‘Hizmet’ ve ‘Şiddet’

PKK’nın İmralı adasında on yıla yakın bir süredir tutuklu bulunan lideri, avukat görüşmeleri yoluyla   görüşlerini ve politikalarını   kamuoyuna ulaştırmaktadır. ‘Görüşme notlarının’  kamuoyunun  esas aldığı referanslar haline  geldiği görülmektedir. Çok kısa bir süre  öncesine kadar ülkemizde  militerlerin  ağzından çıkan sözlere çok derin anlamlar yüklenir ve militerlerin  dediklerinin ne anlama geldiğini yorumlamayı  meslek edinen  birçok kişi vardı.Benzer bir gelişmenin  örgüt liderinin  avukatlarıyla  yaptığı  görüşmelerden sonrada yaşandığına şahit olmaktayız.  Avukatlar,  ‘görüşme notlarını’   bazı internet sitelerinde yayınlayarak kamuoyuna ulaşmasını sağlamaktadırlar. Görüşmeler yayınlandıktan  sonra  ne tür mesajların verildiğine dair tartışmalar ve yorumlar  yapılmaya başlanmaktadır.

Avukatlar, sadece görüşme  notlarını yayınlamamakla kalmamakta aynı zamanda   kamuoyunda etkin olduğu düşünülen kesimlerin önde gelen simaların değişik zamanlarda  görüşlerini alıp     adaya bildirmektedirler. Öcalan’ın   Kürt sorununun  çözümü için hazırladığı iddia edilen   yol haritası öncesinde de avukatların bazı  yazarlarla görüştüğü   basına yansımıştı. En son olarak Öcalan’ın  avukatları,  Yalova’da bir kafeteryada  Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’yle görüştü.. Gülerce, bu görüşmede ne konuşulduğunu hem kendi köşesinde  hem televizyonlarda detaylarıyla   ifade etti.

Ancak Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile   avukatların yaptığı görüşmeye dayanarak çok hayali senaryoların  üretildiği, görüşmeye abartının ötesinde anlamlar yüklendiği, hatta  bu görüşme temelinde   Gönüllüler hareketi ile Kürt siyasi hareketinin PKK-BDP kanadı arasında bir işbirliği projesinin gündeme getirildiğine dair tartışmaları  medyadan takip ediyoruz.

Gülerce-avukatlar görüşmesi çerçevesi üzerinde  örgüt ile  Sivil Hizmet Gönüllüleri hareketinin yan yana getirilmesi,  her iki hareketin  öncü isimlerinin fotoğraflarının ısrarla  yan yana gösterilmesi, ‘gönüllü hizmet hareketi’ ile ‘silahlı şiddet hareketi’ arasında    bir işbirliğinin olduğu şeklindeki bir algının kamuoyunun zihninde oluşmasına neden olmuştur. Burada algıların olgulara  galip gelmesi  şeklindeki bir durumla karşı karşıyayız.

Algıların sahteliğinden sıyrılıp olguların sahiciği üzerinde  bir tartışmanın yürütülmesi gerekmektedir. Her şeyden önce   Gülen hareketi, tamamen bir sivil toplum hareketidir. Buna karşılık BDP-DTP çizgisindeki Kürt siyasi hareketi, sivil toplumda uzantıları olmasına  bir sivil toplum hareketi değildir.Kürt sorununun  topluma yayılmış tamamen sivil ve çoğulcu niteliğe sahip bir hareketten yoksun  oluşu, Kürt sorununun çözüm yoluna konmasının önündeki en büyük engellerden birisidir.

Gülen hareketi,  ‘hizmet ilkesi’ çerçevesinde eğitim, sağlık, medya, ekonomi ve  hayır işlerinde faaliyet gösteren geniş tabanlı  bir sivil toplum hareketidir. ‘Hizmet’ ilkesi ve felsefesi, tamamen ‘şiddeti’ dışlayan bir anlayıştır. Hizmetin olduğu yerde şiddet, şiddetin olduğu yerde de hizmet yoktur. Başka bir ifade ile birinin varlığı diğerinin yokluğunu gerektirmektedir.Şiddet, hiçbir şekilde topluma hizmet etmemektedir.  ‘Şiddet’ ve ‘hizmet’ hareketlerini hayali olarak bir araya getirmek yerine  Kürt sorununun her türlü şiddetten arındırılması için  sivil  hareketlerin  yapacağı katkıları tartışmak daha yararlıdır. ‘Hizmet hareketinin’ dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Kürt coğrafyasında da  başta eğitim olmak üzere birçok alanda yapmış olduğu  faaliyetler, sıcak çatışmanın olduğu coğrafyalarda şiddetin tek  seçenek olmadığını,  birçok barışçıl   faaliyeti yapmanın imkan dahilinde olduğunu ortaya koymaktadır. Kürt sorunu  gibi  şiddetin gölgesinde kalan  bir sorun konuşulurken Gülen hareketinin barışa katkı sunan tecrübelerinden yararlanmak ve başka hangi  sivil  modellerin geliştirilebileceği üzerinde durmak bir gerekliliktir.

Sivil Gönüllüler hareketi ve örgütlü silahlı hareket aslında insan ruhu ve psikolojisiyle ilgilenmektedirler. Örgütlü silahlı hareket,  ‘korkuya’ dayalı bir sosyal-psikolojik  durum yaratarak kendisini  siyasal ve sosyal bir otorite haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bunun  aksine sivil hizmet hareketi, ‘korkuyu’  ortadan kaldırıp insanların ruhi dünyalarında  ‘umut ve ümit’ temelinde bir değişiklik meydana getirmeyi hedeflemektedir. Hizmet hareketi, çok olumsuz şartlarda dahi olsa  insanların hayatlarını  olumlu ve yapıcı yönde değiştirebileceğini pratik düzeyde gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Okuma salonlarına  devam eden çocuklar, şiddete umut bağlamak yerine hayata tutunmanın   asıl olduğunu  buralarda öğrenmektedirler.

Bütün toplumsal  sorunlarda olduğu gibi Kürt sorununda da sivil toplum örgütleri birbiriyle çatışmayı değil,  işbirliği yapmayı öğrenmelidirler. Ancak   silahlı ve sivil olan arasında, bir işbirliğinden ziyade bir iktidar  ve nüfuz mücadelesinden söz edilebilir. Kürt sorununda ise en son ihtiyaç duyulacak şey ise yeni bir iktidar ve nüfuz mücadelesidir.’Silahlı olanın normalleşmesi’ için onun ‘sivil olanla ilişki kurmasının’  imkanları açık olmalıdır. Avukat görüşmelerinde ve yapılan tartışmalarda bunun önemli ölçüde anlaşıldığının ortaya çıkmasını, pozitif  olarak değerlendirebiliriz.

15.12.2010
 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et