Ovacık Belediyesi: Abartılı Okumalar, Sloganlar ve Hakikat!

Ovacık Belediyesi’ni kısa bir sürede “komünist başkan” etiketi ile duymayan kalmadı galiba! Küçük bir ilçeyi bu kadar tanınır kılmak ve konuşulur yapmak kolay bir iş olmamakla beraber Ovacık’ta yaşananların kapitalizm ile mücadele, ekolojik örgütlenme ve hızını alamayanlar açısından da  “yeni bir yaşamın örgütlenmesi” olarak açıklamak kolay ama bunu temellendirmek ise zor olsa gerek. Bunun böyle olduğunu görmek zor ve bazıları açısından üzücü olsa da orada yazılan hikâyeden kapitalizme alternatif bir örgütlenme başarısı çıkmamaktadır.

Birincisi katılımcı ve şeffaf belediyecilik uygulamaları ve ikincisi de kurulan kooperatif ile piyasaya sürülen ürünler olmak üzere iki temel üzerinden yazılan bir hikâye ile Ovacık belediyesi ve başkanı gündeme gelmektedir. Her iki uygulama da birçok kesim tarafından takdir toplamakta, “komünist başkan farkı” olarak lanse edilmektedir. Bu hikâye kendi ifadeleri ile doğanın, emeğin, ürünlerin, küçük üreticilerin aleyhine olan kapitalizm ile mücadeleye; aynı zamanda kapitalist üretim ilişkisinin getirdiği ekolojik felaket ve kapitalizm ile bağlantılı yaşam tarzına karşı da örnek bir uygulama şeklinde gösterilmektedir. Bu iddia temellendirilmesi imkânsız söylemler ve propagandalar üretilerek desteklenmektedir. Diğer taraftan, Türkiye belediyecilik pratiğinde şeffaflık ve katılım istisnai bir karakter olduğundan Ovacık belediyesinin yılsonu mali tablosunu dahi kamuoyuna açıklaması, doğal ve haklı olarak, takdir toplamaktadır. Ciddi bir medya desteği ve reklam ile Ovacık’ta yaşananların kapitalizm ile mücadele olarak anlaşılması istenmekte bu temelde bilindik slogan ve söylemler ile desteklenmekte ve bir heyecan yaşatmaktadır. Ancak orada yazılan hikâyeden “kapitalizm ile mücadele” sonucu çıkmayacağının anlaşılması gerekmektedir. Kapitalizmin temel ve tali unsurlarının tamamının görüldüğü bir üretim, pazarlama ve örgütlenme ilişkisinden kapitalizm ile mücadele değil olsa olsa kapitalist başarının hikâyesi anlatılabilir. Yazılan hikâyeye yüklenilen anlam ve beklenti ile elde edilen sonucun realitesi en azından bir kafa karışıklığının var olduğunu göstermektedir.

Hikâyenin ilk ayağı olan şeffaf ve katılımcı belediyecilikten sosyalist-Marksist temelli hikâyedeki yaygın “kapitalist anlayış ile mücadele” söylemi çıkartılacaksa bu hikâyenin ilk takdir edilenleri Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve IMF olarak bilinen Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kuruluşlar olması gerekir. Bu kuruluşların sol mahallede kapitalizm ve emperyalizmin direkleri olarak tanımlandığını hatırlatmaya gerek yok galiba. Bu kuruluşların şeffaflık, katılım ve belediyelere yönelik politika önerileri belediyenin mali tablosunu ilan etmesinden daha anlamlı ve ileri bir düzeydedir. Diğer taraftan aynı şekilde Türkiye’de şeffaflık ve katılım üzerinden birileri tebrik edilecekse bunun da ilk hak edeni AKP ve Erdoğan olması gerekmektedir. Çünkü onlar da Ovacık Belediyesi’nin şu an yaptığı her şeyi yasal zemine kavuşturacak şeffaflık, katılım, bilgi edinme gibi yasal düzenlemeleri hayata geçirdiler. Bunların başında 5393 sayılı belediye yasasında yapılan değişiklikler ve 5018 sayılı Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu ilk örnekler olarak gelmektedir. Şeffaflık ve katılım üzerinden sosyalist-Marksist hikâye yazarlığının üstelik buradan kapitalizm ile mücadele etme veya yeni bir örgütlenme anlayışı söyleminin içinde bulunduğu durum özetle budur. Kaldı ki şeffaflık ve katılımın ne düzeyde olduğu veya mali tablonun belediye binasına asılması ile şeffaflığın sağlanmış mı olduğu gibi konular da ayrıca tartışılmalıdır.

