Piyasa, teknoloji ve su sorunu

Bütün bilimsel araştırmalar ve tahminler, insanlığın gelecekte bir su sorunuyla yaşamaya mahkûm olduğunu gösteriyor. İnsan nüfusunun istikrarlı biçimde artması, su kaynaklarının kirletilmesi ve iklim değişikliği bunun sebepleri arasında gösteriliyor. Daha şimdiden birçok ülke su sıkıntısıyla ciddi şekilde yüzleşmeye başladı. Brezilya”da Şubat ayında su karneye bağlandı. Ülkenin 11 eyaletindeki 142 kentinde yaşayan 6 milyon kişinin su kullanımı sınırlandı. Ülkenin su rezervlerindeki kullanılabilir su miktarı son 20 yılın en düşük seviyesine indi. Bu yüzden birçok yerleşim birimine dönüşümlü olarak su verilmeye başladı. Türkiye”de de bu yıl bir kuraklık yaşadığımız ve su rezervlerinin alarm verdiği malum.

Biz ortalama insanlar olarak sorunun farkına genellikle su kıtlığı yaşanan zamanlarda varıyoruz. O zaman panikliyoruz ve uçuk çözüm teorileri geliştiriyoruz. İdeolojik önyargılar gözlerini perdelemiş, düşünce melekelerini budamış olanlar, bu tür teoriler vazetmede sınır tanımıyor. Bu çerçevede, sık sık, “su hakkı”, “suyun âdil paylaşılması”, “su kullanımının devlet tarafından sınırlanması”, “su kaynaklarının piyasanın cenderesinden kurtarılıp topluma bırakılması” gibi sloganımsı sözler işitiyoruz. Bunların hepsi hoş ama içi boş laflar. Meselâ, “su bir haktır ve bedava olmalıdır” demek aslında işe yarar hiçbir şey söylememektir. Su kullanımında fiyatlandırılan sadece su değildir, hatta ondan ziyade suyun işlenmesi, depolanması, paketlenmesi ve nakledilmesidir. Suyun bedava olabilmesi için bunların da bedava olması gerekir. Bu imkânsızdır. Buna teşebbüs etmek insanlığı iyice susuz bırakacak bir süreci davet etmektir.

Su probleminin akla ve ekonomik hayatın işleyişine ters bir çözümü yoktur. Her iktisadî mal gibi su da fiyatlandırılmak zorundadır. Doğru fiyatlama doğru kullanımın ön şartıdır. Dezavantajlı kesimleri korumak üzere ilk kullanımların fiyatı daha düşük tutulabilir. Ancak, ortalama tüketimi aşan, katlayan tüketimi yüksek fiyata bağlamamak, fakirlerden zenginlere kaynak aktarmak anlamına gelir. Bu yüzden, suda müterakki fiyatlama yoluna gidilmesi gerekir. Piyasanın su malının dolaşıma ve kullanıma girmesinde de etkili olmasına izin vermek gerekir. Piyasanın nasıl başarılı olacağının en büyük delili, şişe-damacana suyunun içme suyunun ana kaynağı haline gelmesi ve bu sektörün başarıyla işlemesidir.

Su sorununun çözümünde veya tahammül edilebilir sınırlar içinde tutulmasında, piyasaya ilâveten gelişen teknoloji de etkili ve yararlı olacaktır. Teknoloji su kaynaklarını ve sahip olunan suyu daha etkin kullanmayı mümkün kılacaktır. İlâve su kaynaklarına ulaşmayı da kolaylaştıracaktır. Bunun bir işareti, Türkiye asıllı bir bilim insanı tarafından geliştirilen bir teknoloji. AA”nın ilgili haberini aktarırsam neden bahsettiğimi daha iyi anlayabilirsiniz: “ABD Texas”daki Rice Üniversitesi”nde nano teknoloji üzerine çalışmalar yapan Türk bilim insanı Şehmus Özden”in, Afrika”daki Namib Çölü”nde yaşayan Stenocara adlı böceği örnek alarak geliştirdiği teknolojik buluş, çöllerde ve kurak alanlarda içme suyu sorununa potansiyel çözüm olarak görülüyor. Malzeme ve Nano Mühendisliği Bölümü”nde doktora yapan Şehmus Özden ve ekibi, su sorununun çözümü için nano teknolojiyi kullanarak önemli bir buluş gerçekleştirdi. Özden projeyi şöyle anlattı: Doğayı incelediğimiz zaman içme suyunu hiçbir enerjiye ihtiyaç duymadan çözen varlıklarla karşılaşabiliyoruz. Afrika”da Namib Çölü”nde yaşayan “Stenocara” isimli böcek, başı aşağıya doğru, sırt ve kanat kısmı yukarıya gelecek şekilde 45 derecelik bir açıyla rüzgâra karşı durduğunda havadaki nemde bulunan su moleküllerini topluyor. Biz de karbon nanotüp denilen yapıları kullanarak bu böceğin su toplama mekanizmasına benzer sistem geliştirdik Bu buluş, içme suyu sorununa potansiyel çözüm olarak görülüyor” (Sabah, 23 Haziran 2014).

Tahmin ediyorum ki, hâlihazırda dünyanın çeşitli yerlerinde bilim insanları ve şirketler deniz suyunun kitlesel tüketime izin verecek maliyetlerle arıtılabilmesi ve kullanılabilmesi için yoğun çaba sarf etmekte. Bu teknoloji zaten var, ancak maliyeti çok yüksek. Diğer her sektörde olduğu gibi zaman içinde bu sektörde de maliyetler aşağı çekilebilirse belki de insanlık su sorunu için kaygılanmayı tamamen mazide bırakacak bir aşamaya geçecektir.

Bu şartlar altında yapmamız gereken saçma sapan sloganların ve akla ziyan teorilerin peşinde koşmak yerine, gözlerimizi problemin gerçek çözümünün yattığı yerlere çevirmek. Yukarda aktardığım haber ilgilenenlere bu doğrultuda bir umut ve teşvik sağlayabildiyse, ne mutlu bize!

09.08.2014, Yeni Şafak

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et