Bir Köylü Mebus ve Bürokratik Oligarşi

Türkiye’nin aşmaya çalıştığı vesayet sisteminin uzun bir tarihi var. Özellikle tek parti dönemi bürokratik oligarşinin yerleşmesi bakımından önemlidir. Bu hafta, tek parti döneminde bir köylü mebus seçimi vesilesiyle CHP ile bürokrasinin ilişkisi ve askerlerin siyasete karıştırılmasına ilişkin bir örnek anlatalım.  CHP Serbest Fırka tecrübesinden sonra “halka açılmak gerektiğini farketmiş ve mebuslar arasında köylü mebusların olmansın isabetli olacağına karar vermiştir. Ancak bu kararın tatbik şekli bile, demokrasi olmadan bürokratik oligarşinin aşılamayacağını göstermiştir.

TBMM’ne 1931 seçimlerinde amele ve çiftçi (köylü) mebus seçilmesi kararıyla, bu adayların belirlenmesi sorunu ortaya çıkmıştır. Konya’da Mustafa Lütfü Bey’in çiftçi mebus olarak belirlenmesi süreci, çiftçi mebus adaylarının nasıl seçildiğine ilişkin bir örnek olmak bakımından değerlidir.

Mebusu Bir General Seçiyor

1931 yılında Gazi’nin yurt gezisinin İzmir’den başlayan ikinci safhasına katılan 2. Ordu Müfettişi I. Ferik Fahrettin Paşa, gezi bittikten sonra CHF Genel Sekreteri Recep Bey’den şifreli bir telgraf alır.

“Gayet aceledir.

Çok dikkatle keşidesi. Zata mahsus.

İzmir’de 2. Ordu Müfettişi I. Ferik Fahrettin Paşa Hazretlerine,

Konya’dan bir çiftçi mebus yapmak kararındayız. Reisi cumhur hazretleri arzu edilen evsafta bir namzet bulunması işinin bizzat zatı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu edilen evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum:

Namzet MÜTEGALLİBE olmamalı, kimsenin ADAMI bulunmamalı, az çok arazi ve çift çubuk sahibi olmalıdır. Civar veya tensib buyurulacak köylerden bizzat görülüp seçilmesi hususunda zatıdevletlerinin zahmet ihtiyar buyurmalarını rica ederim. Eskiden askerlik yapanlar tercih edilebilir. Alınacak talepnamesi posta ile gönderilmekle beraber isminin ve hüviyetinin şifreli işâr buyrulması ve vakit dar olduğundan mümkün mertebe acele edilmesi ve mahrem kalması ayrıca ricayı mahsusumdur.”

Telgrafı alınca Konya’ya giden Fahrettin Paşa işi “kamufle” ederek çiftçi mebus adayları aramaya başlar. O günlerde ziraat ve çiftçilik tetkikatı için Macaristan’a bir heyet gideceği haberleri basında yer alınca, Fahrettin Paşa Konya Valisi İzzet Beye Macaristan’a göndermek için kimleri tavsiye edebileceğini sorar. Vali Hoca Hasan Efendi’nin oğlu Mustafa Lütfü’yü tavsiye ederek, Mustafa Lütfü’nün babası Hasan Efendi’nin ‘yobaz, yani cahil hocalardan olmayıp’, ‘bilgili ve açık fikirli’ olup oğlunu da bu şekilde yetiştirdiğini anlatarak, Hasan Efendi’nin 20 yıl önce hiçbir köyde okul yokken köyüne okul açmak için mücadele eden ve başaran kişiliğini övmüştür. Vali bey Mustafa Lütfü ile beraber iki ayrı köyden iki kişiyi daha tavsiye eder. Fahrettin Paşa bu konuda başka kimselerden de tavsiyeler almakla beraber ortak olarak en çok beğenilen bu üç adayı seçer

Fahrettin Paşa’nın bu üç kişiyi Osmanlı Bankası’nın Konya şubesinden de soruşturması dikkat çekicidir. Bankadan her üçünün, bilhassa Mustafa Lütfü’nün itimada şayan olduğu bilgisini alan Paşa, bu üç kişiyi köylerinde görmek ister Köylerde şahsî izlenimlerinin dışında, köyde nasıl tanındıklarını ve ‘rençberlere zulüm yapıp yapmadıklarını’ araştırdıktan sonra, bu üç kişiden Mehmet İstanbul’da olduğundan, Ahmet okuma-yazma bilmediğinden şanslarını kaybedince Mustafa Lütfü’nün şansı artmıştır.

Siyasetle İlgilenmeyen Mebus Oluyor

Fahrettin Paşa ile Mustafa Lütfü arasında siyaset üzerine geçen bir konuşma Mustafa Lütfü’nün siyasete bakışını özetlemektedir. Özetlemesinin ötesinde, Serbest Fırka olayının siyasete bakışı nasıl etkilediğini de anlatmaktadır:

“… Serbest Parti ile ilgisini sorduğum vakit yeğen gülerek:

– Mustafa benden akıllı çıktı o işe ben heves ettim, Onu da beraber gidip yazdırmaya çalıştım kabul etmedi ben yalnız kaldım. Sonu da malûm…

– Demek o Halkçı idi?

