İdris Kardaş- Barışa gol atmak kolay değil

Ortadoğu yangın yeriyken PKK silah bırakmaz söyleminin aksine PKK tam da bu dönemin farkında olarak silahsızlanmaya gitme yolunu seçmektedir. Zira dünyanın silahlı örgütlere bakışının gayet farkında olan kadrolara sahipler.

Kürt meselesinde önemli bir kavşakta olduğumuz artık su götürmez bir gerçek. Hükümet bir barış süreci yürüttüğünü açıklamış, Öcalan silahlı mücadele döneminin bittiğini ilan etmiş, PKK silahlı gruplarını sınır dışına çekeceğini söylemiş, çatışmalar durmuş, gençler artık ölüm korkusu duymamaya başlamışlar. Yani daha önce Türkiye’yi bilen ve dışarıdan bakan biri bu ülkede bir barış ortamının yaşandığını anlar sanırım. Ama ne hikmetse içerideki bazı kesimler her fırsatta barışın imkansızlığını bizlere bildirmek için nefes alıyorlar adeta.

Karayılan yerine Bayık mı geldi hemen savaş baltalarını çıkarıyorlar. Bayık bir açıklama mı yaptı hemen hazırda beklettikleri eski yazılarının linklerini, ekran görüntüsünü aldıkları eski tweetlerini ben demiştim demek için hiç fırsat kaybetmeden paylaşıyorlar. Son olarak Bayık’ın yaptığı açıklama yine bu kesimi heyecanlandırdı ama sonra Demirtaş’ın açıklamalarıyla tekrar savaş için sessizliğe büründüler. Ama neyse ki bunların hiçbirinin bir önemi yok. Süreci durdurmaya kimsenin gücü yetmez. Zira bu barış sürecinin sigortası yine bu sürecin ta kendisidir. Nedenlerine birlikte bakalım.

Yüzyıllık bu sorunda Kürt tarafının tartışmasız en önemli aktörü Öcalan’dır. Artık bu konuda kimsenin bir şüphesi olduğunu sanmıyorum. Her ne kadar bazı kesimler tarafından ara sıra test edilmeye çalışılsa da bunlar Kürt kamuoyunun çoğunluğu tarafından bir anlam ifade etmiyor. Nitekim yıllardır BDP ve PKK, Öcalan muhatap alınsın diye uğraşıp durdular. Gün geçmiyordu ki bu konuda bir açıklama yapılmasın. Rastgele seçtiğim ve 9 Ekim 2011 tarihli bir konuşmasında BDP Genel Başkanı Demirtaş: ‘Bugün artık barışa giden en önemli yol, İmralı’dan geçiyor” diyerek bunun altını çizdiği yüzlerce konuşmasından birini yapmaktaydı.

ÖCALAN’IN MEKTUBU!

Bugün ise barış süreci başladığından beri Öcalan’ın rolünün daha da perçinlendiğini görürüz. Mesela Demirtaş’ın 17 Ağustos’ta Öcalan ile yaptığı görüşmenin hemen ertesi günü Nuçe tv’de yaptığı açıklamada da şu cümleleri sarf ediyor. ‘Öcalan’ın Kürt halk Önderi olarak hem KCK hem halk üzerindeki hem de dünya siyaseti üzerindeki etkisi düşünülerek stratejik bir rolünün olduğunun görülmesi gerekiyor. Şu anda bir tartışma zemini yakalandı. Daha önce taleplere kulaklarını tıkayan bir hükümet yerine şu anda en azından hazırlık yapan bir hükümet var. Bu yönüyle bakıldığında sürecin ilerlemesi imkanı var.’ Görüşmenin mesajı çok net: Öcalan hala ve hep çok önemli bir aktördür, barış sürecine ve hükümetin yapacağı çalışmalara duyulan inancımız hala devam ediyor.

Öcalan’ın önemli bir aktör olduğunun altını çizecek yüzlerce PKK, BDP açıklamaları var. Açlık grevlerinin bitirilmesine olan etkisinden silahlı mücadeleyi sonlandırdık dediği konuşmasına duyulan itibara, geri çekilen PKK gruplarından Kürtleri Gezi’den uzak tutmaya kadar onlarca örnek sayabiliriz. Bu konuda kimsenin bir şüphesi yoksa hep birlikte Öcalan’ın barış sürecini netleştirdiği 21 Mart Diyarbakır Newroz’unda okunan mektubunu tekrar hatırlayalım. ‘Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır…Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor…Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz…Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.’

