Hukuki mecranın dışına çıkan yargıyı ne yapmalı?

Türkiye’de de gerek son günlerde, gerekse Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana olsun, yargının, değişen şartlara bağlı olarak ara ara operasyonel faaliyetlere girişmek suretiyle kendisine ait hukuki mecranın dışına çıktığı görülmüştür. Hukuki mecra ihlalinin, bazen yasamaya, bazen yürütmeye, bazen iktidara, bazen de iktidarın emrinde diğer kesimlere karşı gerçekleştiği görülür.

Bir devletin ‘hukuk devleti’ ve ‘anayasal devlet’ olmasının temel şartlarından birisi de yargının, kendisine ait hukuki mecra içerisinde kalarak vereceği kararlarla topluma güven vermesidir. Yargı mercileri hukuki mecralarından çıktıkları ölçüde, hem bizzat kendilerinin hukuki meşruiyeti tartışma konusu olur, hem de bu yolla mecrasını ihlal ettiği cenahın reaksiyoner tepkilerini celb eder. Bunun manası yargı merkezli çatışmadır ya da kendisine anayasal olarak tahsis edilen hukuki mecrayı ihlal edilen cenahın yargıya karşı gerçekleştirdiği savunma temelli bir çatışmadır. Bunların bir hukuk devletinde kabulü mümkün değildir. Çünkü ortada ne hukuk devleti, ne de bu mücadelenin müsebbibi olan yargı mercilerine güven kalır.

Şayet bir ülkede yargıya güven kalmamış ise artık orada her şeyin çivisi çıkmış, kokmasını önlemek için balığın üzerine atılan tuz bile kokmuş demektir. Dahası haklarının yargı yoluyla alınamayacağına inanan insanlar çoğaldıkça, artık yargının işlevi ortadan kalkar ya da artık o kurum yargı mercii olmaktan çıkar. Yargı mercii mevcut olmayan bir devletin ne türden bir devlet olacağının takdirini kamuoyuna bırakıyorum.

İleri demokrasilerde hukuk devleti temelli sistemin en büyük emniyet sübabı yargısal faaliyetler ve güven veren yargıdır. Geçmişte bu ülkelerin bir kısmında da dönem dönem yargı temelli sorunlar yaşanmış, yargı, bir müddet sonra karşılaşmış olduğu kapsamlı mukabil reaksiyonların da tesiriyle tekrardan kendi hukuki mecrasına dönmek zorunda kalmıştır.

Bunun en bariz misaline ABD’de 1930’lu yıllarda rastlanmıştır. Meşhur 1929 küresel ekonomik krizin ABD’de meydana getirdiği ekonomik ve sosyal aşınmaları kısmen de olsa telafi etmek maksadıyla, ekonomik yönden zayıf olan kesimlere yönelik sosyal içerikli bir dizi kanunlar çıkarılır. New Deal kanunları şeklinde de ifade edilen bu kanunlar, Federal Yüksek Mahkeme tarafından, açıkça öngörülmediği halde Anayasanın dayandığını söylediği klasik liberal felsefe ile çeliştikleri gerekçesiyle Anayasaya aykırı bulunmuştur. Bunun manası, çoğulcu zeminde resmi ideolojiyi açık ve net bir şekilde reddeden bir siyasi ideolojinin, siyasi tabiatına ters bir şekilde resmi ideoloji haline getirilmesinden başka bir şey değildir. Diğer yandan bu kararlar, Yüksek Mahkemenin, anayasada açıkça öngörülmediği halde siyasi alana müdahale etmesi, bu yolla demokrasi teorisi ile çelişme pahasına siyasi alanın yargı tarafından daraltılması manasına gelmektedir. Yüksek Mahkeme kısaca şunu söylemiş olmaktadır: ‘Ey Kongre, klasik liberalizmle çelişen sosyal içerikli hiçbir hukuki düzenleme yapamazsın’.

HUKUKİ MECRADAN ÇIKMAK

Nitekim burada yargının, yürütme alanına yönelik haksız tecavüzü bir mecra ihlali söz konusu olduğu için, dönemin ABD Başkanı F. D. Roosevelt, bu kararlara karşı önceleri muhtelif tonlarda tepkisini ortaya koymuştur. Federal Yüksek Mahkemenin bütün bu tepkilere rağmen mecra ihlalini sürdürmeye devam etmesi üzerine, Roosevelt Yüksek Mahkemenin üye yapısını değiştirme tehdidinde bulunmuştur. Başkanın bu tutumu, yürütmenin, yüksek yargı merciinden de gelse, haksız hukuki mecra ihlaline karşı kıskançlıkla kendi anayasal mecrasını koruma çabasından öte bir mana taşımamaktadır. Nitekim Senato’ya Yüksek Mahkemenin üye yapısının değiştirilmesini öngören kanun önerisi verilmiştir. Başkan’ın Kongredeki partisine mensup üyelerin çoğunluğu vasıtasıyla çıkarılmasını uygun gördüğü kanun önerisi ile güttüğü temel amaç, üye sayısını artırarak Federal Yüksek Mahkemeye kendi eğiliminde yeni üyeler göndermek, bu yolla bir karşı operasyon yapmaktır. Yürütme-yasama ittifaklı bu hamle karşısında Yüksek Mahkeme, kendiliğinden eğilim değişikliğine gitmiş; önce çoğunluk yönünde oy kullanan üyelerden birisi emekliliğini istemiş, daha sonra da bir üye eğilim değişikliğine gitmiştir. Yüksek Mahkemenin bu yönde bir eğilim değişikliğine gitmesindeki en büyük etken, yasama-yürütme ittifaklı karşı tepki olmuştur. Bu tepki, toplumun hatırı sayılır kesimlerinden de destek alınca, Yüksek Mahkeme eğilim değişikliğine gitmek zorunda kalmıştır. Bu eğilim değişikliği üzerine, artık kanuni düzenlemeye lüzum kalmadığı düşünülerek, bu kanun önerisi Senato’da reddedilmiştir.

