Küçük şeyler ve hayatımız-4: Sıra kültürü

Daha önce köşe yazdığım Yeni Şafak’ta “küçük şeyler ve hayatımız” genel başlığı altında yazılar kaleme almaktaydım. Gerekçem, hep “büyük” meselelerle uğraşırken, günlük hayatımızı zorlaştıran “küçük” şeyleri sıklıkla gözden kaçırmamız veya hafife almamızdı. Oysa küçük dediğimiz şeyler yerine göre günlük hayatımızı “dev” sorunlardan daha fazla etkileyebilir. Bu düşünceyle, Yeni Yüzyıl’da küçük şeylerle ilgili yazılarıma devam etmek istiyorum.

Bazı Batı ülkelerini ziyaret edenler, özellikle oralarda bir süre yaşamış olanlar, toplumsal hayatta bir sıra kültürünün oluştuğunu ve bu kültürün markette para ödemekten şehir içinde otobüse binmeye kadar birçok yerde insanların davranışlarında yansıdığını bilir. Sıra düzenine alışanlar, sıra kültürü bulunmayan ülkelerine döndüklerinde bunun ne kadar önemli, değerli ve yararlı olduğunu daha iyi anlar.

Sıraya girme kıtlık olgusunun bir sonucu. Her şey (yani tüm mallar ve hizmetler) her an, herkese yetecek miktarda var olsaydı, şeylerin kullanımı için sıraya girmek gerekmezdi. Ancak, dünya hemen her şeyde bir kıtlık dünyası. Dolayısıyla, şeyleri kullanabilmek için insanlar bir şekilde, bir tür sıraya girmek zorunda.

Özel mülkiyet ve fiyatlandırma da kıtlığa verilen cevaplar. Piyasa ekonomisinde insanlar onlar üzerinden çoğu zaman fiziksel varlığı bulunmayan, dolayısıyla görünmeyen, ama çok iyi işleyen sıralara girer. Herkes sıradaki yerini bilir, başkalarının sıradaki yerini işgal etmeye kalkışmaz, bu sayede insanlar arasında kavga çıkmaz, çekişme olmaz. Ancak, bazı durumlarda, özel mülkiyet ve fiyatlandırma sorunu çözmeye yetmez. Başka yollara, meselâ âdil bir sıraya ihtiyaç duyulur.

Örneğin, bir markette alışveriş yapıp hesabı ödemek için kasaya yöneldiğinizi düşünün. Çok şey aldınız ve mallar kasadan geçmeye başladı. Bu esnada sıraya paralel yürüyerek kasaya yaklaşan biri, sadece bir paket sigara ve bir çakmak aldığını ve hemen ödeme yapıp gitmeyi istediğini kasiyere söyledi. Bu durumda ne hisseder, ne yaparsınız? Büyük bir market az sayıda mal alanlar için ayrı bir kasa tahsis etmek suretiyle problemi çözecektir ama daha küçük marketlerde sorun sık sık tezahür edebilir.

Bir diğer örnekte, diyelim ki, durakta otobüs beklemeye başlayan ilk kişisiniz. Sonra üç dört, arkasından beş altı yolcu daha durağa geldi. Otobüs durağa yanaştı, kapıyı açtı, on kişi birden binmek için kapıya hamle yaptı. Son gelenler arasında bulunan iri yarı biri bir omuz darbesiyle sizi hafifçe yana savurdu ve hızla otobüse bindi. Gidip boş olan tek koltuğa oturdu. Bu durumda ne hisseder, ne yaparsınız?

Eminim bu tür olaylarla zaman zaman karşılaşmaktasınızdır. Basit ama hayatınızı zorlaştıran, dahası, haksızlığa uğradığınız hissine kapılmanıza yol açan vakalar. Aynı zamanda toplumda mikro kaoslara, saygısızlık ve güvensizliğin yayılmasına ve kuvvetlenmesine neden olan haksızlıklar.

İşte bu tür vakaların önüne geçmek için toplumda bir sıra kültürünün oluşması ve gelişmesi gerekir. Kültür daha ziyade kendiliğinden olduğu için, bir merkezî otoriteye görev üstlenme çağrısı yapamayız. Onun yerine insanların sağduyusuna ve anlayışına güvenmemiz gerekir. Ancak, bazı durumlarda basit çözümler çok işe yarayabilir. Bankalarda vb. yerlerde bunun örneklerini görüyoruz. Eskiden tam bir kargaşa olan banka şubelerinde numaratörler kullanılmaya başlayınca, kargaşa ve sıra kavgası büyük ölçüde ortadan kalktı.

Türkiye’de sıra kültürünün gelişmesi ve yaygınlaşması günlük hayatımızı daha rahat ve daha az stresle yaşamamıza çok katkı sağlayacaktır.

Yeni Yüzyıl, 03.01.2016

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/kucuk-seyler-ve-hayatimiz-4-sira-kulturu-766

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et