Muhafazakâr devlette Alevi olmak

Cesur olalım ve itiraf edelim; Türkiye’nin bir Alevi meselesi var. Aslında mesele daha derinlerde bir ‘kimlik’ meselesi. Türkiye’nin kimliklerle ilişkisi hep sorunlu.

Dindarlar, Kürtler, Aleviler, gayrimüslimler… Kimliklerinden dolayı muzdarip olmayan yok gibi. Ya yok etmeye çalışıyorlar kimlikleri ya da birinin hegemonyasında diğerlerini yok saymaya…

Eskiden etnik ve dinsel kimliklere karşı tahammülsüz ve hatta düşmanca yaklaşan bir devlet vardı. Farklı etnik ve dinsel kimlikler devlet ideolojisi Kemalizm’e karşı ve alternatif olarak görülür ve bastırılırdı. Türdeş, disiplinli ve yalıtılmış bir toplum yaratmanın, Kemalizm dışındaki muhtemel ‘sadakat’ odaklarını ortadan kaldırmanın bir yoluydu bu.

Kemalizm’in muhayyel ulus ve toplum projesine İslami hareketler ve Kürt kimliği direndi. ‘İnşa’ edilmek istenenle, ‘mevcut olanın’ mücadelesinde uzun vadede sosyolojinin kazanması kaçınılmazdı.

Şimdi kimlik siyasetinin üzerinde yükselen ve onu meşru gören bir iktidar var. Etnik ve dinsel kimliklerin, farklı yaşam biçimlerinin ‘tanınması’ bakımından önemli bir gelişme bu.

Ancak sorun, ‘kimlik yüklü yeni devlet’in diğer kimliklerle kurduğu ilişkideki iktidar ve hiyerarşi. Kimlikleri ‘tanımak’la eşitlikçi bir ilişkiye geçmek arasında derin bir fark var. Meseleyi sayısal bir çoğunluk zemininde ele alan ‘kimlik yüklü’ yeni devletin  ‘azınlık kimlikler’le ilişkisi ‘hiyerarşik’ ve jakoben bir biçime savruluyor, öteki kimlikleri belirleyici ve tanımlayıcı bir mahiyet kazanıyor.

Artık sorun, farklı kimlikleri tanımak değil, onlarla eşitlikçi ve tarafsız bir zaviyeden kamusal ilişki kurmak. ‘Kimlikli bir devlet’ bunu yapabilir mi? İdeolojik devlet yapamadı, kimlikli devlet de yapamaz.

Farklı dindar kesimler dahil olmak üzere, Kürtler, Aleviler ve gayrimüslimlerle sorunlar bu anlamda devam ediyor. İktidar olan ‘kimlik’ öteki kimliklere karşı eşitlikçi ve tarafsız olmayı beceremiyor. Aksine, hiyerarşik bir ilişki kurmaya çalışıyor, onlardan sadakat bekliyor.

Aleviler ve Kürtler kadar yeni devletin kimlik dairesine girmeyi reddeden herkesin sorunu bu. Farklı kimlikleri yeni ‘kimlikli devlet’e entegre edemeyen bir yapı derin bir devlet ve yurttaşlık krizi yaratmaya da namzet. Kendi kimliğini kamu hizmetlerinin alımında ve sunumunda göremeyen toplumsal kimlik gruplarının devletle duygusal ve hatta siyasal bağları zedelenir. Bu, teker teker bireylerin devletten yabancılaşmalarına benzemez, temsili kimlik kitlelerinin devletle duygudaşlıklarının kopması ciddi bir sorun.

Türkiye, Alevi meselesinde böyle bir kriz yaşıyor. Uzun yıllar kendilerini Kemalist devletle özdeşleştiren Aleviler, Kemalizm devletten tasfiye edilirken kendilerinin de tasfiyeye uğradıklarını düşünüyor.

Geçmişte Kemalizm ‘kimlikler’i sindirirken Aleviler şikâyet etmedi. Bir azınlık inancı olarak zaten kimliklerini gizleyerek yaşıyorlardı. Sosyal alanda Alevileri baskılayan Sünni çoğunluğun Kemalist devlet tarafından denetim altında tutulması, hatta bastırılması da onları rahatlattı. Ancak bu, Alevilerin zaman zaman toplumsal şiddet ve devlet katında ayrımcılık görmesini engellemedi.

Fakat sorun, geçmişte kimlikleri Kemalist devlet tarafından bastırılan bugünkü muhafazakar iktidarın Alevilerle devletin arasına girmesi. Devlet içindeki temsili zayıfladıkça Aleviler kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Yeni ‘kimlikli devlet’ neredeyse ‘kalıcı’ gibi görüldükçe de Alevilerin dışlanmışlık duygusu derinleşiyor.

Suriye veya Gezi olayları Alevilerin ‘yeni devlet’ten yabancılaşmasını tetikledi. Ama aslında yabancılaşmanın kökenleri oldukça yapısal; post Kemalist devlete hakim olan yeni kimliğin ‘öteki’ kimliklerle arızalı ilişkisi.

Aleviler, Sünnilere ait gördükleri ‘muhafazakar devlet’e yabancılaşıyorlar. Çözülmesi gereken soru şu: Sünni-muhafazakârların yönettiği ‘kimlikli’ bir devlete Alevilerin bağlılığı nasıl sağlanır? Bağlılık derken yurttaşlık anlamında bir ortaklık duygusundan söz ediyorum.

Dün mesele tüm kimliklerin Kemalist devlet tarafından bastırılmasıydı; bugün, post-Kemalist devletin kimlikler arasında tercih yapması, hiyerarşi kurması… Kimliksiz ve kimliklere karşı tarafsız bir devlet olmadan ‘kimlik savaşları’ bitmez.

Bu yazı Zaman Gazetesi‘nde yayınlanmıştır. 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et