Dünya faşizme giderken…

2013 yılında yazdığım bir yazıda Almanya hinterlandındaki gelişmelerin ileride Türkiye için çok önemli problemler yaratabileceğini belirtmiş ve Türkiye’nin bu sebeple iç sorunlarını çözmede Batı’yı takip etmektense kendisinin çözüm iradesi göstermesinin öneminden bahsetmiş ve gerek Kürt sorunu ve gerekse Alevilerin sorunlarının çözümünde bir sonuç üretilememesinin maliyetinin ileride ağır olabileceği noktasına dikkat çekmiştim. Ancak o günden beri hala gerçek manada demokrasi, insan hak ve özgürlükleri noktasında istediğimiz düzeye gelemediğimiz gibi atılabilecek basit adımlarla çözülebilecek konularda dahi ayak diretmeye devam ediyoruz.

Ve bugünlerde Türkiye’deki referandum gerginliğinin Almanya hinterlandında kendisini göstermesi bu nedenle çok şaşırtıcı gelmedi bana. Almanya dünya güçler dengesinde kaybettiği eski yeri yeniden alma arayışı içerisinde iken Orta ve Doğu Avrupa’daki gelişmeleri ve ırkçı partilerin yükselişini Almanya’dan bağımsız düşünmek yanlış olur.

***

Bu açıdan bakıldığında, içinde bulunduğumuz günler tuhaf bir şekilde Birinci Dünya Harbi sonrasını hatırlatıyor. Dünya harbinin yarattığı yıkıntı ve 1929 Ekonomik Buhranı’nın olumsuz etkileri hemen her yerde faşizmin daha da güçlenmesine yol açarken Doğu ve Orta Avrupa’nın faşist tek parti ve tek adam rejimlerine teslim olmasına zemin hazırlamıştı.

Demokrasi ve çok partili hayat tukaka edilirken demokrasinin canına -demokrasinin tüm araçları etkin şekilde kullanılarak ve bulunan ilk fırsatta da muhalefet partileri tasfiye edilerek- okuyan totaliter ve otoriter rejimler ilginç bir şekilde kendilerinin gerçek demokrasi olduğunu iddia etmekten de geri durmamışlardı.

Ve bugün Avrupa’dan Amerika’ya her yerde yükselen bu faşizan ve ırkçı eğilimlerin Türkiye’yi pas geçeceğini düşünmek çok da gerçekçi değil.

Bu nedenle Türkiye’nin de içinden geçtiği bu kritik süreçte Türkiye olarak nasıl bir yol izleyeceğimizin büyük önemi var. Batı’nın kendi ürettiği faşizme teslim olmasının maliyeti kendileri açısından çok da önemli olmayabilir. Ama bizim böyle bir noktaya savrulmaya hakkımız yok!

Bizim ve çevremizde olan bitenlerle ilgili bütün büyük güçlerin bir takım beklenti ve çıkarlarının olduğu bir coğrafyada yaşarken içe kapalı ve faşizme teslim olacak bir iklim bizi bir arada tutmak yerine çok daha zayıf ve kolay lokma haline getirecektir. Bu nedenle bizim, Batı’nın terk ettiği demokratik değerlere, kendi öz değerlerimizle daha da geliştirerek, sahip çıkmamız gerekiyor.

Almanya hinterlandındaki devletlerin ve son günlerde ABD ve Rusya’nın bizi biz yapan azınlıklarımız ve iç sorunlarımızla bu denli ilgileniyor görünmelerine bu açıdan da bakmak gerekiyor. Bu ülke ile gönül bağı kopmuş ve kopacak her bir vatandaşımızın kırık kalbi, bizi büyük güçler karşısında daha da kırılgan hale getirecektir.

***

Bugünlerde yaşadığımız olağanüstü haller bizim için çok da iç açıcı işaretler vermese de Batı’nın kışkırtmalarına gelmemek ve tepkilerimizde itidalli olmamız gerekiyor.

Bugün, iktidarı ve muhalefeti ile bir bütün oluştursak da Avrupa’daki insanlarımızı iç siyasetin bir parçası haline getirmenin maliyetleri üzerine iyi düşünmemiz gerekiyor. Avrupa’da yapılan tüm alan araştırmalarının, geçmişin tüm siyasi fay hatlarının hala canlı yaşadığını ve insanlarımızın birbirlerine pek çok noktada mesafeli durduklarını gösterdiği bir ortamda bu insanlarımızı gerginliklere teslim etmemek gerekiyor. Bu nedenle yurtdışında miting ya da toplantı yapma istediğimiz ne kadar meşru olursa olsun sağduyulu olmak çok daha önemli ve bunu oradaki insanlarımıza borçluyuz. Çabamızı onların yaşadıkları sorunları çözmek yerine onları iç siyasete çekmek için harcamak büyük bir hata olacaktır ve ülkemizin de elini zayıflatacaktır.

Almanya ve uydusu devletleri daha dikkatli olmaya zorlamanın yolunun buradan geçtiğini kavramamız gerekiyor.

Karar Gazetesi, 15.03.2017

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et