Madalyonun İki Yüzü: Linç Edilmek veya Kahraman Olmak

Geçtiğimiz günlerde 7 Ocak’ta vizyona giren yeni bir Asgar Farhadi filmini (Kahraman) izleme fırsatı buldum. Filmde, bir borçlunun (Rahim Sultani) borcundan dolayı hapse girmesi ve sonrasında alacaklıyla anlaşma çabası ve bu süreçte tesadüfen ve bir anda kahraman oluşu konu edilmiş ve bu hikaye üzerinden dallanıp budaklanan, izlerken izleyiciyi içine çeken harika bir yapım olmuş. Farhadi, filmde, Rahim Sultani’nin kahraman oluşu üzerinden medyanın ve sosyal medyanın rolüne çarpıcı şekilde dikkat çekerken adeta günümüz dünyasına ışık tutmuş. Ankara sinemalarında halen gösterimde olan bu filmi fırsat bulabileceklerin mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum.

Bu filmin benim zihnimde yankılandırdığı düşüncelerin başında ise hepimizin farkında olduğu şu durum geliyordu:  Günümüzde gerçekten de hepimiz bir sabah kahraman olarak uyanıp aynı günün akşamında linç edilmiş şekilde uyuyabiliriz. Sadece yoldan geçerken bizleri çeken herhangi bir kameraya, yaptığımız iyi veya kötü herhangi bir davranış yansıyabilir ve bir anda kendimizi gündemde bulabiliriz. Üstelik bu davranışın iyi veya kötü olması gündemdeki yeriniz için çok da önemli değildir; iyi bir şeyle de anılsanız meseleye farklı bakan ciddi bir kitle olacaktır. Veya kötü bir şey mi yaptınız? Korkmayın, çok sınırlı sayıda konular hariç azımsanmayacak bir destek kitlesine sahip olursunuz muhakkak. Bu tip durumlarda bir de sizin üstünüzden veya daha doğru bir ifade ile gündemdeki herhangi bir mesele üzerinden kendilerine fayda sağlamak isteyen asalaklar vardır. Yeri gelir överler yeri gelir söverler. Bunun bir sırası veya etiği de yoktur onlar için. Önce sövüp sonra övebilir ya da önce övüp sonra sövebilirler. Sosyal medyanın gücü sayesinde kendi popülaritelerini nasıl arttırabilecekleri, reklamlarını daha iyi nasıl yapabilecekleri genelde tek gayeleridir.

Ne yazık ki sosyal medya ve medya aracılığıyla yaşanan ve ifrat-tefrit arasında gidip gelen bu durum ülkemizde çok sık yaşanmaktadır. Sadece birkaç hafta içerisinde benim hatırladığım kadarıyla, Gülşen’e, Sezen Aksu’ya (2017’de çıkmış olan bir şarkıdan dolayı), Fırat Tanış’a, Fatih Portakal’a linç girişimleri yaşandı. Eminim benim fark etmediğim veya kaçırdığım pek çok linç girişimi daha yaşanmıştır. Birbirinden alâkasız ve farklı mahallelerden olan kişiler, bir anda, kendi mahallelerinden veya karşı mahalleden kişilerce lince uğrayabiliyorlar. Günlerce, konu hakkında en ufak bir fikri olmayan kişilerce dahi haklarında fikir beyan ediliyor. Bu durumun bu kişilerde rahatsızlık yaratmaması mümkün değil. Muhtemelen bu linç durumları sıklaştıkça rahatsızlık artarak travmatik bir hal alıyor ve insanlar bir süre sonra tıpkı Mustafa Öztürk gibi çareyi bu ülkeden gitmekte buluyorlar. Bu tip göçleri daha çok göreceğimizi şimdiden öngörebilmek ise hiç de zor değil.

