Dil Devrimi: “Banyoda Aklıma Geldi”

Dil devriminin yarattığı tahribat, hala devam ediyor. Türkçe bırakın güzelliğini ve zenginliği, birlik ve bütünlüğünü kaybetmişti. Türkçe şimdi yeniden gelişiyor. Ancak hala aşılması gereken problemler var.

Vaktiyle ders verdiğim Fakültelerde Türkçe sözlüğe sahip olanlarla, İngilizce sözlüğe sahip olan öğrencilerin mukayesesini yaptığım, istisnasız bütün yoklamalarımda İngilizce sözlüğe sahip olanlar fazla çıkıyor. Dil konusunda bu bilgisizliğimiz ve ilgisizliğimizin temelinde acaba ne yatıyor?  Dil devriminin trajik ve komik boyutlarını ele aldığımız bu yazıda, meselenin kaynağının ilimden uzak siyasi yaklaşımlar olduğu görülecektir.

1930’daki Serbest Fırka tecrübesinin başarısız olması ve iktisadi krize çare bulunamaması CHP’yi otoriter bir arayışa yöneltmiştir. Bu arayışın bir sonucu da Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi gibi, tarih ilmine, milli kimliğe ve Türkçeye büyük zararlar veren uygulamalar ortaya çıkmıştır. Şimdi bu teori ve tezlerin nasıl tartışıldığına ilişkin bir hatırayla devam edelim.

“Banyoda Aklıma Geldi”

Rahmetli Yusuf Ziya Hoca nereden ve neden dilci idi, bilmiyorum.Başlıca hüneri, hangi dilden esaslıca bir kelime söyleseniz, aslını Türkçe çıkarmaktı. Şakacı, modacı ve dalkavuk da değildi. Buluşlarına inandığından şüphe etmezdim de, nasıl olup da inandığına şaşardım. Nihayet aklı mantığı yerinde bir fakülte hocası, bir eczacı idi. Kendisi işe latife yollu tartışmalarda bulunmak, dil sohbeti gecelerinde Atatürk’ün başlıca zevklerinden olmuştur. Bir defa dük kelimesi hatıra gelmişti. Yusuf Ziya:

-Türkçedir, tok’dan gelir, dedi.

Gelir mi gelmez mi, niçin gelir, nasıl gelebilir, diye konuşulduğu sırada, Atatürk’ün eski ve nekreci arkadaşlarından Salih Bozok:

-Buldum, buldum, dedi…

Hepimiz yüzüne baktık:

-Düdükten gelir, dedi…

Atatürk, Yusuf Ziya’yı gücendirmemek için kaşlarını çattı:

-Sen alay mı ediyoruz, sanıyorsun?

-Hayır paşam…Dükler yalnız tok olmaz ya, düdükleri de öter de ondan yakıştırdım…

Başka bir sefer Atatürk, Ziya Bey usulü bir benzetiş marifeti yapmaya kalktı, rahmetli hoca dudaklarını bükerek:

-Olamaz, efendim, dedi.

Atatürk’ün sağduyusu yerinden oynadı:

-Niçin olamamış Beyefendi? Sizin benzettiklerinizin kitapta yeri var mı? Yoo…yatağınızda sağınızdan solunuza dönerken hatırınıza geliyor. Söylüyorsunuz. Benimki de bu sabah banyoda aklıma geldi. “

Dil bu hale gelince ve ilimden uzak amatörlerin eline kalınca, kaçınılmaz netice ortaya çıkmıştır. 1960 yılında, yani dil devriminin üzerinden 28 yıl geçtikten sonra, Nihat Sami Banarlı şu tespitleri yapmıştır:

“Halk arasında Türkçe, bir alay ve eğlence mevzuu haline getirilmiş, buna dünyanın, dilde en zevki milletine karşı uydurulan kelimelerin, zevksizliği, isabetsizliği, çetrefilliği ve çapraşıklığı sebep olmuştur. Aynı çetrefil ve yanlış dil etrafında koparılan yaygaraları ve yapılan baskıları ise, aklı selim sahibi her Türk aydını, hem diline hem dil hürriyetine bir tecavüz bilerek, incinmiş, küsmüş ve gücenmiştir.”

Banarlı’nın yazısının üzerinden 44 yıl, dil devriminin üzerinden 72 yıl geçmesine rağmen dilin yaşadığı tahribat aşılamamıştır. Bu anlamda denebilir ki, dil devrimi başarılı olmuş ve Türkçemiz devrilmiştir.  Geoffrey Lewis, Türk dil reformunu incelediği başarılı çalışmasında , bu süreci kitabın adını da teşkil eden “Trajik Başarı” olarak adlandırıyor. Fakat bu trajik başarıya rağmen, Türkçe hayatini muhafaza ediyor ve direniyor. Belki de Türkçenin en büyük sırlarından biri, bu yaşama arzusu ve gücüdür.Şimdi sizi bu trajik başarının birkaç verimiyle başbaşa bırakalım:

Öztürkçeden Örnekler

“Onun istenci bizim de erimimizdir.

Duygan seyircide biçimi anımsadıklarının bir betimi olarak değil biçim olarak görmeği koşullamalıdır.

Aygıt bengidir. Kalıt ve kalızdır. Utku ve yen böyle kazanılır.,yeğremlere böyle ulaşılır. Her çeşit çelgen yastımalar tümüyle yersizdir. Dinsel ülkünün bütün yayılımı bütün tinlerdir. Uzyömün kuday olan aygıtın elindedir. Çerçel özgelik ve öz elge salt olmalıdır.”

