Ahmet T. Kuru – TBMM, cemevi ve laiklik

TBMM bünyesinde bir cemevi açılmasına dair tartışmada genel olarak üç tez öne sürüldü. Bu tezlerin ele alınması kavramların daha sağlıklı bir zemine oturmasına yardım edebilir.

İlk tez: ”Laik bir ülkede din ile siyaset ayrı olmalıdır; TBMM bünyesinde cami bulunması da cemevi açılması da yanlıştır.” Bu tezi öne sürenler Meclis’in laik bir kurum olması ile milletvekillerinin birey olarak dini ihtiyaçları bulunduğu gerçeklerini birbirleriyle karıştırmaktalar. Meclis’te nasıl berber ve lokanta varsa, ibadethane de olur; zira buradaki amaç o binalarda bulunan fertlerin gündelik ihtiyaçlarını karşılamaktır. Laiklik ilkesi bu ihtiyaçlar karşılanırken Meclis yönetiminin tarafsız ve taleplere yönelik davranmasını gerektirir. Bu konuda şeffaf ve tarafsız kurallar olmalıdır. Sözgelimi milletvekilleri ve diğer Meclis çalışanları arasında Hıristiyanlar varsa ve onların bir ibadethaneye ihtiyacı varsa a) bu ihtiyacın pazar günleri başka mekânlarda karşılanıp karşılanamayacağı ve b) talebi getiren vekillerin imza sayısı gibi kriterler ışığında bir karar verilebilir. Bu kriterlerin sınırları da kamuya açık tartışma ve müzakereler sonucunda belirlenir.

İkinci tez: ”Diyanet’in görüşüne göre Alevilerin ibadethanesi de camidir, bu yüzden Meclis’te bir cemevine lüzum yoktur.” Bu tezin zayıf taraflarından ilki, Diyanet’i resmi bir fetva makamı gibi takdim etmesidir. Demokratik ve laik bir ülkede din, bireylerin tercihleriyle şekillenen bir olgudur. Aleviliğin ve cemevinin ne olduğuna dair devletin resmi bir açıklamasının bağlayıcılığı yoktur. ”Devlet sanatçısı” olup olmamak sanatın kendi kriterleri açısından ne kadar manalı ve ”resmi tarih” de tarih ilminin standartlarında ne kadar geçerli ise ”devlet dini” ve ”resmi din” de o kadar manalı ve geçerlidir.

Dini hürriyetlerin birey hak ve özgürlükleri bağlamında ele alındığı günümüzde bırakın devleti, devletten bağımsız din alimlerinin ”fetva”ları bile ancak bireyler tarafından kabullenildikleri ölçüde ciddiye alınmaktadır. Farz-ı muhal Diyanet baş örtmenin bir dini uygulama olmadığına dair görüş beyan etse bu Türkiye’de -hâlâ belirli noktalarda geçerli olan- başörtüsü yasağını meşrulaştıracak mıdır? İmkânsız gibi görünen bu olayın bir açıdan benzeri Fransız devlet liselerindeki başörtüsü yasağında yaşanmıştır. 2003 yılının Aralık ayında dönemin içişleri bakanı Nicolas Sarkozy, Mısır’a yaptığı ziyaret esnasında El Ezher Üniversitesi’nin rektörü ve şeyhi Tantavi ile görüşmüş ve başörtüsü yasağına dair görüş istemiştir. Tantavi, Müslüman bir ülke olmadığı için Fransa’nın başörtüsünü yasaklayabileceğini ve Müslüman kızların yasağa uymaları gerektiğini açıklamıştır. Tabii ki bu ”fetva,” yasağı bireysel hak ve özgürlüklerine ters görerek protesto eden genç kızlar için hiçbir anlam ifade etmemiştir.

Bu tezin ikinci önemli problemi cemevi ile camiyi birbirlerinin alternatifi olarak kabul etmesidir. Halbuki bir Alevi hem camiye hem de cemevine gidebilir; hem namaz kılıp hem de cem yapabilir; bir Mevlevi’nin hem namaz kılıp hem de sema yapabildiği, hem camiye hem de tekkeye gidebildiği gibi. Esasen ”cami varken cemevine gerek yok” iddiası tekke ve zaviyelerin kapatılarak dini hayat üzerinde devlet kontrolündeki camiler ile bir tekel oluşturma düşüncesini de belirli açılardan çağrıştırmaktadır.

Üçüncü tez ise şudur: ”Alevilik bir dindir, ibadeti de cem’dir.” Bunu bir birey kendisi için söyleyebilir. Fakat bu tezi ileri süren kişi tüm Aleviler adına bir iddiada bulunuyorsa bu genellemesini neye dayandırdığını izah etmelidir. Alevilerin Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete ve kader’e imandan müteşekkil iman esaslarından hangisine inanmadıklarını iddia etmektedir? Ayrıca bu konuda herhangi bir anket çalışmasına dayanmakta mıdır? Aksine, saygın anket kuruluşlarının yaptırdığı anketlerde Türkiye’de kendisini Müslüman olarak tanımlayanların oranı yüzde 98 civarında çıkmakta bu da Alevi kitlenin çok büyük çoğunlukla din olarak İslamiyet dışı bir aidiyeti ifade etmediklerini göstermektedir.

Özetlemek gerekirse Meclis’te bir cemevi açılması laikliğe aykırı değildir. Cemevini camiye alternatif görerek reddetmek de, camiye alternatif olarak desteklemek de Türkiye’deki toplumsal gerçekliğe aykırıdır. TBMM’de belirli sayıda vekil cem yapmak istiyorlar ve Meclis binası dışında bu ihtiyaçları yeterince karşılanamıyorsa Meclis’te bir cemevi açılması gerekir.

*Doç. Dr., San Diego Eyalet Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü

 

Zaman, 18.07.2012

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et