– Hayır o da değil, Onun çiftinden çubuğundan başka şeyde gözü yok…

Biz böyle konuşurken temiz bir köylü kıyafeti ile kendisi gibi bir delikanlı içeri girdi ve hemen elimi öpmek istedi. Aradığımız Mustafa bu imiş. Zorla oturdu konuşmaya başladık. Niçin siyasete heves etmediğini sordum,

– Efendim o şehirli işidir biz köylüler siyasetten ne anlarız.

– Bak yeğenin Serbest Partiye yazılmış demek ki köylüler de siyasetten anlıyor. Köylülerin de devlet millet işine karışmak hakları değil mi?

deyince:

– Evet öyle oldu ama söylesin bakalım sonu ne oldu?”

Fahrettin Paşa’nın Mustafa Lütfü’yü seçmesiyle, Mustafa Lütfü önce CHF’na üye olur, sonra Konya CHF listesinden “çiftçi mebus” olarak seçilir. Mustafa Lütfü’nün  Konya’dan “çiftçi mebus” olarak seçilmesi süreci, CHF’nın hâlâ tam olarak partileşemediğini gösteriyor. Parti olarak karara bağlanan TBMM’ne amele ve köylü mebusların seçilmesinde parti teşkilatı hiçbir görev almıyor. Bu seçimi gizli  bir şekilde, bir general gerçekleştiriyor. Seçimde parti dışlandığı gibi, amele ve çiftçileri temsil edecek bir tüzel kişilik de söz sahibi değildir. Bu durumda seçilen kişinin ameleleri veya çiftçileri temsili, gerçek bir temsil olamayacak ölçüde sembolik kalıyor. Ayrıca seçilen kişi bu kanallardan geçmediği için, CHF içinde “kadro”ya devşirilebilecek vasıflardan da yoksun oluyor. Bu yüzden de partinin, bu örnekler üzerinden temsil kabiliyetini arttırmak mümkün olmuyor. Zaten bu mebusların TBMM’ndeki faaliyetleri de mensup bulundukları kesimleri temsilden uzak kalıyor. Bu bakımdan Başbakan Erdoğan’ın “bürokratik oligarşi deyince aklımıza CHP geliyor” demesi boşuna değildir.

Aşağıdaki kısımlar Kutu olarak kullanılalabilir…

Konyalı Aşığın Başına Gelenler

1930 Ağustos’unda, Aşık Mehmet vergi olarak toplanan “yol parası”nı veremeyince, tahsildarlar yere serilmiş olan iki keçeden birini alır giderler. Biraz sonra gelen bir misafire durumu anlatan Aşık Mehmet şu cevabı alır: “Esef etme, yeni bir fırka teşkil olmuş, milletin istifadesi için çalışıyormuş, buna karşı halinden bahsederek bir mektup yaz da gönder.” Aşık Mehmet bunun üzerine

“Şikayetnamemizi yazdım huzura

Bizim halimizi bilsin Fethi Bey” diye başlayan, vergilerden, tahsildardan, Ziraat Bankasına ödeyemediği borçlardan bahseden ve şöyle biten bir şiir yazar:

“Vergiye verecek on param yoktur

Ne satıp vereyim bilmem Fethi Bey”

İşin ilginç tarafı bu şiirden sonra Aşık Mehmet’in başına gelenlerdir. Şikâyetname dönemin Konya CHF reisi olan İsmail Hafi Bey’e okununca, buna çok kızmış ve Aşık Mehmet’i valiye ve polis müdürüne şikâyet ederek, hapsedilmesini istemiş. Bunun üzerine araya giren Başkâtip İhsan Bey’in ricası üzerine vali İzzet Bey, Aşık Mehmet’i çağırtarak “Fethi Beye nasıl methiye yaptın ise İsmet Paşa’ya da öyle yapacaksın!” deyince Aşık Mehmet İsmet Paşa’yı, hükümeti ve Halk Fırkası’nı öven 13 kıtalık bir şiir yazmak zorunda kalmıştır. Bu şiirden örnek olmak üzere bir kıtayı aktaralım:

“Yapılıyor bütün yollar

Cem olsun hemen bu kullar

Bu hükümet sayesinde

Bütün millet yaşıyorlar”

Fahrettin Paşa’nın Şoförü Mebusluğa Talip

Yağmurun yağmasıyla çamur olan köy yollarında batan tekerlerini kurtarmaya çalışan emir subayı ve şoförü ile Fahrettin Paşa’nın arasında geçen şu diyaloglar düşündürücü:

“- Eloğlunun başına devlet kuşu konacak diye bizim başımıza gelmeyen kalmadı’

Şoför Remzi de dayanamadı ve

‘Efendim o devlet kuşunu benim başıma koysanız olmaz mı?’ demesin mi….

‘Sanat bakımından lâyıksın ama ne yapalım ki çiftçi istiyorlar…’

Bizim şoför iyi tahsilli aynı zamanda makinist üstelik ingilizce de biliyordu. O zamanlara ingilizce bilenler parmakla gösteriliyordu. Bu defa da bana döndü şöyle dedi:

‘Efendim bir tarla alır ekerim olur biter…’

‘Sabret bir gün gelir sen de olursun…’

Gülüştük… Öyle bir gün geldi amma kendisi olamadı arkadaşı oldu.”

Yeni Yüzyıl, 29.11.2015

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/bir-koylu-mebus-ve-burokratik-oligarsi-252

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et