Alevi Kurultayı’ndaki üslûp sorunu

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı öncülüğünde 15-16 Ocak tarihlerinde Ankara’da Büyük Alevi Kurultayı gerçekleştirildi. Bu kurultayın açılım süreçlerine eleştirel bir yaklaşım sergileyeceği bekleniyordu. Eleştiri hepimiz doğal hakkı ancak ben başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, “üslup meselesi”ne.

Sosyolojik olarak örgütlü güçlerin sosyo-kültürel ortamda kendilerini daha güçlü ve etkin bir şekilde ifade etmeleri doğaldır. Ülkemiz gibi demokrasi kültürünün yeterince oturmadığı ülkelerde örgütlü olmak ayrıcalıklı bir durumdur. Ancak Türkiye’de STK’ların adı üstünde sivil olmaktan çok yarı sivil-yarı militer yapıya sahip olmaları nedeniyle STK’ların gücü toplumdaki karşılığı ile orantılı olmamakta ve kullandıkları dil genelde marjinal eğilimleri temsil etmektedir.

UYGUN BİR DİL GELİŞTİRİLMELİ

Böylece diğer toplum kesimleri kendileri dışındakilerin sesini bu örgütler üzerinden duyduğu için genelinde öyle düşündüğü yanılgısına kapılır ve farklılıkları tekilleştirir. Bu yanıltıcı durum farklı sosyo-kültürel gruplardaki mutedil kesimlerin bir araya gelmelerini engelleyen bir duvara dönüşür. Örneğin bazı toplum kesimlerinin bütün Kürtleri terör örgütü üyesi, Alevileri din düşmanı, Sünnileri yobaz, gayrımüslimleri işbirlikçi vs. olarak görmelerinde STK’ların söylemleri kadar basın-yayın organlarının da olumsuz katkısı unutulmamalıdır.

Bu gün farklı kesimlerin bir arada yaşayabilecekleri sosyo-politik düzenin inşası için uygun bir dilin geliştirilmesinde STK’lara büyük rol düşmektedir. Bu çaba çerçevesinde hafta sonu yapılan Alevi kurultayından kamuoyuna yansıyan sesler pek de umut verici olmamıştır. Haklı istek ve taleplerin yer aldığı bildirge metni fazlasıyla ideolojik ve bazı yönleri ile rahatsız edici bir üsluba sahip.

İDEOLOJİK BAKIŞ SONA ERMELİ

Sonuç bildirgesinin kapitalizm, neo-liberalizm, sömürü, emek benzeri kelimelerle yüklü olması ideolojik tavrı açıkça sergilemektedir. Bir tarafta cemaatlere şiddetle tepki gösterirken ve AK Parti’nin ülkeyi cemaatlere peşkeş çektiğini iddia ederken Alevi cemaati adına birtakım haklar talep etmek kendi içinde bir çelişki gibi duruyor.

Alevi STK’larının önde gelen bazı isimlerinin dinle ve özelde İslam’la problemli oldukları izlenimi ise haklı taleplerinin kamuoyunca görmezden gelinmesine yol açtığı ise bir başka gerçek. Bu durum Alevilerin dini ihtiyaçlarının karşılanması yerine lâdini bir yaşamın kavgasını verdikleri izlenimini doğuruyor. Alevi STK’larının önde gelen isimlerinin Aleviliğin metafizik ve dinsel dünyasına uygun bir dil geliştirmeleri bir gerekliliktir. Önde gelen isimlerin, bir inanç örgütünün temsilcileri olduklarının bilinci ile hareket etmeleri ve bir inancı savunurken başka inançları rencide edici tutum ve davranışlardan özellikle uzak durmaları gerekiyor. Ancak kurultaydan basına yansıyan sesler Alevi örgütlerinin bir inanç örgütünden çok siyasi bir parti gibi davrandıklarını gösteriyor.

Bu ideolojik sıkışmışlık içinde sanki Türkiye dünden daha fazla Atatürkçü, Kemalist ya da Solcu olduğunda Alevilik diye bir problemin kalmayacağını düşünen çok geniş bir kesim olduğu ise bir başka gerçek.