Atatürk’ün Öztürkçe Bir Nutku

İyi bir türkçesi olan Atatürk’ün öztürkçe serüvenine katıldığı günlerdeki bazı nutukları, dikkat çekecek ölçüde anlaşılmaz olmaya başlamıştı. Daha sonra bu modadan vazgeçen Atatürk kendi türkçesine dönecektir. Bu anlaşılmaz nutuklardan bir örnek İsveç Veliaht Prensi Güstav Adolf şerefine Çankaya Köşkünde verilen ziyafette söylenmiştir:

“Bu gece ulu konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken, duygum, tükel özgü bir kıvançtır.

Burada kaldığınız ızca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguluların bir yankusunu bulacaksınız.

İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü, sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır.

Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini bekiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssaları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar, onlar bugün, en güzel, en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar. Baysal utkusu. ”

Prensibimiz Uydurmaktı

TDK Teknik Terimler Komisyonu danışmanı Nihat Sami Banarlı 1949 yılındaki Altıncı Kurultayda yaşanan ama tutanaklara geçmeyen bir olayı şöyle anlatıyor:

“Üyelerden yeni teknik terimlerin oluşturulmasına hakim olan ilke hakkında bir soru gelir.Soruyu takip eden mahcup sessizliği nihayet, Dilbilim ve Etimoloji Komisyonunun Başkanı Saim Ali Dilemre bozar. Dil doktoru değil ama cana yakın bir tıp doktoru olarak, sessizliğe daha fazla dayanamayarak şunları söylemiştir: Arkadaşlar, kemküm etmeyelim. Bizim prensibimiz mirensibimiz yoktu, uyduruyorduk.”

Tarihten Yapraklar

Hava Dönünce Neler Oluyor

Hikmet Necmi Bakırcı

İkinci Cihan Harbi’nin neticesi ortaya çıkınca, Tarihçi Eric Hobsbawm’ın felâketler çağı olarak nitelediği 1914-1915 dönemi kapanarak onbeş yıl sürecek bir altın çağ başlayacaktır…

İkinci Cihan Harbi sonrası Türkiye hem Sovyet tehdidine karşı bir tedbir olmak hem de demokratik milletlerarasında bir yer edinebilmek kaygısıyla “demokrasiye geçiş” kararı almıştır. Böylece Türkiye’de de hava dönmüştür. Bu dönemde TBMM zabıtlarından göreceğimiz üzere siyaset renklenmeye başlayacaktır.

“Davul Zurna İstiyoruz!”

Cemil Barlas (Meclis’te) “Radyonun garp müziği bakımından faydası büyüktür. Fakat pazar günü köylü, garp müziği istemiyor. Davul zurna istiyoruz. Öğleye kadar bunu çalmalıyız. (Aferin aferin sesleri)”

“Türk Müziğine Kasıtta Bulunuyorlar!”

Doktor Şevki Uludağ “Radyoda Türk müziği ile meşgul olanlar Türk müziğine kasıtta bulunuyorlar. Bazı artistler radyodan kaçırılıyorlar.”

“Ulustaki Bazı Baş Yazıların Anlaşılmadığı”

Fahri Ecevit bu husustaki şikâyetini dile getiriyor; yani, artık Hassolar, Memolar da anlasın istiyorlar, çünkü onlardan oy isteyecekler.

“Basın ve Yayın Müdürü Bir Ata Binsin!”

Berç Türker, turizmin ehemmiyetinden, Türk musikisinin ihmal edilmemesinden bahsederek “Basın Umum Müdürü bir ata binsin, Bütün memleketi gezsin ve bir kanun hazırlasın” dedi. (Alkışlar)

“Basın ve Yayın Genel Direktörü”

Nedim Veysel söz aldı. “Radyoda eleman azdır. Son giden sanatkârların ayrılışı beni de üzdü. Türk müziğine kasıt yoktur. Millî bir müziğe kasıt yoktur? (Zaman içinde ve kurulacak İstanbul radyosuyla Türk müziğinin zenginleşeceğinden bahsediliyor.)”

“Türk Musikisi Doğmuş Değildir”

Hamdullah Suphi “Türk müziğini ikiye ayırmak lâzımdır. Ben bugünkü İstanbul müziğini uyuşturucu musiki olarak bilmişimdir. Bugün Türk musikisi henüz doğmuş değildir. İlerde içimizden çıkacak istidatlar bunu sağlayacaklardır.”

“Halk Musikisi İstiyoruz!”

Muhittin Baha Pars “Söz söylemiyecektim, fakat Hamdullah Suphi’nin vurduğu hançer beni konuşturdu. Sen de mi Brütüs?” (Bir uğultu) “Türk muskisi çok lâkaydiye uğradı. Musikimiz ilerlemiş diyorsa, ne yaptınız ki bu musiki ilerlesin? Dünyanın en güzel memleketi içindeyiz. İstanbul, Bursa, İzmir bugün bir harabe halindedir. Ona bakmadınız onun için harabedir, musikiye bakmadınız. Yoksa musikimiz zengindir. Musikide istikbal arıyorum. Halk musikisi istiyoruz” diyerek musiki üzerinde uzun izahlarda bulundu.

Yeni Yüzyıl, 13.12.2015

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/dil-devrimi-banyoda-aklima-geldi-447

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et