Kimse savaşmadığında, herkes ölmediğinde…

Savaş zorunluluk olduysa

Savaşın gerçekliği yakıcıdır. Kayıplar ve yok olup gidenler. Kazanılanların yanında geri gelmeyecek olan kaybedilenler. Savaş umutsuzluğu besler, hiçliği temsil eder. Her şeyin bittiği noktayı anlatırken, insana yanlışlıklarını söyler. Savaşın bu yanları güzel gelmez. Savaş kaçınılası bir yanlışlıktır. Kaybın bir anlatımı, biten hayatların son noktasıdır. En azından çoğumuz için. Kimin savaşı istediği bir problem olarak karşımızda dursa bile savaş kendini hâlâ var etmekte. Burada bir ayrım var: Devletin savaşı ve bireyin savaşı. Devletin savaşı iradî bir varlık gibi istediklerini bireye dayatmakta. Bireyi neredeyse yok sayarak onu ezip geçmeye çalışmakta. Yer yer bunda başarılı olmakta. Bireyi silip süpürmek için öldürücü yanıyla saldırısına devam eder. Kimsenin onu engellemesine izin vermez. Önüne bireyi katar ve götürür. Bireyin üzerine gelen kaçınılmaz bir çığ benzeri.

“Devletler” arası güvensizlik öyle noktalara gelir ki, karşılıklı bu yapılar birbirlerine güç uygulamak zorunda kaldıklarını varsayarlar. Bitmeyen hınçları ve öfkeleriyle diğerini tüm yanlışlıkların kaynağı olarak tanımlarken, kaçınılmaz noktaya doğru ilerlerler. Savaş sesleri duyulmaya başlar. Savaşı kendi sağlığı olarak gören devletin bundan mutlu olduğu düşünülebilir. Bu noktadan sonra savaştan kaçabilir misiniz? Birey olarak cevap verirseniz devletin savaşından kaçabileceğinizi belirtebilirsiniz. Devlet olarak durursanız, savaşın sesleri duyulduğunda savaş kaçınılmazdır. Devletin bakış açısında devletin savaşının gelişini engellemeye kimsenin gücü yetmez. Bir kaçınılmazlık durumudur. Mutlaka verilmesi gereken bir mücadeledir. Mutlaka içinden çıkılması gereken bir zorunluluktur. Devletin eline güç verirseniz geleceğiniz nokta bu olur. Sonunda devlet sizi felakete sürükleme potansiyelini kullanarak savaşın ortasına atar. Ölümle karşılaşırsınız. Peki devletin savaşını vermek istemezseniz ne olacak? Belki birey de savaştan kaçamayacak ama en azından kendi savaşını verip kendisini hayatta tutmaya daha doğru olarak çalışacak.

Savaş geldiğinde kim kimin savaşı için savaşacak?

Bireyin içine itildiği durumun sorumsuz sorumlusu devlet size opsiyonlar tanımaz. Siz başkası için ölmek durumundasınızdır. Zorunluluklardan bahsedilir, kaçınılmazın kapıya dayandığı anlatılır durulur. Savaş yüceltilir, size ölü kahraman olma “fırsatı” tanınır. Siz ölmek istemediğinizi söyleseniz bile karşınızdaki devlet size ölümün yolunu bir şekilde gösterir. Kaçınılmaz savaşın kaçınılmaz sonuna doğru itelenir birey. Birey aslında bu kadar çaresiz değildir. Liberteryen bir bakış açısından devletin verdiği savaştan uzak kalmak isteyen birey kendi savunma aygıtlarını oluşturabilir. Devletin ona dayattığı çaresizlikten kurtularak savaştan uzak kalmayı tercih edebilir. Bu tercih bize savaşın mutlak kaybedeninin birey olduğunu mu anlatır? Kimse savaşmazsa herkes mi ölür?

Kimse devlet için savaşmazsa birey herkes için ölmez. Birey kendisi için opsiyonlar geliştirir ve kendi mücadelesini verir. Devletin oluşturduğu, herkesin devlet savaşında ölmesi sonucunu ortadan kaldırmaya çalışır. Kaçınılmazın avantaja dönüştüğü nokta bireyin kurtuluşu olabilir.

Devletlerin savaşında birey kendi güvenlik aygıtlarını geliştirme opsiyonunda devletin savaşından uzak kalabilir. Bu kendisine güvenlik sağladığı gibi savaştan uzak kalmanın formüllerini de sunabilir. Devlet için savaşılmadığında devlet ortadan kalkar, birey değil. Birey kendisine yönelen devlet saldırılarından birey olarak uzak kalırsa savaşın karşısında daha güçlü durmayı becerebilir. Herkes herkes için mücadele etmez. Kimse kimse için ölmek zorunda kalmaz. Hem daha iyi hem ahlâkî bir savunma gerçekleştirilir.

Devletçiliğin iddiasıdır; devlet için savaşılmazsa düşmanın mutlak olarak kazanacağı. Devletin savaşını vermeden birey, mücadelesini verebilir ve mücadelesinden başarıyla çıkabilir. Kendisinden daha üst bir keyfî otorite tanımayacak olan birey, kendi varlığını devam ettirme opsiyonlarını rahatlıkla oluşturur ve hayata geçirir. Burada önemli olan, devletten ne kadar uzak durduğunuz ve bireye ne kadar yakın olduğunuzdur. Saldırılardan kaçamayacak noktaya geldiğinizde güvenebileceğiniz en iyi varlık yine bireyin kendisidir. Daha farklısı değil.

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et