CHP’nin Darbelerden Çektikleri

CHP cephesinden önce Özgür Özel’in daha sonra Canan Kaftancıoğlu’nun demokrasi dışı yolların, hassaten darbenin, mevcut hükümetin “gitmesi” için kullanılması çağrısı, talebi, tehdidi veya temennisi olarak yorumlanmaya, anlaşılmaya açık sözleri siyasette, doğal olarak, bir darbe ve darbecilik tartışması başlattı. Bu konuda gazeteci Ahmet Hakan’a konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin darbelerle bir ilişkisi olmadığını ve olamayacağını söyledi, tartışmaları başarısız olan iktidarın dikkatleri dağıtmak için başlattığını ve darbelerden en çok çekenin CHP olduğunu öne sürdü.

İnsanların zaman içinde söyledikleri arasında çelişkiler görülmesi olağan bir insanî gerçek. Hepimizin başına böyle durumlar gelebilir. Keza insanların bazen gerçeklikle bağlarının kopması ve bir tür hayaller âleminde yaşaması da çok ender karşılaşılmayan bir olgu. Bu iki şey politikacılar için de geçerli. Hatta yer yer ve alan alan çelişkiye düşme, bugün dediğini yarın yalanlama ve olguyu olduğu gibi görmeyip hayallerini olgunun yerine ikame etme, ister A ister B partisinden, ister iktidardan ister muhalefetten olsun tüm politikacılarda karşılaşabileceğimiz bir durum. Ampirik veri toplayarak politikacılar arasında bu bakımdan bir karşılaştırma ve sıralama yapmak mümkün.

Böyle bir sıralama yapılırsa Kılıçdaroğlu zirveyi kapar veya zorlar kanaatindeyim. Bu tür bir sıralamada üstlere tırmanmasına gerçekten çok yardımcı olabilecek bir malzeme, Kılıçdaroğlu’nun yazının girişinde aktardığım sözleri. CHP’nin darbelerden en çok çeken (parti, çevre, kadro, çizgi, her ne ise) olduğunun hakikatle pek ilgisi yok.

Bunu görmeye Türkiye’nin darbeler tarihine kuş bakışı göz atmak yeter.

Darbelerin anası olan 1960 darbesi CHP’nin rakibi ve birçok CHP’linin alenen düşman olarak gördüğü Demokrat Parti’ye karşı yapıldı. Darbeciler DP’yi kapatırken ve Adnan Menderes ile iki arkadaşını idam ederken CHP yoluna devam etti ve ilk seçimde koalisyon hükümeti ortağı oldu. 1971’de 12 Mart cuntası DP’nin devamı olan Adalet Partisi hükümetine ve lideri Süleyman Demirel’e müdahalede bulundu. Hükümetten ayrılmazsa darbe yapmakla tehdit etti ve bir muhtıra verdi. Hükümet çekildi, askerlerin başını çektiği bir ara rejim tesis edildi. Ara rejimde bir CHP’linin (Nihat Erim) başbakanlık ettiği bir hükümet kuruldu. 12 Mart muhtırası AP hükümetine verildi anma CHP genel sekreteri olan Bülent Ecevit bu muhtıra bana verildi diye istifa etti ve daha sonra bu istifadan güç alarak tarihî figür İsmet İnönü’yü devirip CHP genel başkanı oldu.

12 Eylül 1980 darbesi yine AP iktidarına ve AP genel başkanı Süleyman Demirel’e yapıldı. Darbeciler CHP ideolojisine mensup generallerdi. CHP dâhil tüm partiler kapatıldı. Ancak CHP bir süre sonra tekrar açılırken AP tarihe karıştı. Evren cuntası ve kurduğu kukla hükümet CHP ideolojisini ülkeye hâkim kılmak için çalıştı. Kemalist sembolizme ve endoktrinasyona yeni bir ivme kazandırdı.  28 Şubat 1997’de yeni bir askerî müdahale yaşandı. Bu müdahale, faili ekipte yer alan bir subay tarafından “postmodern darbe” olarak nitelendirildi. Hedef Millî Selamet Partisi ile AP’nin devamı olan Doğru Yol Partisi arasında kurulmuş olan koalisyon hükümeti ve parti liderleri Necmettin Erbakan ile Tansu Çiller (maazallah, her ikisi de profesör!) idi. Aradan zaman geçti, yeni müdahale 27 Nisan 2007’de, patırtı gürültüyle, Özgür Özel’in Manisa’daki düzenleyicisi olduğu, askerleri “göreve” çağıran Cumhuriyet mitingleri eşliğinde ortaya çıktı.  Bu seferki hedef Erbakan geleneğinden merkez sağa kaymakta olan ve tek başına hükümet olmayı başarmış AK Parti ve lideri Erdoğan ile “haddini aşarak” “Atatürk’ün Çankaya köşkü”nün yeni sakini olmaya aday olmaya kalkışan Abdullah Gül’dü. Nihayet 15 Temmuz 2016’da bu sefer ordunun içinden değil ama orduyu da büyük ölçüde kullanan, nihai amacı  her yol ve yöntemle teokratik bir düzen kurmak olan bir aktörden, FETÖ’den darbe teşebbüsü geldi. O zamana kadar her dinî grupla ve çevreyle ölümüne kavgalı olan ve bu çerçevede FETÖ ile de iyi geçinemeyen CHP 15 Temmuz’dan sonra darbeye maruz kalana değil darbeye kalkışana yakın durmaya başladı.