Bu linç kültürü veya birilerini bir anda yüceltme alışkanlığı sosyal medya ile daha kolay ve daha görünür olsa da aslında neredeyse 100 yıl evvel aramızdan ayrılmış olan Gustave Le Bonn meşhur eseri, Kitleler Psikolojisi’nde şöyle bir tespitte bulunuyor:

“Kitlelerde körü körüne inat, hoş görmezlik ve din duygular üzerinden şiddetli propaganda vardır. Alkışladıkları kahramanları onlar için ilâh gibidir.”

Yaklaşık 100 yıl evvel yapılan bu tespitteki inat, hoş görmezlik sosyal medya ile o kadar güçlü ve etkin bir hale geliyor ki bunun sınırlarını inanın kestirmekte zorlanabiliriz. Örneğin geçtiğimiz aylarda Arakanlılar, kendilerine yönelik nefret içeriklerini yayınladığı ve böylece soykırıma destek olduğu için Facebook’a 150 Milyar Dolarlık bir tazminat davası açtı. İşin hukuki boyutunu bir yana bırakırsak, Facebook, Twitter, Reddit gibi kitleler üzerinde etkili sosyal medya araçlarının tehlikeli yanına dair bu durum bir örnek sadece.

Tam olarak bu noktada, zaman zaman sosyal medya eliyle, ülkemizde de mülteciler ve mülteci karşıtları arasında bir kıvılcım çıkarılmasından endişe ettiğimi de belirtmeliyim; dikkatli olmalıyız!

Konuya ilişkin bir diğer husus olarak ise sosyal medya araçlarının demokrasi noktasında tehditkâr bir yönünün bulanabileceğine burada değinmek gerektiğine inanıyorum. Nitekim, sosyal medya araçlarının kullandıkları algoritmaların denetlenmesi pek mümkün olmadığı için hangi içerikler öne çıkıyor ya da çıkarılıyor; hangi konular veya kişiler gündeme geliyor, bu konularda bir müdahale var mı yok mu, ne yazık ki pek de açık değil bu soruların yanıtları. Konuyla ilgili Birleşik Devletler’de çeşitli tartışmalar yürütüldüğünü biliyorum ama nihayete erdiğine dair bir içeriğe denk gelmedim. Zaten herhangi bir şekilde bu kadar devleşmiş şirketleri, hele ki bilişim gibi bir alanda denetleyebilmek de çok güç. Ancak ifade hürriyetine zarar verilmeyecek şekilde, bu şirketlerin bu anlamda denetlenmesi, şeffaflık sağlanması kesinlikle çok önem arz etmektedir.

Öte yandan, en azından ülkemizde, sosyal medyanın olmadığı zamanlarda dahi halk örgütlü şekilde kutuplaşıp kendisine düşman bellediği kimselere saldırıyorsa temel problemin sosyal medya olmadığını da görmek gerekir. Ne yazık ki toplumumuzda hoşgörü ve başkalarına saygı gibi en temel öğretiler bir kenara itilmiş ve bireyselleşmesini tamamlayamamış kimseler yüzyıllardır birileri tarafından kolayca yönledirilmiş, yönetilmiştir. Maalesef toplumumuzda -İsmet Özel’in İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır adlı şiirinde dediği gibi- “insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır” kalmış ve dinlemek, anlamak gibi erdemleri yok saymış. Sanıyorum bu yüzden, bu topraklara küsüp giden insan sayısı da bir hayli çok olmuş.

Bu durum nasıl çözülür bilemiyorum. Ancak bize düşenin meselelere daha itidalli, daha hoşgörülü yaklaşıp daha sabırlı şekilde hareket etmek olduğunu biliyorum; her söylenene inanmamak, kötülüklerin değil iyiliklerin yayılmasını sağlamak, yayılan kötülüklere yüz çevirmek, sakin kalmanın zor olduğu durumlarda dahi sakin kalabilmek, ifrat tefrit arasında değil daha dengeli, daha vasat olabilmek olduğunu biliyorum. Bize düşenin ışığın silahlarını kuşanıp, daha vakur davranmak olduğunu biliyorum.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et