Ahmet Kemal Bayram – Makarnacıların Diyalektik Materyalizm ve İleri Demokrasi ile İmtihanı

15 Temmuz darbe girişimi neredeyse her yönüyle bir Turkish case konumundadır; o kadar özgündür ki, seleflerine de benzememektedir. Mantıksal bir kategori olan saçma görüşler bile bu özel vakayı anlamada ya da açıklamada dikkate alınmayı hak etmektedir. Ancak, ‘tüm bunlar tiyatro, senaryo vs.’ gibi zırvalara kulak asma işini, Avrupa saflığından mustarip akademik çevrelere, siparişler üzerine Xanadu’ları Guardian gibi gazetelere yazı yazma imkânı bulan entellektüelimsi gazetecilere, araştırmacı yazarlara bırakmaktan başka çıkar yol yoktur.

Özgün bir vaka olarak 15 Temmuz’un olumsuz yanı, tanımı gereği, ezber bozucu olmasıdır. Sonuçları itibariyle, Türkiye’yi Mısırlaştırmaktan ziyade Suriyeleştirmeyi hedefleyen darbe girişimi, ana akım söylemleri alaşağı edecek şekilde bastırılmıştır. Süleyman Seyfi hocanın ….Tiananmen Meydanındaki “özgürlük” ayaklanmasında bir tankın önünde durarak direnen bir göstericinin fotoğrafı küresel medya tarafından seçildi; bütün dünyâya servis edildi. Bu fotoğraf âdeta bütün insanlığın zihnine kazındı. Dünyâ kamuoyu bu fotoğraf aracılığı ile Çin’deki “özgürlük” savaşına ve onun kahramanlarına dâir büyük ve yaygın bir sempati beslemeye başladı. Pekâlâ; diyecek bir şey yok. Şimdi gelelim 15 Temmuz kalkışması sırasında yaşananlara. O gece sokağa dökülen yüzbinlerce insan, tankların önünde durmakla kalmadı; altına yattı. İnsancıkların bedenleri tankların paletleri tarafından paramparça edildi. O gece kameraların saptadığı, Tiananmen Meydanındaki görüntüye taş çıkartan öyle görüntüler var ki… İnsan bakamıyor; ez kazâ bakacak olursa midesi ağzına geliyor, aklını kaybedecek gibi oluyor; uykusu kaçıyor…..

İyi de; bu görüntüler nedense dünyâ kamuoyuna ulaşmıyor. O gece, memleketini, irâdesini, demokrasi ve özgürlüğünü savunmak için bir lâhza tereddüt etmeden hayâtını ortaya süren kahramanlara dâir dünyâ kamuoyundan “tıs” çıkmıyor. Daha beteri; öznelerin yer değiştirdiği çarpık bir algılama yaygınlaşıyor. Sanki silâhsız insanlara ölüm kusan helikopter ve uçaklar “özgürlük” kuşları; direnenler ise bir “Üçüncü Dünyâ diktatörüne” fedâilik eden gözü dönmüş militanlar… Maalesef algı bu… Nihâyet en beteri, bu bakışın ırkçılığın etkisi ile her geçen gün aklî dengelerini biraz daha kaybeden ortalama kamuoyları tarafından değil, Chomsky gibi sözüm ona “sol” veyâ “sosyalist” entellektüeller tarafından da seslendirilmesi…şeklindeki yerinde ve çarpıcı tespiti çıkış noktası alırsak; acaba bu sessizliğin nedeni, pragmatik bir epistemolojiden beslenen, hermenötiğin yanından dahi geçmeyen, dolayısıyla da bilgisizliğin verdiği mutluluğa razı olan bir halet-i ruhiye olabilir mi? Tarih yazmak, gerçek anlamıyla tarih kitabı yazmaktan bahsediyorum, ne kadar zor iştir!

Ezberi bozan, böyle bir girişimin, küresel söylemin efendilerinden, paradigmanın ağa babalarından icazet almaksızın makarna karşılığı oyunu satan, göbeğini kaşıyan, donla denize giren, çizgili pijama giyen, bidon kafalılar tarafından bastırılmış olmasıdır. Bırakın ‘kendisi için sınıf’ aşamasını, daha sınıf aşamasına evrilmemiş bir güruh; demokratik kazanımlar adına hiçbir bedel ödememiş, bırakın çoğunlukçu demokrasiyi, oklokrasiye bile değmeyecek bir ayak takımı, ‘bonne pour l’orient’ kalıbını yerle bir ettiği gibi, demossuz bir demokrasi arayışındaki vesayetçi, dolayısıyla da avant guardistler için psikolojik üstünlüğün ana kaynağı olan, ‘Prag Baharı’nın, Bastille Baskını’nın, Şanlı Devrim’in rolünü çalmıştır. Tianenmen Meydanı, Kadife Devrim, Prag Baharı kesinlikle bu makarnacıların işi olamaz. Zira, söylemin körüklediği ‘hakikat rejim(ler)ine’ meydan okumak, her babayiğidin harcı değildir. Bu işler makarna yemekle olmaz. Istakoz ya da foie gras iyi bir başlangıç olabilir.

akbayram@hotmail.com

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et