Kısaca resmettiğim bu darbe tarihimizde CHP’nin nerede, ne zaman, nasıl sıkıntı çektiğini, mağdur olduğunu anlamak zor. 15 Temmuz dâhil tüm darbeler (Aydemir kalkışmaları bir yana, ki bu işi yapanlar da CHP hükümetin büyük ortağı olduğu için idam edildi) merkez sağ partilere karşı yapıldı ve tüm darbeciler CHP çizgisindeydi, Atatürkçüydü, Kemalistti. 15 Temmuz’a da FETÖ Kemalist bir renk vermeye çalıştı, çünkü Atatürkçülük adına ve hesabına yapılması darbenin bürokratik vesayet odakları ve CHP tabanı nezdinde meşru görülmesine ve tasvip edilmesine yetiyordu. 15 Temmuz başarılı olaydı CHP’nin darbeye tüm varlığıyla alkış tutacağından ve destek vereceğinden şüphe etmek için yeterli neden göremiyorum. Dolayısıyla darbelerden CHP değil CHP’nin karşıtları, rakipleri zarar gördü. Kılçdaroğlu’nun ilgili sözleri, en azından bazen, adeta Alice’i bile kıskandıracak bir harikalar dünyasında gezen bir politikacı olduğu kanaatini uyandırıyor.

Ancak, bir dakika, gözden kaçırmayalım ve haksızlık yapmayalım, CHP darbecilerden değil ama darbelerin maşeri vicdandaki yansımalarından çok zarar gördü. Toplumun geniş kesimleri CHP’yi darbelerle ve darbecilikle özdeşleştirdi ve CHP belki de bu yüzden hiç bir seçimden tek başına iktidar olarak çıkamadı. DP, AP,  ANAP ve AK Parti’nin başarısını tekrarlayamadı.  Geniş toplum kesimlerinde CHP’ye bakış o kadar menfi ki, bazıları CHP’nin lanetlenmiş bir parti olduğunu söylemekte bir beis görmüyor. Bunun abartılı bir söylem olduğu söylenebilirse de darbelerle ilişkilendirilmesinin CHP’yi geniş halk kitleleri nezdinde itibarsızlaştırdığı açık. Ama buna sebep olan darbelerden ve darbecilerden ziyade CHP’nin kendisi. Darbelere açık biçimde ve cesaretle karşı çıkmaması, darbecilerle ideolojik ortaklığı CHP’nin demokrasi karnesini zayıflarla doldurdu ve kitlelerin ondan uzak durmasına yol açtı. Bu CHP’nin kaderi olmak zorunda değildi.  Darbelere ama, fakat demeden, kime ve kim tarafından yapıldığına bakmadan cephe alması, darbecilerle arasına mesafe koyması CHP’nin yapabileceği bir şeydi. Bunu geçmişte yapmadığı gibi maalesef bugünlerde de bu bakımdan iyi bir sınav veremiyor. Hâlâ 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı açık bir tavır koyabilmiş değil. FETÖ ile mücadelede de üzerine düşeni yaptığı şüpheli.  CHP sözcüleri sık sık darbe imalı, hükümetin “gitmesi” için darbe dâhil her yolu meşru görecekleri biçiminde yorumlanmaya açık sözler sarf ediyorlar.

Kısaca darbeler CHP’ye zarar vermedi, daha çok CHP adına yapıldı. CHP’ye faturayı darbeciler değil CHP’nin darbelere ve darbecilere karşı tavrını veya tavırsızlığını sevmeyen kitleler çıkardı. Umarım CHP liderliği bunu görür ve sadece kendisinin iyiliği için değil memleketimizin ve demokrasimizin iyiliği için de yapılması gerekenleri yapar.

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et