Şikede Kararsızlık Kararı

Yaklaşık bir aydan fazla süredir Türkiye futbolda şike olayını konuşuyor. Konuşuyor da ne oluyor? Hiçbir şey olduğu yok. Kafalar karışık. Şimdi merak ediyorum, Perşembe günü Trabzon Atletik Bilbao maçına çıkacak. Acaba kafası nasıl? denecek olursa, herhalde verilecek cevap şu şekilde olacaktır: “hiçbir netlik yoktur”. Merak ediyorum bu takım nasıl motive olacak. Farz edelim ki bu takım bir üst tura atladı ve TFF da dedi ki kusura bakmayın siz şike yaptınız Avrupa”ya elveda ediyorsunuz. Peki, bu takımın bu uğurda yaptığı transfer harcamaları, maçlara yönelik sarf ettiği inanılmaz enerjiler ne olacak. Benzer durum Fenerbahçe ve Beşiktaş için de söz konusu.

Belki şu söylenebilir: Efendim bunlar şikenin suç olduğunu bilmiyorlar mı?

Elbette biliyorlar. Ama bunları biliyorlar diye bu takımları mağdur etmenin bir alemi de yoktur.

Diğer yandan bu operasyon o kadar kötü yönetiliyor ki, takımlar ve çok geniş seyirci kitlesi bir o yönde umutlandırılıyor, bir bu yönde.

Sonra da TFF bir açıklama yapıyor; bu açıklamalar ortaya çıkarılan ümit ya da beklentilerin %1″ni karşılamıyor.

TFF”nin son açıklaması aslında bir karar falan değil. Kararsızlık ya da karar vermeme kararıdır. “Ben şu anda karar verebilecek durumda değilim” demektedir TFF.

Gerçi TFF”nun son karar vermeme kararı doğrudur. Bir hukukçu olarak savunma hakkının adil yargılama için ne kadar ehemmiyetli olduğunu çok iyi biliyorum.

Ama geçen haftalarda öylesine bir kamuoyu oluşturuldu, TFF bu oluşuma o kadar katkı sağladı ki, herkes, Mahkeme kararı olmadan da olsa TFF”nin karar vereceği beklentisi içerisine girdirildi.

Oysa sürecin çok iyi planlanması gerekiyordu. Ta şike operasyonu başladığı günlerden itibaren sürecin ne şekilde işleyeceği konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyordu. Ama bu yapılmadı.

Şimdi kamuoyunun bir kısmı bir yana, diğer kısmı diğer yana savruluyor. İnsanların duyguları, beklentileri inanılmaz ölçüde zedeleniyor, yaralanıyor.

Aslında ta ilk başta TFF dese idi ki, “Ey Türk futbol seyircileri. Ben Mahkeme kararı olmadan da karar verebilirim. Ama adli soruşturma aşamasında dosyaların gizliliği esas olduğu, bu sebeple hakkında şike iddiası olanların savunmalarını almam mümkün olmadığı için, her halükarda iddianamenin kabulünü beklemek durumundayım”. Bunu ta ilk günlerde söylese, amenna baş göz üstüne.

Ama yaşananlara bakınca görülüyor ki, TFF bir o yana bir bu yana yalpa yapıyor. O yalpa yaptıkça kamuoyu da bir o yana bir bu yana savruluyor.

Bunun neticesi karmaşadır. Verilen son karar doğru olduğu halde, neticesi TFF tarafından üretilen bir karmaşadır. Bu karmaşa takım taraftarlarının bir kısmını futboldan soğuturken, bazı taraftarlar rakip takımlara karşı inanılmaz kinlenme içerisine giriyorlar.

Şimdi düşünebiliyor musunuz köklü takımlardan birisinin küme düşürüldüğünü farz edelim. Ya da aksini düşünelim. Mesela düşürülmesi için her türlü şartlar gerçekleştiği halde ya da gerçekleştiği yönünde kamuoyunda bir saplantı meydana geldiği halde, bu takımın düşürülmediği yönünde kamuoyunda bir algının ortaya çıktığını düşünün. Bu durumun fanatik taraftarları ne hale getireceğini bilmek için kahin olmaya gerek yoktur.

Diğer yandan futbol yorumcusu olarak kanal kanal ses veren bazı sözüm ona yorumcular var ki, kamuoyunu olduğu kadar karar mercilerini de resmen sabote ediyorlar. İçlerindeki taraftarlığı öylesine yorumlarına yansıtıyorlar ki, TFF”nin karar vermesi nerede ise cesaret meselesi haline geliyor.

Diğer yandan TFF başkanı ve yöneticilerinin çeşitli takımların taraftarı olduğu yönünde bilgiler kamuoyuna yansıyor. Ondan sonra da deniyor ki, “Başkan şu takımın fanatik taraftarı, ee bu federasyondan bu takım aleyhine karar çıkmaz. Çıksa da zevahiri kurtarmak kabilinden çıkar. Bu kararın ne ceza olduğunu anlarsın ne de ödül olduğunu”.

