Liberal demokraside politikacılar ve bürokratlar arasındaki ilişki

Liberal demokrasilerin ana problemlerinden biri, seçilmişler ile atanmışlar arasındaki ilişkilerde tezahür eder. Bu problemin ne olduğu kısaca şu şekilde ifade edilebilir: Demokratik sistemde devletin geniş anlamda yürütme erki içinde iki ana güç odağı vardır: Demokratik seçimlerle geçici olarak iş başına gelenler ve memurluk mesleğine girip bu işi emekli olana kadar sürdürenler. İlk gruba mensup olanlar siyasetçilerdir ve hem yasama organı hem hükümet denilen yürütme organı siyasetçilerden oluşur; ikinci gruptakilere memur denir ve bu kişilerin tamamı idare cihazında yer alır. Ancak, her memuru bu problemin tarafı olarak görmek yanlıştır. Asıl taraf yüksek dereceli memurlardır ve bu kesim genellikle ‘bürokrasi’, ‘bürokratlar’ adıyla anılır. Siyasetçilerle bürokratlar beraber çalışmak zorundadır, ama aralarındaki ilişki çoğu zaman gerilimli ve çeşitli şekillerde kavgalı yürür.

Bürokratlarda belirgin bir şekilde siyasetçileri küçümseme eğilimi vardır. Onlar, neredeyse değişmez biçimde, kendilerini hancı siyasetçileri yolcu, yani kendilerini kalıcı siyasetçileri geçici görürler. Bu, bürokratlarda, çok temelsiz olduğu söylenemeyecek, siyasetçilere karşı bir güçlülük ve üstünlük algısına yol açar. Bürokratlar hükümette görev alan bakanlardan daha uzun süre görevde kalırlar. Yıllar içinde işlerinin teorik ve teknik bilgisi ile pratik becerisini edinirler. Çalıştıkları kurumlara sahiplik, hatta patronluk duygusu geliştirirler. Bürokraside yukarı tırmandıkça daha geniş personel ve bütçe imkânları edinirler. Geniş bir bürokratik ağ oluştururlar. Bu onları politikacılar karşısında, özellikle de ofisi, personeli, bütçesi olmayan milletvekilleri karşısında güçlü kılar.

Devlet bürokratsız işleyemez. Bu yüzden, her sistemde her zaman bürokratlar vardır, var olmaya da devam edecektir. Ancak, temerküz etmiş her güç gibi bürokratik güç de hem iyiye hem kötüye kullanılabilir. Bundan dolayı, bürokrasinin toplum tarafından denetim altına alınması gerekir, yoksa, toplumun hizmetkârı olması gereken bürokrasi toplumu kendi hizmetkârına çevirebilir. Toplum bu denetlemeyi doğrudan ve bizzat yapamaz. Liberal demokrasilerde bürokratik tabakanın denetimi halkın temsilcisi olan politikacılar eliyle gerçekleştirilir. Bunun sonucu şudur: Demokraside otorite hiyerarşisinde politikacılar daima bürokratların yukarısındadır. Bürokrat her zaman siyasetçiden emir almak ve onun uygun gördüğü istikamette devlet cihazını çalıştırmak zorundadır.

Liberal demokraside vatandaşlar arasında kamu görevine girişte pozitif veya negatif ayrımcılık yapılamaz. İnsanlar dillerine, dinlerine, cinsiyetlerine, renklerine, sosyal ve ekonomik statülerine, kolektif kimlik aidiyetlerine bakılmaksızın, sadece işin gerektirdiği genel nitelikleri haiz olmak şartıyla, usulüne uygun olarak girilen her kamu görevine talip olabilirler, bu görevleri üstlenebilirler, belli bir güvence içinde bu görevlerde çalışabilirler. Ancak, bürokratik statü makamlarında oturanlar kamu politikalarını tayin edemezler. Kamu politikalarının belirlenmesinde siyasetçilere teknik destek sağlayabilirler, alternatif siyasa önerileriyle ilgili bilgi sunabilirler. Kendilerinin bu siyasalardan belli birini tercih ettiklerini de beyan edebilirler. Fakat, nihaî safhada, kamu politikasının belirlenmesi hak ve yetkisi siyasetçiye aittir. Siyasetçinin seçtiği politikaları beğenmeyen üst seviye memurlar, bu politikalara kafa tutma veya politikacıyı çiğneyerek kendi politikalarını oluşturup izleme yoluna gidemez. Bu demokrasiye aykırıdır. Böyle bir durumda tek yapabilecekleri, eğer siyasî amirleri tarafından zaten makamlarından uzaklaştırılmamışlarsa, memurluktan değil ama bulundukları üst mevkiden ayrılmak, politik yetkilinin seçtiği siyasanın yürütülmesinde aktif görev almamaktır.

Liberal demokraside seçilmiş siyasetçinin atanmış bürokrata yetki üstünlüğünün ne insanî erdemlerle ne de daha doğru kamu politikası fikrine sahip olmakla alâkası vardır. Bazı durumlarda bürokrat politikacıdan daha erdemli bir insan olabilir, daha isabetli fikirleri benimseyebilir. Ancak, yetki hiyerarşisinin tesisinde bunlar ölçü değildir. Daima, seçilmiş atanmışın önündedir. Bürokratların politikacılara tabi olması ilkesinin ana gerekçesi, politikacıların seçimle gelmesi ve dolayısıyla halkı temsil etmesi ve halk tarafından onlara hesap sorulabilmesidir. Politikacılar demokratik hesap verebilirlik özelliğine sahiptir, bürokratlar ise halk tarafından politik olarak hesaba çekilemez. Bu yüzden, kamu politikalarının oluşturulmasında asıl sorumlular ve dolayısıyla ana yetkililer politikacılardır.

Dünyanın hiçbir ülkesinin bu bakımdan ideal durumda olduğu söylenemez. Her yerde bu gerilimli ilişkiler sürer gider. Ancak, eğer liberal demokrasiden söz ediyorsak bürokrasiye sınırlar çizmek zorundayız. Aksi takdirde, rejim demokrasi olmaktan çıkar, bürokratik tahakküm rejimine dönüşür. Sonuç olarak, liberal demokrasi açısından bürokrasinin sınırlanması ve bürokratların siyasetçilere tabi olması en az parlamentonun insan haklarıyla ve hükümetin anayasayla sınırlanması ve siyasetçilerin periyodik olarak halka hesap vermesi kadar önemli ve gereklidir.

Yenişafak, 07.12.2013

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et