Hikâyenin ikinci ayağı olan ve daha çok da onun ile gündeme gelen hatta belediyenin resmî sayfasında şeffaflık ve katılım anlayışı gereği örneğin meclis ve encümen kararlarına, stratejik planlamaya veya bütçeye ulaşamayacağınız ancak ürün satışa ulaşabileceğiniz belediyenin kooperatifçiliği ise kapitalizm ile mücadelenin değil kapitalist bir örgütlenme anlayışının hikâyesidir. Kapitalizm kimsenin başını ağrıtmadan bir tanım yapılacaksa üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan serbest piyasa ve rekabete dayanan bir sistemdir. Anlaşılacağı gibi temel unsurları: Özel mülkiyet, piyasa, rekabet… Bu tanım Ovacık’ta yaşanan hikâyeden her kötülüğün anası olarak tasvir edilen “kapitalizm ile mücadele” edildiği okuması yapılamayacağını anlatmak için yeterli bir tanım olsa gerek. Zira kurulan kooperatif kapitalist bir sistemin dayandığı temel ve tali herhangi bir unsura aykırı hareket etmemektedir. Sosyal medyada Ovacık Doğal Ürünleri” sayfasından paylaşılan aşağıda verilen iki tablo durumun hikâyenin anlaşılması için yeterli bilgiler vermektedir. Birincisi çalışanlara yapılan ödemeler ikincisi ise ürünlerin miktar, üretici ve bedellerini gösteren tablodur.

mo1

Birinci tabloya göre 12 ay sürekli çalışan 2 kadın ve 2 erkek olmak üzere 4 kişiye ödenen aylık toplam ödeme 82.560 TL; yani bu statüde olan her çalışana aylık olarak 1720 TL ödenmiş. Sezonluk olarak çalışan 8 kişiye verilen toplam ücret 68.800 TL; buradan kişi başına aylık olarak ortalama 716,6 TL ödeme gerçekleşmektedir. Bez Torba dikimi diye bir statüde çalışan 4 kişiye ise toplam 25.120 TL olan ödemeden kişi başına düşen aylık ortalama 523,3 TL olduğu anlaşılmaktadır. Günlük dönüşümlü olarak çalışan olarak tanımlanan bir statüde olan 73 kişiye de verilen toplam 60.550 TL’den aylık olarak kişi başına ortama 69,12 TL düşmektedir. Genel olarak 77 kadın ve 12 erkek çalışana ödenen 237.030 TL toplam ödemeden kişi başına düşen aylık ödeme ise 221,9 TL olarak gerçekleşmektedir.

Müthiş bir medya reklamı eşliğinde kapitalizm ile mücadele, emeğin, üreticinin, kadının korunması ya da alternatif bir yaşamın örgütlenmesi gibi propagandalar ve abartılı söylemler ve okumalar ile savunulan pratik ile yaşanan hakikat arasında ince de değil kalın bir fark var. Bu ücret tablosu ve sayılar herhangi bir şirkete veya işletmeye ait olsaydı büyük bir ihtimal ile emeğin, kadının nasıl sömürüldüğü ve kapitalist anlayışın ne kadar “kötü” bir düzen olduğu ve benzeri söylemler, sloganlar sol mahalle ve basınının sesi olurdu.