Türkiye’de de gerek son günlerde, gerekse Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana olsun, yargının, değişen şartlara bağlı olarak ara ara operasyonel faaliyetlere girişmek suretiyle kendisine ait hukuki mecranın dışına çıktığı görülmüştür. Hukuki mecra ihlalinin, bazen yasamaya, bazen yürütmeye, bazen iktidara, bazen de iktidarın emrinde diğer kesimlere karşı gerçekleştiği görülür. Yargının mecra ihlalinde, onu manivela olarak kullananlar muhteliftir; bazen bürokrasi ittifakı bu ihlalleri tetiklemiş, bazen de iktidar ya da muhalefet, hatta sivil görünümlü belli kesimler bu tetiklemeyi yapmışlardır. Bu mecra ihlallerinin, siyasetin ve toplumun hatırı sayılır kesimleri tarafından değişen ölçülerde desteklendiği de görülmüştür.

MEŞRU MÜDAFAA

Belli eğilimli emniyet mensupları ile yargı mercilerinde görev yapan bazı hâkim ve savcıların müşterek olarak gerçekleştirdikleri izlenimi veren ve makulü aşan ölçü ve kapsamda meydana gelen telefon dinlemeleri vb. şekillerde yaşanan son mecra ihlallerinde, bazı siyasi ve sivil görünümlü kesimlerin yargı mercilerinde görev yapan bazı hâkim ve savcılar üzerinde etkili oldukları ya da bunların bu kesimlerle ittifak içerisinde hareket ettikleri yönünde ciddi şüphe ve algılar ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bütün bu operasyonel mecra ihlalleri, bazen mecrası ihlal olunanlar tarafından sineye çekilmiş, bazen bu ihlaller külli bir operasyonun bir parçası olarak işlev görmüş, bazen de yasama-yürütme ittifaklı tepki ve hukuki önlemlerin alınmasına sebep olmuştur. Nitekim son operasyonel mecra ihlallerine tepki olarak, başta HSYK olmak üzere yargı alanında hükümet-yasama ittifaklı operasyonel kanunlar ve atamalar gerçekleştirilmiştir. Bütün bu yapılanlar, her ne kadar çoğu yönleri itibariyle yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı açısından sorunlu gibi olsa ya da görünse de, yargının hukuki mecra ihlalinin, tepkisel politikalardaki bu sorunlu alanları gölgede bıraktığı görülmektedir. Burada sanki yargının operasyonel faaliyetlerinden etkilenen yürütmenin, bir nevi meşru müdafaa durumuna düşürülmek suretiyle, yasamadaki etkinliği vasıtasıyla bu tür kanuni düzenlemeleri ve atamaları yapmak zorunda bırakıldığı söylenebilir. Bu yapılanlar, ABD’deki New Deal (Yeni Düzen) Kanunlarını Anayasaya aykırı bulan Federal Yüksek Mahkemenin yapısını değiştirmeyi amaçlayan kanun önerisine benzetilebilir.

ÖNEMLİ OLAN TARAFSIZLIK!

Şayet tepkisellik kapsamında çıkarılan bu kanunlar olağan zamanlarda çıkarılacak olsa, bunlara yönelik tepkiler çok daha kapsamlı ve etkili olabilir; belki de bu kanunlar ortaya konulacak yoğun ve yaygın tepkiler sebebiyle çıkarılamazdı; ya da siyasi iktidar bu yönde bir kanuni düzenlemeyi yapmayı hiç aklına bile getirmezdi.

Ah keşke diyorum, benim ülkemde de yargı kendi mecrası içerisinde kalsa, yargının meşruiyetinin sorgulanmasına sebep olacak yargısal faaliyetler olmasa. Ama bir türlü hukuk devleti temelli bir yargı örgütlenmesini gerçekleştirebilmiş değiliz. Türkiye’nin ileri demokrasiler ligine yükselmesinin ön şartı, yargının bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde güçlü olmasıdır. Yargı bu mecra dışına savrularak hukuki zeminde güçlü olmaktan çıktığı ölçüde, Türkiye’de işler rayına oturmaz. Asıl temel sorunların tartışılması bu bağlamda ötelenir. Kısır çatışmalar Türkiye’nin zamanını heba etmeye devam eder. Bu ortamda verilen yargısal kararların hangisinin âdil ya da haksız olduğunu belirleme imkânı da ortadan kalkar.

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et