Bilal Sambur – Liberalizm gizli bir din düşmanı mı?

Dinî bir perspektife sahip olan bazı aydınlarımız tarafından, liberalizmin insan ve özgürlük düşüncesine yönelik birtakım eleştiriler yapılmakta. 
 
Bu yazarların liberalizmin insaniliğini hedef aldığı görülmektedir. Hatta liberalizmin insanlık karşıtı bir vahşet ve cahiliye düşüncesi olduğu ifade edilmektedir. Dinî perspektiften liberalizme yönelik yapılan eleştiriler, iki iddia üzerinde odaklaşmaktadır. Birinci iddiaya göre, liberalizm, bireyi Tanrılaştırmaktadır. İkinci iddiaya göre ise, liberalizm, bireyi hiçbir ahlaki ve insani kaygısı olmayan bedeni ve şehevi arzularının esiri bir mahluk yapmaktadır. Bu iki iddiayı birlikte seslendiren zihinsel çerçeveye göre, liberalizm insanın insanlığını inkâr ettiği gibi, Tanrı’nın da Tanrılığını inkâr eden hedonist bir düşünceden başka bir şey değildir. Biz bu bağlamda, din adına liberalizme yönelik eleştirilere cevap vermek yerine, liberal düşünce ve insan arasındaki ilişkiye dair düşüncelerimizi kısaca ifade etmek istiyoruz.

Bu eleştirilerin aksine, liberalizm insanı esas alan, insanın özgürlüğünü, özgünlüğünü ve onurunu ciddiye alan, insanı insan yapan bu değerler üzerine titreyen insani bir düşünce geleneğidir. Liberalizm, insana standart mutluluk reçeteleri sunmak yerine, herkesin kendisini mutlu edecek yolu aramaya, onun için çabalamaya ve kendisi için en uygun olan yaşam tarzını, değerleri ve ideolojiyi seçmeye hakkı olduğunu savunmaktadır. Liberalizm, bireyin kendisi için en uygun olan yaşam tarzını seçmeye, yaşamaya ve değiştirmeye hakkı olduğunu vurguladığı gibi, devletin kötülük taraflarına, devlet denilen organın insanı, onurunu, özgürlüğünü ve haklarını ortadan kaldıracak en büyük kötülük olduğuna ısrarla dikkat çekmektedir. Dini perspektiflerden liberalizmi eleştirenlerin anlamakta zorlandıkları hatta hiç anlayamadıkları temel nokta şudur: Liberalizm, hiçbir şekilde bireyin karşısına hasım olarak Tanrı’yı koymamaktadır. Liberalizm, bireyi Tanrı’dan değil, devletten korumak amacındadır. Başka bir ifade ile, liberalizme göre bireyin ötekisi Tanrı değil, devlettir.

Liberal düşünce, bireye, hiçbir değeri, inancı ve ahlakı, ezeli ve ebedi doğru olarak dayatmamaktadır. Ezeli ve ebedi doğrular dayatmayan liberal düşünce, insan hayatında her şeyin maksimum düzeyde gönüllülük, tercih ve rıza esasına göre gerçekleşmesi gerektiğini savunmaktadır. Dinler, ezeli doğru olduğunu iddia ettikleri emir ve ilkelere insanların mutlak bir şekilde itaat etmesini talep edebilirler. Ancak liberal düşüncenin bu şekilde bir talebi yoktur. Kendisi için neyin doğru olduğuna karar verme özgürlüğü tamamen bireydedir.

Liberalizm, bütün insanlar için geçerli olan spesifik bir insan doğası anlayışı ortaya koyma ve bu doğaya uygun bir insan ve toplum tasarımı gerçekleştirme girişiminde de bulunmamaktadır. Dinler, Tanrı’nın tasarımına uygun olduğunu iddia ettikleri bir insan ve toplum projesi ortaya koyabilirler ve bu tasarıma göre insan hayatının şekillenmesini isteyebilirler. Belirli bir insan ve toplum tasarımını savunmak ve onun gerçekleşmesini savunmak doğal olmasına rağmen, belirli bir dindar insan ve toplum tasarımının devlet aracılığıyla gerçekleştirilmesini liberal düşünce şiddetle reddetmektedir. Liberalizm, bireyin özgürlük alanını maksimum düzeyde geniş tutmak için insan doğası konusunda bir anlamda sessiz kalmayı tercih etmektedir. Liberal düşüncenin, belirli bir insan doğası anlayışından hareketle gerçekleştirmek istediği totaliter bir insan ve toplum yaratma projesi yoktur. Başka bir ifade ile, liberal düşünce, yeni bir insan ve toplum yaratma şeklinde Tanrısal nitelikli bir iddiada bulunmamaktadır ve insan doğasını değiştirmeye yönelik yapılan totaliter müdahaleleri insanın, özgürlüğünün, onurunun ve özgünlüğünün ortadan kaldırılması olarak değerlendirmektedir.

