Asıl soru

Abdullah Öcalan’ın 15 yıl önce yaptığı “devlete hizmet etmek istiyorum” yollu açıklamalarının bugünlerde “flaş haber” havasında yeniden servis edilmesinden neyin murad edildiği sanırım herkes tarafından çok çabuk anlaşıldı; o yüzden işin o kısmını tekrarlamayalım.

Benim asıl şaşırdığım konu, bu kampanyadan medet umanların dar görüşlülüğü…

Sanıyorlar ki Öcalan’ın o zaman devletle işbirliği yaparak yangını söndürmeye talip olması geniş Kürt
kitleler üzerinde olumsuz etki yapacak, bu yüzden Öcalan’ın liderliğini reddedecek ve çözüm sürecinden vazgeçecekler.

Oysa bu konuşmaları dinleyen her Kürt’ün aklına gelen asıl soru şu: Peki sonra ne olmuş? Öcalan daha 1999’da “Yardımcı olursanız ben silahlı çatışmayı bitirebilirim, buna gücüm var” dediğinde karşısındakiler ne demiş ve ne yapmış? Neden Öcalan’ın şimdi oynadığı rolü o zaman oynamasına izin verilmemiş?
 
İktidar uğruna
 
Bu sorunun cevabını son 15 yıldır ortaya dökülen bilgi ve belgelerden biliyoruz.

Yakalandığı tarihten 2006’ya kadar Öcalan’ı İmralı’da tamamen kontrollerinde tutan, sürekli görüşmeler yapan ama MİT ya da emniyetle temasına hiçbir şekilde izin vermeyen askerler, bu süreçte Öcalan’ın talip olduğu rolü oynamasına, çatışmayı tamamen bitirmesine izin vermediler, onu kendi amaçları için kullanmayı seçtiler.

Neydi amaçları? Vesayeti sürdürme ve AK Parti iktidarını zor duruma düşürme, mümkünse yıkma hedefine uygun olarak, çatışmayı istedikleri zaman düşürerek, istedikleri zaman şiddetlendirerek kontrolü ellerinde tutmak…

Örneğin, 1999 yılında, Öcalan’ın önerisiyle PKK güçlerinin sınır dışına geçirilmesi söz konusu olduğunda, “Hepsini çıkarma, 500 kişi içeride kalsın, lazım olur” diyenler onlardı. Daha sonra, 2004 yılının Haziran ayında beş yıllık ateşkesin bitirilmesi de yine onların kontrolünde oldu. Hatırlayalım, ateşkesin bittiği tarih tam da Erdoğan hükümetinin AB ile en kritik müzakereleri başlattığı günlerdi. Bu dönem aynı zamanda Sarıkızlı, Ayışıklı, Jandarma Komutanı Şener Eruygur’lu ‘darbe tertipleri’nin en kızıştığı dönemdi.
 
Çözüm süreci 15 yıl önce başlayabilirdi
 
Şimdi bu bantları yeniden tedavüle sokanlar, bu hikâyeyi gayet iyi bilen Kürtler’in ne hissedeceklerini sanıyorlar acaba? Kendi iktidarları uğruna, 15 yıl önce başlayabilecek çözüm sürecini 15 yıl erteleyerek fazladan on binlerce insanın ölümüne sebep olanlara lanet okuyacaklarını hesap edemiyorlar mı? Evet… Bu savaş 15 yıl önce de bitebilirdi. Vesayetçi askerlerin korkunç iktidar hırsı olmasaydı, binlerce anne baba şimdi dağda yitirdikleri çocuklarından olma torunlarını kucaklayabilirdi.

Eminim, Kürtler o ses kayıtlarını böyle okuyor. Ve askeri vesayeti bitirip İmralı’daki Ergenekon kontrolüne son vererek Öcalan’ın çözüm için aktif rol almasına ortam yaratan Erdoğan’a şükrediyor.
Ayrıca, bunca yıldan ve bunca engellemeden sonra nihayet önüne gelen çözüm fırsatının değerini de daha iyi anlıyor.
 
Hoş geldin
 
Öncelikle, uzun bir aradan sonra aynı gazetede yeniden buluştuğumuz değerli dostum Nazlı Ilıcak’a “hoş geldin” diyeyim. (Gerçi telefonda da söyledim ama bu da kamuya açık bir “hoş geldin” olsun. Malum, siyasi görüş ayrılıklarının 40 yıllık dostlukları tarumar ettiği bir dönemden geçiyoruz ama bizim hiç böyle bir niyetimiz yok.)

Sonra da küçük bir not: Nazlı Hanım, benim “Ya ispatlayın ya da susun” başlıklı yazıma katılmadığını söylerken “Elbette Göktürk, bir yazar olduğu için, her konuda kanaatini ifade edebilir” diyor. O zaman o yazıda karşı çıktığı şeyin ne olduğunu anlayamadım. Zira ben de o yazıyı, bir yazar olarak kanaat belirtme hakkıma karşı çıkan okurlar için yazmıştım; yoksa hukuk devletinin nasıl davranması gerektiğini anlatmak için değil… O konudaki yazılarım arşivde birikiyor zaten.

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et