılı koordinasyonu olağanüstü seviyede karmaşık bir fenomendir. Piyasa ekonomisi için yapılan “görünmez el” benzetmesi -özel mülkiyeti, nispî fiyatları, (zarar cezasından bahsetmesek bile) net kârların cazibesi ile birlikte- işte bu karmaşık koordinasyon mucizesini resmetmek için düşünülmüştür. Sosyal işbirliği aralıksız karşılıklı intibak vasıtasıyla gerçekleşir. Bir kez bu gerçeğin değerini bildiğimizde, bizim için bu mucizeye duyduğumuz korku ile karışık saygıyı yekten kaybetmek kolay olur. Hayek, okuyucularını entellektüel rehavetinden sarsarak uyandırmak amacıyla, “piyasa harikasına” işaret etmişti.

Pencerenin Ardındaki İktisat

Öyleyse, bu yıl bir öğretmen, bir öğrenci veya tesadüfî bir okuyucu olarak iktisat çalışıyorken, okuduğumuz bölüm veya ders notlarından başınızı kaldırın ve odanızın penceresinden dışarıya bakın. Şehrin içinde arabanızı sürün. Bir ürünü veya hizmeti seçin ve bu ürün veya hizmetin sizin gibi insanlara erişilebilir kılınması için kurulmak zorunda olan bütün değiş-tokuş bağlantılarının izini sürün. Çim biçme hizmetlerinden süt ürünlerine, piyasanın harikası tam bir sergidir. Şayet iktisat çalışıyor iken kendinize sıradan olanın gizemine açıklık izni verirseniz, sonrasında iktisadın öğretilerini öğrenmek ve bu öğretilere değer biçmek daha kolay olacaktır.

Kaynak: Foundation for Economic Education, 26.09.2013 | Çeviren: Ünsal Çetin

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et