LİBERALİZM HER TÜRLÜ BASKIYA KARŞIDIR

İnsan doğasının muhtevasını hiçbir şekilde dışarıdan doldurmaya kalkmayan liberal düşünce, bireye vurgu yapmaktadır. Liberal düşüncenin vurgu yaptığı birey, Tanrı’ya isyan eden bir Promete ya da Tanrı yerine geçmiş insan değildir. Liberal düşüncenin bireyi, sadece insan olandır. Birey, nasıl bir insan olmak istediğine, hangi değer, düşünce ve inançları benimseyeceğine karar veren, benimsediği inanç ve değerleri istediği zaman değiştirebilen ve hayatında istediği değişiklik ve düzenlemeleri yapan kişidir. Birey, yaşam tarzı, ahlak, din ve değerler konusunda yapmış olduğu bir seçimi, sadece kendisi için yapmaktadır. Yapılan seçim, hiçbir şekilde herkes için yapılan bir seçim değildir. Değerleri, ahlakı, inancı ve yaşam tarzını bireyin kendi ihtiyaç, arzu ve ideallerine göre seçmiş olması, hiçbir şekilde seçilen değer ve yaşam tarzlarını önemsizleştirmemekte ve değersizleştirmemektedir. Dinî bir perspektiften konuşanlar asıl değerli olanın Tanrı’nın insanlar için belirlediği değer ve emirler olduğunu, insanın yapmış olduğu tercihlerin önemsiz ve temelsiz olduğunu savunmaktadırlar. Liberal açıdan, bir yaşam biçimini, ahlakı ya da değeri değerli ve anlamlı kılan şey, bireyin onu özgür tercihiyle seçmiş olmasıdır. Bireyin, kendisi için tercihlerde ve seçimlerde bulunurken devlet gibi dışarıdan bir otorite tarafından engellenmemesi ve hayatına müdahalede bulunulmaması bireysel özgürlüğün olmazsa olmazıdır. Din, milliyet, cemaat, tarih, sınıf gibi kolektif entiteler adına, bireye, senin için doğru olan yaşam biçimi budur diyerek insan hayatına belirli bir hayat biçimini empoze eden paternalizm, liberal düşünce ile hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Liberal düşüncenin bireyi, biricikliği, özgürlüğü ve onuru tanınmış ve korunmuş kişidir.
 
Özgür, onurlu ve biricik olma niteliklerine sahip olan birey, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Din ve vicdan özgürlüğü, bireyin herhangi bir dinî inancı kabul etmesini, yaşamasını, yaymasını, örgütlemesini, reddetmesini ve değiştirmesini kapsamaktadır. Liberal din özgürlüğü anlayışı, dinden özgürleşmeyi de içinde barındırmaktadır. Başka bir ifade ile, din özgürlüğü, dine özgürlük ile dinden özgürleşmeyi birlikte kapsamaktadır. Ancak dışarıdan bir müdahale ile insan hayatının dinden arındırılmaya çalışılması, hiçbir şekilde din özgürlüğüyle bağdaşmamaktadır.

Liberal düşünce, bireyin, devletin ya da dışarıdan bir gücün heva ve hevesine göre yaşamasını reddetmekte, bireyin onur ve özgürlük sahibi bir varlık olarak başkalarının arzusuna göre yaşamasında hiçbir erdem görmemektedir. İnsan onuru ve özgürlüğü de, bireyin, devlete ve diğer otoritelere bağımlı olarak yaşamasını ve dışarıdan bir güce mahkum olmasını reddetmektedir. Birey, yapmış olduğu seçimler, tercihler ve davranışlarla kısacası özgürlüğü, özgünlüğü ve onuruyla insandır. Liberal düşünce, insanı hiçbir şekilde kendisine müdahale edilebilen ve şekillendirilebilen bir objeye indirgememiştir. İster Tanrı adına, ister devlet adına, ister milliyet adına bireyin hayatına zorla hükmeden ve bireyi dizayn etmeye kalkan bütün totaliter kültlere ve ideolojilere, liberal düşünce ‘hayır’ demektedir. Liberal düşüncenin, her türlü totaliteryanizme karşı insanın özgünlüğünü, onurunu ve özgürlüğünü savunması, liberalizmi sahici bir hümanizm kılmaktadır.

Zaman, 15.04.2010
 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et