İkinci tablo bize birinci tablonun içinde bulunduğu durumdan farklı bir durum ifade etmiyor. 2017 ve 2018 yıllarına ait özet ve net bir tablo sunmayı başarmaktadır. Hemen belirtmek gerekirse 2017’de 3 olan ürün çeşitliliği 2018’de 9’a ulaşmıştır. Bunu görmemek mümkün değil; çünkü bu başarı ek bir not ile sunulmaktadır. Toplam piyasa değeri 2017 yılında 2.011.000 TL’den 2018 yılında 4.651.550 TL olarak gerçekleşmiştir. Yani kooperatifin ürün çeşitliliği artmış ve işlem hacmi ise yüzde yüzün üstünde bir oran ile artmıştır. Bu başarıda elbette kooperatifin maliyetsiz bir reklamının yapılıyor olmasının ve elde edilen kârın öğrencilere burs olarak dağıtıldığı propagandası az değil ama esas başarı tam olarak kapitalist bir sistemde kooperatifin faaliyette bulunuyor olmasına borçlu. 2018 yılında Ovacık bölgesinden ve tamamı da kooperatifin kendi sözleşmeli oldukları üreticilerden olmayan 265 üreticiden toplamda 2.011.000 TL’lik alım yaparken Ovacık dışından ise 2.520.550 TL’lik alım yaptığı anlaşılmaktadır. 2018 yılında kooperatifin sözleşmeli olmadıkları başka üreticilerin arasından daha fazla alım yaptığı anlaşılmaktadır. Alınan ürünlerin ne kadarının piyasaya sürüldüğünün, bu ürünlerin hepsinin aynı kalitede olup olmadığı ve ne kadarının fireli olduğu gibi bilgilere mevcut tablolar ile ulaşılması mümkün değil.

İkinci tablo bize kooperatifin kapitalizmin temel ve tali unsurlarına rağmen ve ona alternatif bir örgütlenme ve ilişki içinde olduğu veya öyle olduğu iddialarını güçlendirecek herhangi bir örgütlenme ilişkisi ile hareket ettiğini açıklamaya yetmiyor. Kooperatif kapitalizm ile açıklanabilen ve üstelik herhangi bir şirketin katlandığı en önemli unsur olan reklam maliyetine de katlanmadan bir üretim ve örgütlenme ilişkisi ile hareket ediyor. Elbette nispeten bir başarı hikâyesi yazıldığı kabul edilmeli ve takdir edilmelidir. Ancak bu başarı birilerinin okumak istediği “kapitalizme alternatif yaşam” gibi büyük iddialara tekabül etmiyor. Bu iddiaları güçlendirecek ve kanıtlayacak bir örgütlenmenin unsurları bulunmamaktadır. Kooperatif bütün riskleri kendilerine ait olan özel mülkiyete tabi çiftçilerden ürün almaktadır, bunu Türkiye şartlarında abartılı bulunacak bir ücret ile de çalıştırmadığı çalışanlar ile işlemekte ve herhangi bir maliyetine katlanmadığı bir reklam eşliğinde piyasada pazarlamaktadır. Kooperatif ile sözleşmesi bulunmayan ve kooperatifin örgütlendiği bölge dışındaki çiftçilerden de daha fazla ürün alarak piyasaya kâr amacı ile ürün sürmektedir. Ama bu örgütlenme ilişkisi ve yapısından kadın, emek, ekoloji ve alternatif bir yaşamın örgütlenmesi gibi söylemler üzerinden bir okuma yapılmasını istiyorlar.

Bu yazı Ovacık’ta 5 yıldır başkan olan Fatih Mehmet Maçoğlu’nun bir başarı hikâyesi yazdığını kabul etmekte ve takdir etmektedir. Ancak bu yazı bu hikâyeden klişeleşmiş söylemler üzerinden kapitalist bir anlayış ile mücadelenin çıkarılamayacağını, bu başarının böyle okunamayacağını iddia etmektedir. Son olarak, Ovacık’ta yaşanan hikâyenin belediyelerin bölgenin imkân ve fırsatlarını değerlendirmesi gerektiği, merkezden kaynak beklemenin özerkliklerini zedeleyeceği ve sadece kaynak tüketme alışkanlığından vaz geçilmesi gerektiği anlayışlarının güçlenmesi açısından önemli ve yararlı bir pratik olduğunu da belirtmek isterim.

27 Şubat 2019

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et