Dokunulmazlıkların kaldırılması (1)

Çözüm sürecinin tıkanması ve çatışmaların başlamasıyla birlikte HDP’li vekilleri hedef alan dokunulmazlık tartışması tekrar alevlendi. Tartışmanın fitilini Cumhurbaşkanı Erdoğan ateşledi ve meseleyi ısrarla gündemin en ön sırasına oturttu. Erdoğan’a göre; Meclis, bilhassa haklarında terör suçlarına ilişkin fezleke olan vekillerin yargılanmalarının önünü açmadığı takdirde tarihe ve millete hesap veremeyecekti. Çok geçmeden tartışmaya muhalefet partileri de katıldı. MHP, Erdoğan’a tam destek çıktı. CHP ve HDP, kürsü masuniyeti dışında dokunulmazlıkların bütün vekiller için kaldırılmasını savundu. Hükümet bunun üzerine bir atak yaptı ve Anayasaya geçici bir madde koymak suretiyle hâlihazırda dosyası bulunan bütün vekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasını önerdi. Bu, iktidara üç önemli avantaj sağladı:

İMTİYAZ DEĞİL GÜVENVE!

1. Dokunulmazlık, vekillere tanınan bir imtiyaz değil, kamu adına daha iyi ve rahat görev yürütmelerini sağlayan bir güvencedir. Vekillerin dokunulmazlıktan mahrum edilmeleri düşünülemez. Zira bu, onları keyfi muamelelere maruz bırakır ve bir bütün olarak siyasi alanı da siyaset harici yönlendirmelere açık hale getirir. Bu sebepledir ki, sınırları iyi tanımlanmış bir dokunulmazlık müessesi demokratik sistemlerin temel taşlarından biridir ve ondan vazgeçilemez.

Aslında herkes bunu çok iyi bilir. Hele Türkiye gibi sorunlu demokrasilerde dokunulmazlığın özellikle muhalefet için çok büyük değer taşıdığı da izaha ihtiyaç duymaz. Muhalefetin yapması gereken,dokunulmazlığa gözü gibi bakmasıdır. Zira onu iktidarın olası zorlamalarından koruyacak olan budur.

Ancak Türkiye’de muhalefet öteden beri dokunulmazlığın kaldırılmasını savundu. Bu, tamamen yanlış ve popülist bir tavırdı.  Şimdi iktidar, muhalefeti bizzat muhalefetin söylemiyle köşeye sıkıştırdı. “Madem dokunulmazlık olmasın diyorsunuz, buyurun o zaman, herkesin dokunulmazlığı kalksın”  deyip hodri meydan çekti ve muhalefeti hareketsiz bıraktı.

2. Muhalefetin dokunulmazlığın kaldırılmasına dair söylemsel ısrarının altında, AKP’nin bunu göze alamayacağı hesabı yatıyordu. Keza muhalefet bununla iktidarı “yolsuzluk” mevzuu üzerinden vurma imkânına da kavuşuyordu. İktidarın uykularını kaçıran dosyaların varlığından ötürü dokunulmazlığın ardına sığındığının propagandasını yapıyordu. AKP, bunu da muhalefetin elinden aldı. Dokunulmazlık restiyle hem korktuğu veya çekindiği bir durumun olmadığını gösterdi, hem de muhalefete geri adım atma şansı bırakmadı.

BİR TAŞLA ÜÇ KUŞ

3. Sağır sultan da biliyor ki sürmekte olan hengâmenin tek bir gayesi var; HDP’li vekillere dokunmak. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, eninde sonunda HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını söyleyerek bunu bir kez daha teyit etti. Ancak salt HDP’li vekillere dönük bir düzenleme, gerek HDP’nin kurumsal siyasetten dışladığı düşüncesini güçlendirecek, gerek yeni bir mağduriyet dalgasının önünü açacaktı.

Bunu önlemek için hükümet görüntüde herkesi kapsayan bir düzenleme yaptı. Hiçbir parti ve vekili dışarıda bırakmadı, herkese dokunmayı mümkün kılacak bir hüküm getirdi. Böylelikle hem bir söylem üstünlüğü(Sadece HDP’lilerin değil kendimiz dâhil herkesin dokunulmazlığını kaldırıyoruz”) sağladı, hem de karşılaşması muhtemel riskin oranını düşürdü.

Yani AKP bir taş attı, üç kuş vurdu. Kısa vadeli düşünüldüğünde AKP adına kazançlı bir hamle yapıldığı söylenebilir. Lakin meseleye orta ve uzun vadeli bakıldığında bunun çok yanlış bir adım olduğunu düşünüyorum. Zira dokunulmazlıkların kaldırılması için getirilen düzenleme, hem hukuken elle tutulur bir nitelik taşımıyor, hem de siyaseten birçok tehlikeye kapı aralıyor. Bu nedenle bugün “kâr” hanesine yazılan hususların yarın “zarar”a dönüşmesi ihtimali çok yüksek.

Gelecek yazı da siyasi ve hukuki hatalar bahsini açarak konuya devam edeceğim.

Yeni Yüzyıl, 23.04.2016

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et