BARIŞ BİTİYOR DEMEK!

Öcalan’ın barış sürecinde kafasında netleştirdiği tablo böyleyken, Ortadoğu’da Kürtleri, Türkleri, Arapları vd. bekleyen tehlikenin bu kadar farkındayken, resmin bu kadar büyük kısmı ile ilgileniyorken, hala her küçük açıklama ve strateji gibi görünen küçük hesaplara bakarak barış süreci bitiyor demek saflık değilse bile kötü niyettendir. Öcalan gibi etkili bir aktörün milyonların şahitliğinde verdiği sözü tutamamış bir lider olmasına yol açmak, bu süreci bitirmek isteyen güçlerin tek başına yapamayacağı bir şeydir.

Barışın önünde durmanın mümkün olmadığı bir diğer konu ise Kürt siyasal hareketinin gerek Türkiye gerekse de dünya kamuoyunda elde ettiği meşru zeminle ilgilidir. Sözgelimi Karayılan’ın 25 Nisan’da Kandil’de düzenlediği basın toplantısına BBC, Reuters, El Cezire, AP gibi ajans ve televizyonların katılmış olması, yine Karayılan’ın yerine Bayık’ın geçtiği Kongra Gel 9. Genel Kurulu’nun medya tarafından ilgi ile takip edilmiş, yönetici kadrosunda yaşanan değişikliğin anlamı ilgili günlerce gazete ve televizyonlarda analizler yapılmış olması Kürt siyaseti için önemli gelişmelerdir. Tıpkı bunlar gibi Kandil’den yapılan her açıklamanın medyada geniş yer tutmuş olması siyaset içerisinde kalmanın ne kadar önemli olduğunu bu kadrolara çok net göstermiştir. Açıkçası bugün Kılıçdaroğlu CHP’den ayrılsa bu kadar analiz yazısı okur muyuz emin değilim. Dolayısıyla siyaseten mücadele etmenin anlamlı ve dünya tarafından da meşru kabul edildiği duygusunun yerleşmesiyle birlikte PKK’nin silahlı mücadeleye tekrar döneceğini beklemek rasyonel değildir.

BARIŞ HEPİMİZE LAZIM

Son olarak bugün Kürt meselesinin uluslararası bir boyut kazandığını söylüyorsak, Kürt siyasal hareketlerinin uluslararası alanda meşru olmak için çaba sarfedeceğini öngörmek çok zor değil. Ortadoğu yangın yeriyken PKK silah bırakmaz söyleminin aksine PKK tam da bu dönemin farkında olarak silahsızlanmaya gitme yolunu seçmektedir. Zira, dünyanın silahlı örgütlere bakışının gayet farkında olan kadrolara sahipler. Özellikle bugün Suriye’de yaşanan gelişmelerde bir aktör olarak PYD’nin kendini sivil bir siyaset içerisinde ortaya koyması ve bunun yanı sıra başta Türkiye olmak üzere tüm dünya ile birlikte hareket etme isteği bunun en açık kanıtıdır. PYD Başkanı Salih Müslim’in, Türkiye’ye davet edilmesiyle Suriye siyasetinde bir aktör olarak kabul görmesinin getirdiği sorumluluğun bilincinde olarak ılımlı açıklamalar yapması, PYD’nin sivil siyasetin kazanımlarının tadına vardığını göstermektedir.

Dünyanın her yanı böylesine kaynıyorken, iç savaşlar, darbeler sonucunda her yerde bir istikrarsızlık hali mevcutken, aklı başında hiç kimse Türkiye’deki barış sürecinin bitmesini istemez. Bu sürecin aktörleri de büyük resmin farkında oldukları için herhangi bir çatışmaya mahal verecek hareketlerden kaçınacaklardır. Newroz’daki mesajında Öcalan’ın Ortadoğu’daki değişimlere olan özel vurgusu bunu çok açık gösteriyor. Hükümetin de Ortadoğu’daki gelişmeleri iyi okuyacak araçlara doğal olarak sahip olduğunu düşünürsek, sonuç olarak sadece duygusal olarak değil, reel politik olarak da barış herkes için çok önemli. Konuyla ilgili devlet perspektifi sonraki yazıya.

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et