Adaleti Sağlamayan Hukuk

Farklı ideolojilerin farklı adaletleri

Liberal bir siyasal yaşamdaki adalet ile kollektivist totaliter bir ideolojinin adaleti birbirlerinden farklıdır. Bir tane ve her yerde geçerli olan evrensel hukuk yoktur. Doğal haklar ancak bireyler ona sahip olup onu koruduklarında ve diğerleri ile olan ilişkisini bu temelde yürüttüğünde anlamlı olur. Hakkaniyet olarak hukuk ile yeniden dağıtımcı hukuk arasındaki ilişki tamamen zıtlıklar üzerine kurulmuştur. Bu farklı iki yaklaşımın birbiri ile uzlaşmasını beklememek gerekir. Liberalizmde hukuk bireyin özgürlüklerini ihlâl edenleri ve tehlikeye atanları karşısına alırken totaliter sosyalizmde hukuk bireylerin özgürlüklerini kollektivist bir siyasal kavram adına ortadan kaldırmayı amaçlar. Totaliter kollektivist bir hukukun evrenselliği devleti koruduğu müddetçe vardır. Böyle bir evrensel değer bireyi ve bireyin önceliğini değil bireyi baskı altına alan devleti ve devletin bürokratik aygıtlarını korur.

Bireyin bireyselleşmesi ve özel mülkiyetini koruması devlete ve kollektivist siyasal ögeye karşı yapılmış saldırı olarak görülür kollektivist totaliter hukuk içinde. Buna göre gerçek adalet bireyin elinden alınan yaşam hakkının kollektivist siyasal kavrama aktarılmasıdır. Bireyin elindekilerin topluma aktarılması bu siyasal yaklaşımın önceliklerindendir. Burada masum suçludur. Önceliğe bireyin masumiyeti alınmaz. Birey suçlanan bir nesnedir. Devlete karşı işlenen suçlar türer ve devlet kendi hukukunu başkalarına dayatırken korunma önceliğini kendisine aktarır. Korunması gereken devlettir, birey değil. Devletleşme eğilimindeki siyasal gruplar ve kollektiviteler suçluyu yargılama olmadan belirlemişlerdir. Gıyabında yargılamalar da bu bağlamda ele alınır. Buna göre suç her yerdedir ve doğal suçlu birey engellenmelidir. Tüm “hakları” hak olarak görülmez. Bireyin elindekiler büyük ve üstün bir güç tarafından alınır.

Rekabetçi hukuk sistemleri

Bireyi bireyin haklarını hiçe sayan totaliter hukuk sistemlerinden koruyacak olan rekabetçi hukuk sistemlerinin siyasal yapı içinde olmasıdır. Zorunlu kötülük olarak devlet hak ve adaletin dağıtımını tekel olarak elinde tuttukça özgürlükler önemli ölçüde tehlikeye girer. Korunacak olan devlet olur; suçlanacak olan masum birey. Birey kendisini içinde tanımlayacağı hukuk sisteminde var olmadıkça ve hukuk sistemlerini seçme imkânına kavuşmadıkça hukuk sadece devleti koruyacaktır – doğal olarak totaliter ideolojileri-. Mahkemeler hakların korunmasını sağlamaktan uzak olacaktır. Yargılamalar sonucu önceden bilinen siyasal oyunlara dönüşecektir. Birey haklarından uzaklaştırılacak kanunlar bireyin üzerinde uygulanan devasa yaptırımlar olacaktır. Siyasal yargıçlar totaliter ideolojilerin gereklerini yerine getirecektir. Devletin devasa gücü adalet adı altında bireyin üzerine yıkılacaktır. Birey sürekli suç işleyen bir tehdit olarak görülecektir.

Özel hukukun önüne geçildikçe toplumsallık ve kamu hukuku ön plana çıkacaktır. Devletin kamusallığı adaletin kendisi olmak isteyecektir. Adalet hakkı haklının elinden alıp haksız yere suçlayanın eline verilecektir. Suçlama ve iddia hükme dönüşecektir. Denetlenemeyen kararlar, kararları alanların keyfiyetine bırakılacaktır. Suçlayanın adaleti yeniden dağıtımcılığa giriştikçe hukuk artık adaleti sağlamaktan tamamıyla uzak kalacaktır. Merkezî devletler hukuklarının tekelini ellerinde bulundurmaktan elde ettikleri avantajlarla bireyler arasında gelişecek özel hukuku rafa kaldırılacaktır. Çıkarlar sadece totaliter ideolojiler üzerinden tanımlandığı için kollektiviteler hep haklı çıkacak, hukuk bir silah olacaktır.

Suçlanan özgürlük

Sosyalizme göre sosyalizm haksız olsa bile haklıdır. Kötü olsa bile iyidir. Yargılamadan cezayı vermek bir adalettir. Bireyin kaderini kollektivitenin eline vermek bir gerekliliktir. Gereklilikten oluşan hukuk silahlar ile korunmalıdır. Doğal suçlu olan özgürlük gerekirse hapse tıkılmalıdır veya toplama kamplarında ölüme terk edilmelidir. En önemli değerler halk, toplum gibi kollektivitelerse kurallar ve kanunlar bu kavramları korumalıdır. Gerçeğin bilgisi sosyalist iktidarda merkezileştikçe bireyin doğal haklarının da bir hükmü kalmaz. Zor kullanarak elde edilmiş haklara sahip olduğunu iddia eden sosyalist sistem bireye kendi hükmünü zorla dayatır. Doğru olup olmadığı denetlenemeyen mahkemelerde özgürlük gıyabî olarak yargılanır hatta tek celsede hükümler verilir. Doğal haklar doğal suçluluk şeklini alır.

Evrensel hukukun evreni kollektivist totaliter haklar ise orada özgürlük yoktur. Gıyabî olarak yargılanıp hakkında hüküm verilmiş özgürlükler devletin keyfiyeti altındadır. Günü gelir özgürlüğü yok etmek isteyen halk olur, günü gelir kamusallık. Adalet sosyal adalete dönüştükçe hakkaniyet yeniden dağıtımcılığa dönüşür ve bireyi hiçe saymak yasallaştırılır. Kendi başına değerden bağımsız olabilecek hukuk, içinde bulunduğu sistemin şeklini alır. Ne kadar bu sisteme alternatifler geliştirir ve negatif özgürlükleri merkeze alırsanız o kadar hukuk tarafından korunursunuz. Bireyin ihlâl edilemez ve elinden alınamaz doğal haklarının sürekli işlerliğinin olmuş olması son derece rahatlatıcı olurdu. Ancak böyle bir durum söz konusu değil. Düşünsel olarak bu durum bir altyapı sağlar ama altyapı birey için birey tarafından korunmadıkça ve uygulanmadıkça bir anlama bürünemez. Gerekli olan suçlanan negatif özgürlüğü özgürlüğüne kavuşturmaktır.

8 Ocak 2019

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et