Balyoz’daki nasyonal sosyalizm

Son yılların en mütekemmil, en “muhteşem” ve en caniyane darbe planı gün ışığına çıktı. Darbe sever gazeteci, politikacı ve memurların bütün saklama, üstünü örtme çabalarına rağmen bu planın gerçek olduğu ve hatta kısmen uygulandığı kesin.

Ancak, tam bir darbe teşebbüsü olması yüzünden olsa gerek, Balyoz planının Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Kafes gibi planlarda karşımıza çıkmayan bir yanı var. Ekonomiyle ilgili bir anlayışı ve bu çerçevede yapılması düşünülen bir dizi icraatı da kapsamakta. Balyoz’un bu politik-ekonomik yönü gözden kaçırılmamalı, çünkü darbecilerin ideolojik konumunu anlamaya ışık tutacak mahiyette.

Yer sınırlılığı ve gazetelere yeterince geniş ölçüde yansımış olması sebebiyle Balyozcuların darbeden sonra ekonomide yapmayı düşündüklerini satırbaşlarıyla özetleyelim. (Siz her cümlenin sonunda “mış”, “miş” varmış gibi okuyun). Darbeciler darbeyi gerçekleştirdikten sonra siyasî hayat üzerindeki vesayetlerini ekonomik hayata da tam manasıyla yayacak. Tüm önemli kurumların başına muvazzaf ve emekli subaylar geçirilecek. Bu kurumlar arasında bütün bankalar, İMKB, Altın Borsası, T.C. Merkez Bankası, tüm büyük şirketler ve holdingler bulunmakta. Böylece ekonomideki bütün kilit noktalarda askerler oturacak. Bunun anlamı, mesleği ölmeye ve öldürmeye hazırlanmak olan üniformalı memurların, çok farklı bir alan olan ekonomiye emir komuta zinciri içinde vaziyet edecek olması. Buraya kadar yazılanlar, üniformalı memurların kendilerini bir kast gibi gördüklerini, sadece kendilerine güvendiklerini ve her işin altından kalkabileceklerini sandıklarını yansıtmakta. Ekonomiyi nasıl anladıklarını şimdi aktaracaklarım daha iyi yansıtıyor.

Balyozcular darbeyle ülkeyi AKP’den kurtaracakları gibi ekonomiyi “bağımlılıktan”, halkı “fakirlikten” kurtarabileceklerini zannetmekte. Bir diğer inançları “irticai” faaliyetin önünü kesmek için “mürtecilerin” ekonomik varlığını gasp etmek gerektiği. Sapkın bir ekonomik bağımsızlık anlayışı ekonomik amentülerinin en önemli parçası. Bu çerçevede darbeden sonra IMF gibi “gayri millî” (ne demekse, bir uluslararası kuruluş nasıl millî olacak?) kuruluşlarla ilişki kesilerek “ekonomik tam bağımsızlık” elde edilecek. “Uluslararası şirketlere tanınan imtiyazlar” kaldırılacak ve bu şirketlerin Türkiye’deki mal varlıklarına el konulacak. Uluslararası şirketlerin ortak olduğu holdingler devletleştirilecek. İç ve dış borçların faizleri silinecek. Faizsiz bankacılık izinleri iptal edilecek ve bu bankaların varlıkları hazineye gelir kaydedilecek. Borsada işlem gören yabancı şirketlerin hisselerine el konulacak. Yabancı şahıs ve şirketlerin bankalardaki paralarının yurtdışına çıkartılması engellenecek. Bankalar ve borsa işlemleri ikinci bir emre kadar kapatılacak. İran, Arap ve Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkiler sona erdirilecek.

Balyozcuların Tutarlılığı!

“Ekonomik tam bağımsızlığı” tam gaz sağlamak isteyen Balyozcular, yukarıda anlatılanlarla tutarlı şekilde, vatandaşları ve yerli şirketleri de ihmal etmemiş. Buna göre, özelleştirilen KİT’lerin yönetimine el konulacak, en kısa sürede devletleştirilmeleri sağlanacak. Stratejik öneme sahip işletmeler devletleştirilecek. Özel teşebbüse, gerekirse, “bedeli sonra ödenmek üzere” % 40’a varan (niye % 40?) oranlarda el konulacak. İslami sermayeye de el konulacak. Azınlıklara ait bankalardaki paraların yurtdışına çıkışına engel olunacak, azınlıklara ait şirketlerin banka hesaplarına el konulacak. Yurtiçi ve yurtdışı borçların ödenmesi ikinci bir emre kadar durdurulacak, müteakip safhada borçların ödenmesi için para basma yoluna gidilecek…

Balyozcuların ekonomide yapacaklarını burada keseyim. Sıkıldığınızın ve bunların çoğunu deli saçması olarak gördüğünüzün farkındayım. Saçma oldukları kesin ama deli saçması değiller. Tam tersine, üniformalı memurların naif dilinde bu şekle bürünen bu görüşler, ciddi ideolojik temellere dayanan ve sanıldığından daha çok insan tarafından savunulan görüşler. Özellikle iki kesimin bu görüşleri çok tutması muhtemel: Nasyonalistler ve sosyalistler. Zaten bu ekonomik program da topluca ikisinin bir bileşimi.