Bu ortamda kimsenin TFF”na ne inancı ne de güveni kalır.

Dahası TFF kulüplerle o kadar içli-dışlı görünüm sergiliyor ki, kamuoyunun bu federasyondan sağlıklı karar çıkacağına inanması iyicene güçleşiyor. Düşünün kameralar kayıtta, Federasyon toplantısının ardından Beşiktaşlı yöneticilerden Hüsnü Güreli, “Beşiktaş”ı da kurtardık sayemde. Teşekkür etmeleri lazım. Başka kimsede yok ki bu kadar sonuç” sözlerini söylüyor. Kendisi ne yönde açıklama yaparsa yapsın, kamuoyunu bu ortamda verilecek karara inancı inanılmaz ölçüde daha yaralanmış oluyor.

Diğer yandan Fenerbahçe ile alakalı en yoğun tartışmaların yaşandığı geçen günlerde çok sayıda Fenerbahçeli yöneticiler TFF ile içli-dışlı yoğun görüşmeler yapıyor. Sonra da yok efendim bizim amacımız başka idi, aman ha yanlış anlaşılmasın.

Bu açıklamalarla kimsenin ikna olması mümkün değildir.

Diğer yandan dosyanın gizliliği esas deniyor, ama kamuoyuna her gün bir ses kaydı, bir delil ya da kişisel diyalog haberleri sızıyor. Bu sızdırmalar suç mu? Elbette ki suç. Ama kim sızdırıyor bilinmiyor. Bu sızdırmalar neticesinde üç şey ortaya çıkıyor.

Bir taraftan kamuoyunda belli kulüplerin şike yaptığı konusunda tam bir inanç ve kanaat hasıl oluyor.

İkincisi öyle dosyanın gizliliği felan da kalmıyor. Herkes her şeyi bilir hale geliyor.

Diğer yandan bu sızan bilgiler doğru mu, doğru ise ne kadarı doğru o da belli değil. Tam bir bilgi çöplüğü ortaya çıkıyor.

Merak ediyorum bu şartlanmışlık içerisinde verilecek bir ceza ya da cezasızlık kararı kimi ne ölçüde tatmin edecek. Kamu vicdanının bundan yara almaması mümkün mü? Bütün bu soruların cevabı maalesef ki hayırdır.

Bazı tespitleri maddeler halinde sıralamak istiyorum:

* TFF”nun son kararı doğru bir karardır. Çünkü adalet, hukuk devleti ve âdil yargılama her halükarda savunma hakkının kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Savunma alınmadan verilecek bir ceza cinayetle eşdeğerdedir.

* TFF bu kararı vermezden çok önceleri yaşanacak süreci kamuoyuna iyice izah etmeli, kamuoyu son TFF toplantısında bir kararın çıkacağı beklentisine girdirilmemeli idi.

* En çirkini de her gün medyada gizli olduğu söylenen dosyalardan birer ikişer bilgi, kayıt, belge sızdırmalarıdır. Ne derece doğru olduğu bilinmeyen bu sızdırmalara mutlaka yaptırım uygulanması gerekir. Gazeteciler bu süreçte muhtemelen en masum olanlarıdır. Çünkü birileri onlara bilgi sızdırıyor ki, onlar da yayımlıyorlar.

* Şayet bu konuda bilgi sızması yok sadece uydurma haberlerle kamuoyu çöplük bilgilerle kirletiliyorsa, bunun önleminin de alınması ya da telafi edici uygulamaların yapılması gerekiyor.

* Bu bilgi kirliliği, karşılıklı düellolaşma, karar mercilerini erkeklik-ürkeklik potasına koyma yönündeki yayınlar işi iyicene çığırından çıkarmış durumdadır.

* Şimdi de bütün bu şaibe ve kötü yönetim üzerine bir de “Acaba nasıl olsa TFF üyelerinin tuttukları takım belli, ara ara gizli açık görüşmeler yapıyorlar, karşılıklı etkileşim ile işi önce uyutup sonra da yav zaten hiçbir şey yokmuş, kamuoyu şimdiye kadar boşu boşuna meşgul edildi” denilerek şikenin üzerinin örtülmesi sürecine mi girildi şeklinde bir tereddütlü ortama girilmiş bulunuluyor.

Bu ortamda şike dense de kimse ikna olmaz, 4-5 takım düşürülse ya da puanları silinse de kimse ikna olmaz.

Bu vesileyle ah keşke diyorum daha işin başında TFF süreci bu kadar berbat hale getirmese, daha sistematik hareket etse, bilgi kirliliklerinin önü alınabilse. Bir şey daha söylüyorum, ah keşke savcılık elini çabuk tutsa da bir an önce dava açsa ya da reddetse; ama net bir sonuç ortaya çıksa. Ortalık bu kadar toz duman içinde daha uzunca bir süre kalmasa.

Stratejikboyut, 17.08.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et