And’ınız

Neden niçin yapıldı bilinmez. Fakat geçen hafta Danıştay beklenmedik bir adım atarak saçma bir gerekçeyle andın okunmasını kaldıran düzenlemeyi iptal etti.

Bu iptalin gerekçesini de yapılabilecek en saçma şekilde yaptı. Esasında bu konuda saçma olmayan bir gerekçe bulmakta da zorlanırdı zaten.

Danıştay, “haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalardan ayrılmayı” Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine ters buldu.

Peki, anayasanın 10. maddesi ne diyor:

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. 

Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. 

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. 

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

  1. Daire, acaba kararımızda anayasaya nasıl bir gönderme yapabiliriz diye uzun uzun düşünmüş ve 5 senenin sonunda ancak “eşitlik ilkesini” bulabilmiş gibi duruyor. Neredeyse tam isabet!

Komiklik bununla da kalmıyor.

Meğer öğrenci andı, “Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek” nitelikteymiş ve bunun kaldırılması da zaten hukuka uyarlı da değilmiş.

Milli eğitimin temel amaçlarına mı yanalım yoksa bu temel amaçlara bir asır öncesinin arkaik ritüelinin hâlâ katkı sunmasına ve buna inanılmasına mı yanalım? Hangisi daha acı bilmiyorum.

Kararın ucubeliği bir tarafa toplumun bazı kesimlerinin bakış açısı da üzücü.

Andın okutulmasına itiraz ettiğimizde çok farklı bir şekilde, tamamen duygusal, içi boş, demogojik söylemlerle üste çıkmaya çalışılıyor. Üste çıkmaya çalışırlarken de sırtımıza basıyorlar. Neymiş Türklükle sorunumuz varmış. Atatürk’le sorunumuz varmış.

Anlamayanlar için belirteyim. Senin Türk olmanla, doğru olmanla, çalışkan olmanla veya Büyük Atatürk’le ve hatta hatta onun açtığı yolla, o yoldan yürüyecek olanla bir derdimiz yok. Aksine isteyen istediği yoldan ama isteyen istediği yoldan gitsin diyoruz. Zorla insanları istediğiniz bir yola sokmaya çalışmayın.

Burada dert ettiğimiz sadece birkaç husus var. Boş yere, eleştirenlerin Türklüğünü, Atatürk’e bakışını değerlendirmeye çalışıp kendinizi kandırmayın.

Öncelikle hiç kimseye kendi değer yargılarınızı hem de sürekli tekrar ettiremezsiniz. İnsanların, hele hele senin olmayan çocukların her gün bir şeylere and içmesini isteyemezsiniz. Buna kimsenin hakkı yok. Sadece ben bile evladımın bu şekilde bir and ile büyümesini istemiyorsam bunu yaptırmaya hakkınız yok. Kendi kendine okumaya ve kendi etki alanındakilere okutmaya devam edebilirsin. Ama böylesi bir metni devlet eliyle her gün askerî bir nizam içerisinde okullarda uygulayamazsın.

İkincisi, bu metin dünyanın totaliter döneminin Türkiye’deki yansımasının bir örneğidir. Bu yüzyılın ürünü olamayacak kadar arkaiktir. Küçük dimağlara üniforma giydirip birer robot yetiştirmenin zamanı geçmedi mi artık?

Benzer şekilde farklı değerden insanların sizin istemediğiniz bir şeyi zorla çocuğunuza dikte ettiğini düşünseniz konuyu bu kadar uzatmanın bir anlamı olmadığını anlayacaksınız aslında.

Bu and meselesi şu yüzyılda konuştuğumuz bir konu olduğu için kendi adıma utanıyorum. Nelerle uğraşıyoruz. Tartışma “bir ırka varlığımızı armağan edelim mi?” de değil, zaten etmek zorundayız da “ettiğimizi her gün tekrar edelim mi etmeyelim mi?” üzerinden yürüyor. Gerçekten çok komik değil mi? Trajikomik.

İsteyen bu andı kendi çevresinde, ailesinde istediği kadar okusun ve okutsun. Sadece sabah değil yatarken de tekrar edebilirsiniz. Mesela uyku saatine 15 dk kala evin tüm fertleri tek sıra olsun ve her gün ailenin bir ferdi bu hazır kıtanın karşısına geçip And’ınızı okutsun. Ondan sonra da “İyi geceler ailem” diye bağırıp herkesi yatağına göndersin. Böylesi bir seremoniye kim şapka çıkartmaz, kim duygulanmaz ki?

And’ınıza ölesiye bağlı olan herkesin bunu yapmasını öneriyorum. Benim veya istemeyen ailelerin çocuklarını rahat bırakın yeter ki. Bırakın çocuklar hangi yoldan yürüyeceklerine, -eğer istiyorlarsa- varlıklarını kime ve neye armağan edeceklerine kendileri ve aileleri karar versin.

 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et