Balyozcular ekonomik alanda nasyonal sosyalist çizgide (buna Baasçı çizgi de denebilir) durmakta. Bu çizginin birçok özelliği ekonomik programlarında belirgin biçimde boy göstermekte. İlk olarak darbeci, ekonomik hayatın başıboş bırakılmasından rahatsız. Başıboş bırakılan ekonomik hayatın bağımsızlığını kaybettiğine inanıyor. Bu yüzden nasıl ki toplumu geniş bir kışla gibi görüyorsa ekonomiyi de kışla hayatının bir veçhesi olarak görüyor. Darbeciye göre kışladaki gibi her şey disiplin altında olmalı ve de ilişkiler emir komuta zinciri içinde yürümeli. Daha teknik terimlerle söylersek, darbeciler piyasa ekonomisine karşı, çünkü piyasa ekonomisi onlara göre başıbozukluğu temsil ediyor. Piyasa ekonomisi sadece bağımsızlığa zarar vermekle kalmıyor, içerde de, silahlı memurların “iç düşman” dediği kişi ve grupların var olmasına ve toplumda ağırlık kazanmasına imkân sağlıyor. Bu yüzden piyasa ekonomisi zararlı.

Nasyonal sosyalistler, pür sosyalistlerden farklı olarak, özel mülkiyete tamamen karşı değil. Onun var olmasını istiyor, ama iğdiş edilmiş hâliyle. Bakkal, manav, marangozhane, hatta küçük çaplı işletme var olsun ve ekonomik faaliyetlerini sürdürsün, ama büyük çaplı işletmeler ve de stratejik sektörler ya tamamen devletin olsun veya tam devlet kontrolü altında işlesin diyor. Çünkü her şeyi millî varlık mücadelesinin (Almanların “hayat alanı”, Türklerin “millî güvenlik” kavramları) bir parçası ve aracı sayıyor. Bu yüzden devlet mülkiyetinin yaygınlaşmasını ve devletin olmayan mülkiyetin de tam bir devlet kontrolü altında tutulmasını istiyor.

Balyozcu memurlar diğer ülkelerle, özellikle komşularımızla dostane ilişkilerden de hoşnut değil. İyi ilişkiler onlar için çok rahatsız edici, zira, gelişkin ve karmaşık ilişkilerin barış, refah ve istikrar getireceğini hissediyorlar. Oysa onların düşmana, daha çok düşmana ve güvenliğimizin her zaman tehdit altında olmasına ihtiyaçları var. Aksi takdirde meslekleri ve varlıkları gereksizleşecek veya önemsizleşecek. Bu yüzden çevremiz başta olmak üzere neredeyse bütün dünyayla ekonomik ilişkilerimizin kesilmesini gerekli görüyorlar.

Balyozcuların politik ekonomisinin otarşik, içe kapanmacı, paranoyak, piyasa karşıtı, devletçi bir nasyonal sosyalist model olduğu açık. Bu model elbette tatbik edilemez, tatbike teşebbüs edilebilir. O zaman getireceği şey ise açlık, kaos ve savaş. Bu yalın gerçeği görmüyor olmaları darbecilerin kalibresi ve ekonomi bilgileri hakkında iyi fikir vermekte. Ama şu gerçeği onlar bile anlamış: Özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi ile özgürlük arasında kopartılamaz bir bağ var. Piyasa ekonomisi sadece zenginliğin değil, aynı zamanda özgürlüğün ve demokrasinin de kaynağı ve korunağı. Özgürlüğe karşı olanlar her zaman özel mülkiyete ve özel mülkiyet temelli ekonomiye de karşı olmuş. Bu yüzden Balyozcuların tutarlılığını tebrik etmek gerekir. Onlar özgürlük ve demokrasiye engel olmanın özel mülkiyete ve piyasaya karşı olmayı gerektirdiğini nasıl olduysa anlamışlar ve bu bakımdan tutarlı planlar yapmışlar.

Zaman, 30.01.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et