Seçim mi, çözüm mü?

PKK çekilmeyi durdurmuş, ateşkes hali ise sürecekmiş. Ana gerekçesi, ‘hükümetin sorunu çözmeye istekli olmaması ve seçimlere çatışmasızlık ortamında gitmek için halkı seçimlere kadar oyalamak istemesi’.

Önceki aylarda şunları yazmıştım: “Hükümetin asıl hedefi Kürt sorununu çözmek mi? Yoksa, seçim yılı olan 2014 öncesi PKK’yı ‘eylemsizleştirmek’ mi? Bu sorulara verilen cevaplar Kürt siyasal hareketini tatmin etmeden ve onlarda güven duygusu oluşmadan sürecin ilerleyebileceğini sanmıyorum. 2011 seçimlerinin ardından ateşkesi bitiren PKK hükümetin seçim öncesi kendilerini oyaladıklarını, hatta aldattıklarını iddia etmişti… Yeni süreçte de ‘kendi talepleri’nin kısmen de olsa karşılandığını görmeden Türkiye dışına çekilmelerini ve silah bırakmalarını beklemek fazla iyimserlik olur.”

Sonuçta çekilmenin durdurulması kararı kimseyi şaşırtmadı. 2014 seçimleri yaklaşırken AK Parti’nin Kürt sorununu çözmeye yönelik anlamlı bir siyasal açılım yapması zaten beklenmiyordu. Anlaşılan PKK da bu zamanı başka şekillerde değerlendirmek istiyor. Bundan sonra ne olur? Süreç tümüyle ölmez, ama yeniden canlanması için 2014 seçimlerinin geçmesi gerek. Hatırlayalım; süreç hükümet tarafından çekilme ve silahsızlanma eksenine oturtuldu. Silahlı bir örgüt olan PKK’nın neyin karşılığında buna razı olacağı ise hep es geçildi. Sürecin doğası ve kamuoyunun hassasiyeti dikkate alınarak bunun bir halkla ilişkiler taktiği olduğu düşünüldü. Ancak zaman gösterdi ki ‘siyasal boyut’u kamuoyundan gizlenen bir süreçte hükümetin siyasal adımlar atması da zor oluyor.

PKK-BDP kanadı uzun süreden beri süreçte kriz olduğuna işaret ediyor, hükümetin geri çekilmeye paralel atılması gereken siyasal adımları atmadığını söylüyordu. Seçim barajının düşürülmesi, anadilde eğitim imkanının sağlanması, Öcalan’ın fizikî şartlarının düzeltilmesi, KCK tutuklularının serbest bırakılması gibi konularda hükümet kanadından bir girişim başlatılmadı. Zaten PKK da tüm yumurtalarını tek bir sepete koymamıştı. Süreç tıkanırsa ne yapacağını hesaplayarak hareket etti. Silahlı güçlerini tümüyle çekmeyi zaten hiç planlamamıştı. Üstüne yeni katılımlarla daha da güçlendirdi bünyesini. ‘Türk hükümetinin siyasal muhatabı’ olması konumundan istifade etti, prestij kazandı. Suriye ve Irak Kürdistan’ında etkinliğini artırdı. Örgütün Suriye uzantısı olan PYD de sürecin parçası ve muhatabı haline geldi. Peki PKK şimdi ne yapacak? PKK için ‘barış süreci’ her şeyden önce ‘meşruiyet ve tanınma’ anlamına geliyordu. Bu hedefine ulaştı. Dolayısıyla yeniden silahlı mücadele yöntemine dönerek meşruiyetini ve tanınma konumunu zayıflatmak istemeyecektir. Silaha sarılmayan, ama Kürt sorunu konusunda ‘meşru zeminde ve meşru araçlarla’ taleplerini dile getiren bir PKK çok daha güçlü ve etkin olacaktır. Yani, Öcalan’ın Nevruz’da ilan ettiği gibi PKK için silahlı mücadele dönemi bitti. Bundan sonra ‘siyasal-kitlesel eylemler’ odaklı bir taktik izlenecek. Tabanı ve örgütü olan, en önemlisi bölgesel ve uluslararası meşruiyet kazanan bir hareketin artık silaha ihtiyacı yok. Barış süreci yürüsün veya yürümesin PKK bugün daha güçlü, silahsız mücadeleyi seçen bir örgüt olarak daha meşru algılanıyor. Bölgesel ve ulusal şartlar PKK’dan yana ve daha da olgunlaşmasını bekleyecek taktik akla sahipler. PKK’nın şu anda temel önceliği Rojava. Suriye krizinin yarattığı fırsatları fiili kazanımlara çevirmek PKK için temel öncelik. Türkiye’deki ‘politik mücadele’ bekleyebilir.

 

Hükümet seçim gündemine kilitlenmiş, ana siyasal dürtüsü Cumhurbaşkanlığı seçimi haline gelmişken PKK Rojava’da yeni bir siyasal statü kazanmaya çalışacak, Türkiye’de de yeni siyasal eylem stratejisini olgunlaştıracak. Kürt meselesini çözmek isteyenler Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra yeniden gelsin. Tabii önce seçilmesi için destek vermeleri gerekecek…

Bu yazı Zaman Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et