Düşkünlük bu kadar kolay mı?

Bazı kavramlar çok özeldir ve ulu orta kullanılmamalıdır. Bu tür kavramlardan birisi de ‘düşkünlük’tür. Alevi inancında çok özel bir yere sahip olan bu kavramın keyfi bir şekilde kullanması hem içeriğinin boşalmasına hem de etkisinin kaybolmasına yol açıyor. Düşkün ‘suçlu’ demektir ve bu cezanın uygulanabilmesi için öncelikle Aleviliğin ön şartlarını yani yola talip olma, ikrar verme, Musahip tutma vb. erkanlardan geçmek gerekir. Bir kimse Dede (Seyit) soylu bile olsa bu şartları yerine getirmemişse ‘Ham Ervah’dır ve Alevi sayılmaz. Bu sistem bugün çok az bölge dışında işlemediği için Alevilerin çoğu teknik olarak Alevi sayılmaz ancak ebeveynlerine nispetle etnik bir aidiyet gibi Alevi sayılabilirler.

***

Bir talip bu şartları yerine getirdikten sonra bir suç işlese ‘suçu sabit’ bile olsa ancak ‘Görgü Cemi’nde yargılandıktan sonra ‘düşkün’ ilan edilebilir.

Alevilikte talip hâl ve hareketlerinden tek başına sorumlu değildir. Musahibi ve yol kardeşleri de sorumludur. Eğer bir talibin hal ve gidişatında birtakım yanlışlar var ise ve bunları düzeltmemekte ısrar eder veya büyük günahlardan birini (cinayet, zina, hırsızlık, iftira vb.) işlerse yol kardeşleri o talibi Pir’e şikayet ederler. Çünkü ‘yol’ ‘hatır’dan üstündür “Hatır kalsın, yol kalmasın” denir.

Hakkında şikâyet olan talip için önce tahkikat yapılır ve talibin suçlu olduğuna kanaat edilirse talibe ve davacılara ne zaman, nerede yargılanacakları bildirilir.

Bu erkânda mümkünse Pir, Mürşit ve Rehber üçü de hazır bulunur ve bu erkâna ikrar vermiş, musahip tutmuş, görgü erkânından geçmiş taliplerde katılır. Ayrıca aynı çevrede oturan ve kararın isabetli olmasına katkısı olabilecek kâmil insanlar da davet edilebilir. Taraflar da varsa tanıkları ile katılırlar. Bir talibi ancak bağlı olduğu ocak yargılar.

Pirler erkânda bulunanlara olayı etraflıca anlatır; sonra davacı meydana alınarak dâra çekilir, ‘doğru konuşacağına’ dair yemin ettirilir, ifadesi alınır, varsa şahitleri dinlenir. Dava edilen talip ve şahitlerine de aynısı uygulanır. Talip gelmezse gıyabında karar verilir çünkü gelmezse suçu kabullenmiş olur; ‘düşkünlük’ ancak bu şekilde ilan edilir. Düşkünlük cemiyetten kısa süreli ya da tamamen uzaklaştırma, bir miktar para ya da mal cezası olarak uygulanabilir.

Hal böyleyken bazı Alevi ve Alevi örgütlerinin -bu yetkiyi nereden aldıkları ayrı bir konu- kendilerince hal ve tutumlarını beğenmedikleri kişi ya da örgütleri ‘düşkün’ ilan etmeleri tartışmalı bir durumdur. Bu tavrın yol-edep-erkân bağlılığından ziyade siyasal bir tutum olarak sergilenmesi, siyasal çıkar, beklenti ya da görüşlere alet edilmesi ise Alevilere yarardan çok zarar veriyor.

Siyaset sorunları çözmek için bir araç ise bazı Alevi ve örgütlerinin sorunlarının çözümü için farklı siyasal odakların desteğini alabilmek, davalarını savunabilmek için ilişki kurmaları ve çaba harcamalarını yadırgamak ve düşkünlükle itham etmek ancak hafiflik olur. Siyaseten bir partiye-ideolojiye mesafeli durmak ya da yakın olmak ancak şahsi bir seçim olabilir. Alevi olmak bir bireyi otomatik olarak bir partiye-ideolojiye yakın kılmadığı gibi uzakta kılmaz. Bu tüm kesimler için geçerlidir.

Amaç ait olduğumuzu düşündüğümüz etnik-dini-kültürel sosyal yapıların kazanımı ise nerede olursa olsun bu faaliyetler saygıya değerdir. Nasıl beğenmek zorunda değilsek kötüleme hakkına da sahip değiliz.

***

Konuyu çifte standardı anlatan bir hikayeyle bitirelim:

Bir seçim sırasında … ilinden bir Alevi derneği yöneticisi bir partiden aday olur ve bağlı bulunduğu federasyonun başkanına şikâyet edilir. Başkan şikayeti dinledikten sonra “Öyleyse şikayetçiler olarak sizler de yarın hepiniz dernekteki görevlerinizden istifa edin ki ben de o şahsın istifasını isteyebileyim” der. Şikayetçiler “Nasıl olur?” diye şaşırınca “Sizler de filanca partinin encümen adayı değil misiniz?” diye sorar…

Karar Gazetesi, 22.03.2017

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et