Maalesef Alevi STK’larının bu güne kadar kullandıkları dil yapıcı olmaktan ziyade fazlasıyla tepkisel ve ideolojiktir. Bu tepkisel ve ideolojik dil Alevilerin sosyo-politik düzen içinde hak ettikleri yeri almalarını engelliyor. Alevilerin ideolojik tavra teslim olmaları ve toplumu ilgilendiren genel meselelere bu gözlüklerle bakmaları, Alevi toplumunu içe kapatarak soyutluyor ve korkularının da derinleşmesine yol açıyor. Sürekli olarak dışarıda birilerinin ‘üzerimizde oyunlar hazırladığı’ düşüncesi toplumun ruh sağlığını bozarken kaynaşmanın ve birlikte yaşama kültürünün gelişmesine engel oluyor. Ve sürekli pompalanan ‘siz farklısınız, şöyle demokratsınız, böyle çağdaşsınız’ basitliğindeki düşünceler toplum içinde bir çeşit narsisizmin gelişmesine de zemin hazırlıyor “Biz iyiyiz ama diğerleri …” düşüncesi toplumun gerçekleri görmesini engelliyor.

ALEVİLİĞİ KİMLER TEMSİL EDECEK?

Alevi örgütlerine hakim olan bu ideolojik hava ve bu ideolojik havanın etkisiyle din ile birlikte algılanabilecek her şeye karşı mesafeli duruş çift taraflı bir erozyona sebep oluyor; bir tarafta toplumu oluşturan geniş Sünni-Muhafazakâr kitleye Aleviler sevimsiz görünüyor diğer yandan da Aleviler başka türlü bir asimilasyona kurban ediliyor. Bu açıdan baktığımız da ulusal çapta göz önünde olan Alevi örgütlenmeleri ile yerel örgütlenmeler arasında ciddi bir makas farkı bulunmaktadır. Yerel Alevi örgütlenmeleri temel olarak dini değerlerini yaşamak ve yaşatmak için mücadele ediyor ve diğer inanç grupları ile her hangi bir sorunları bulunmuyor. Ancak yerel güçlerin sesi ideolojik sesi bastıracak güçte değil.

ALEVİLİĞİ ASİMİLE ETME İDDİALARI

AK Parti’nin Aleviliği asimile etmeye çalıştığı iddiaları ile boşa kaybedilecek zamanımızın olmadığı artık görülmeli, bilmek gerekir ki kendini bileni kimse asimile edemez. Bilmiyorsak zaten asimile olmuşuz demektir. Şu anda Alevilik zaten çok ciddi bir şekilde asıl kimliğini kaybetme tehlikesi ile yaşıyor. İdeolojik kaygılarla Aleviliği tarif çabalarının en büyük asimilasyon süreci olduğunu artık görmemiz gerekiyor. Daha geçen aylarda Muharrem ayı yaşanırken, bu ülkede Alevi olduğunu iddia eden kitlelerin büyük çoğunluğunun Muharrem ayından habersiz oldukları gerçeği ile karşı karşıya iken Sünnileşme korkusu çok anlamsız kalıyor. Devlet ve AK Parti Alevilere haklarını verir ya da vermez bu o kadar önemli değil. Asıl Alevilik elden uçup gittiğinde ortada asimile edilecek bir şeyin kalmayacağını görmek gerekiyor.

Alevi örgütleri Türkiye’nin siyasal sorunlarını çözme iddiasında bir parti gibi değil, Alevilerin acil ihtiyaçlarının ve sorunlarının çözümü için çalışması gereken birer STK olduklarının biran önce bilincine varmaları, bu yolda diğer inanç grupları ile birlikte temel sorunların çözümünde kullanılabilecek ortak bir dil üretmeleri gerekiyor. Artık şu gerçeği görmemiz gerekiyor: Alevilik cumhuriyet tarihinde korkunç bir şekilde devlet eli ile asimile edildi. Geriye kurtarılabilecek çok az şey kaldı. Alevi örgütlerinin görevi AK Parti ile kavga etmek değil bunları kurtarmaya çalışmak olmalı.

YeniŞafak, 25.01.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et